Dolar silahı ile darbe teşebbüsü yaşadık.
Türkiye, bir kez daha, büyük bir müdahale ile, ekonomik saldırı ile yüz yüze. Görünen, namuslu herkesin teslim edeceği gerçek, durumun ekonomi verileri ile açıklanabilir olmadığıdır.
Uluslararası tefecilik sistemi ve içerideki unsurları Türkiye’ye açık saldırı başlattı. Faizden kazandıkları azalır azalmaz, Türkiye’den intikam almaya başladı. Para ile vurmaya, ekonomi ile diz çöktürmeye çalıştı. Dolar silahı ile siyasi darbe teşebbüsünde bulundu.
BU BİR HARAÇ, BİR KÖLELİK SİSTEMİDİR. ÖMÜR BOYU BORÇ İÇİNDE YAŞARSINIZ.
Milletimizi faizle iliklerine kadar sömürüyorlardı. Bu bir haraç sistemidir. Siz üretirsiniz, çalışırsınız, onlar bu kazancı hortumlar. Ömür boyu borçlu yaşarsınız. Bu borçları ödemek için çabalar durursunuz. Bu, küresel ölçekte bir kölelik sistemidir.
2008 küresel ekonomik krizi işte bu sistemin kriziydi. Batı’nın mutlak hâkimiyeti ile milletleri diz çöktürdüğü sistemin kriziydi. Çünkü dünyanın ezici çoğunluğu ve yükselen yeni ekonomiler bu finans sistemine savaş açmıştı.
TÜRKİYE’Yİ CEZALANDIRMA GİRİŞİMİ BU. PEKİ NEDEN?
Bu savaş bugün çok daha şiddetlendi. Bu sefer 2008’den çok daha beter bir kriz, ABD ve Avrupa ekonomilerini vuracak. Her ülke buna önlem almaya çalışıyor. Her ülke bu sistemi zayıflatmaya, yeni bir ekonomi, paylaşım sistemine kapı aralamaya çalışıyor.
İşte Batı, sistemden çıkmaya, bu kölelikten kurtulmaya çalışan milletleri ve devletleri cezalandırıyor. Çok güçlü ekonomilere (Çin gibi) yapabilecekleri hiçbir şey yok. Türkiye gibi, yeni yükselen güçleri sistemde tutmak için ağır bir şekilde cezalandırıyor.
BİR EKONOMİ-POLİTİK, JEOPOLİTİK SAVAŞ BU. TÜRKİYE SESSİZ KALAMAZ!
Bu, sadece ekonomik bir savaş değil. Ekonomi-politik, jeopolitik bir savaştır. Her ülke bu savaşı vermek zorunda kalacaktır. Aksi takdirde, 21. yüzyıl boyunca Batılı tefecilik sistemi içinde sömürülme dışında hiçbir seçeneği olmayacaktır.
Tam da dünya, bir yol ayırımında iken, büyük bir güç kırılması yaşarken, yeni güç alanları, ekonomi havzaları oluşurken, uluslar bu seçeneklere yönelirken, Türkiye gibi büyük iddialarla bu yüzyıla damga vurmaya çalışan bir ülkenin, sessiz kalması mümkün değildir.