Fukuyama SİHA’ları neden övdü? Durun, biz daha yeni başladık. Asıl sürpriz “tarih dönüşü”dür.
“Tarihin Sonu ve Son İnsan” (The End of History and the Last Man) kitabıyla, Batı Liberal düşüncesinin insan ırkının ulaşabileceği nihai nokta olduğu tezini savunan Francis Fukuyama, Türkiye’nin SİHA gücüne övgüler düzen bir yazı yayınladı.
Özetle şöyle:
“Türkiye’nin son yıllarda ürettiği silahlı insansız hava araçları (SİHA), günümüz savaş taktiklerini değiştirdi. Küresel görünüm, askeri SİHA’lar tarafından değiştirildi ve Türkiye ana aktör oldu.”
Türkiye ABD, Rusya ve Çin’i geçti.
“Bu süreçte Türkiye, daha fazla sonuç üretme kabiliyetiyle ABD, Çin veya Rusya’dan daha fazla kendini büyük bir bölgesel güç seviyesine yükseltti.”
TB2 ve Anka’lara işaret eden, Selçuk Bayraktar’ın başarısına dikkat çeken, TB2’lerin Suriye, Libya ve Karabağ’da güç dengesini nasıl değiştirdiğine vurgu yapan Fukuyama; “Türkiye’nin SİHA kullanımı, kara gücünün doğasını, mevcut güç yapılanmasını sarsacak şekilde değiştirecektir” diyor.
Fukuyama proje adamıdır. Batı’ya imanın son noktası.
Fukuyama proje adamıdır. Her yazısı, her kitabı, her çalışması proje odaklıdır. ABD’nin ve Batı’nın küresel hükümranlığına hasredilen bir zihin yapısına sahiptir. Övgüleri de, eleştirileri de amaçları da buna yöneliktir.
Batı’nın insanlığın kendisi olduğunu iman etmiştir. “Batı’dan sonra dünya, insanlık, medeniyet olmayacak” düşüncesine sahip bir insanın, geçmiş medeniyetlere, gelecek güç yükselişlerine inanmadığı ya da değer vermediği ortada.
Böyle iken, Türkiye’nin SİHA yükselişine “övgüsü”nü ben birilerine “uyarı” olarak algılıyorum. “Türkiye yükselişini durdurun” tezi, dışarıda da içeride de en güçlü argümanlarla donatılırken, bütün yönlerden bir “Türkiye’yi çevreleme” operasyonları yürütülürken, açık açık cepheler kurulurken bu tür yazıların da proje odaklı olduğuna inanıyorum.
“Büyük yükseliş”in kapılarını açtık, bunu her alana yaydık.
“Batı’nın sonu insanlığın sonu, Batı liberalizmi insanlığın ulaşabileceği en yüce nokta” düşüncesindeki bir adamı hayretten hayrete düşürecek, büyük sürprizlere tanık edecek, derin hayalkırıklıklarına sürükleyecek bir dünyaya, zaman dilimine girdik.
Fukuyama’nın tespitlerinin tamamı doğru elbette. Hatta çok daha fazlası var. Çünkü Türkiye, çok büyük bir yükselişin kapılarını açtı ve bunu her alana yaydı. Siyasi, askeri, ekonomik, teknolojik, jeopolitik en önemlisi de tarihsel iddia anlamında 21. yüzyılı etkileyecek temeller atıldı.
Savaş tarihinde yeni bir sayfa. Jeopolitik güç kayması başladı.
ABD ve Avrupa’nın himaye, vesayeti reddedildi. Yeni bir kuruluş için yola çıkıldı. Bu da büyük bir seferberliktir. Bu seferberlik gücünü yüzyılların devlet, siyaset birikiminden alıyor. Coğrafya birikiminden alıyor. İmparatorluk mirasından alıyor. Coğrafya ve dünya için bir iddia, bir gelecek ortaya koyuyor. Ve bu olacak.
SİHA teknolojisi çevremizdeki jeopolitik güç dengesini değiştirdi. Daha çok değiştirecek. Türkiye’nin önünü açtı, elini güçlendirdi. Şimdi, dünya savaş tarihine yepyeni bir yöntem öğretiyor Türkiye. Pahalı uçaklar, pahalı hava savunma sistemleri hiçbir işe yaramıyor.
Anadolu ile Orta Asya’yı birleştirdi.
SİHA’lar ilk kez böyle yaygın, böyle bir hava operasyonu olarak kullanılıyor. Bugüne kadar münferit, belli hedefleri vurmak için kullanılan İHA ve SİHA’lar, hava savunma konseptlerini tamamen değiştirdi.
Bunu Türkiye yaptı. Daha da yapacak. Sadece Suriye savaşının denklemini değil, Suriye’den sonra Libya’da Batı’nın topyekün desteklediği yapıları devreden çıkardı. Yüzyılların sorunu olan Karabağ’da güç haritasını değiştirdi. Anadolu ile Orta Asya’yı birleştirdi.
Eminim Doğu Akdeniz’de, Ege’de, bugünlerde her an patlayacak bir görüntü veren Karadeniz’de, zorunlu olursa, aynı sonuçları doğuracaktır.
SİHA’lar yeni Türkiye felsefesidir. Türkiye “sürprizler ülkesi” olacak.
Ama SİHA’lar artık savunma felsefesidir. Bir yeni Türkiye felsefesidir. Türkiye’nin bütün tarihi, coğrafi, askeri ve ekonomik tezlerini, yeni devlet dilini, yeni küresel güç arayışını SİHA felsefesine bakarak görebilirsiniz.
Türkiye’nin tek sürprizi SİHA değil. Türkiye, 21. yüzyılda, her alanda sürprizler ülkesi olacak. Batı siyasi çevreleri, güç çevreleri, entelektüel çevreleri bunu gördüğü için “övgü” gibi görünen değerlendirmelerin bir çoğu, aslında Batı dünyasına yönelen “uyarı”lardır.
Bu yüzden cepheler kurdular: Fukuyama gibiler bu yüzden büyük sarsıntılar yaşayacak.
“Türkiye’yi durdurma” planını Suriye’nin kuzeyinde denemeleri, 15 Temmuz’da denemeleri, Doğu Akdeniz’de denemeleri, Ege ve Adalar’da ardı ardına yığınak yapıp cepheler inşa etmeleri, son olarak Karadeniz’e yoğunlaşmaları bu yüzdendir.
Fukuyama gibi, “Batı liberalizminin sonu ve son insan” tezine inananlar, 21. yüzyıl dünyasındaki değişimler yüzünden çok ağır sarsıntılar yaşayacak. İnsanlık birikiminin, geleneğinin, güç yükselişlerinin Batı ile başlayıp bittiğini sananlar, şimdilerde “eski dünya”nın, Batı dışı medeniyetlerin yükselişini kavramakta zorlanacak.
Durun, biz daha yeni başladık. Büyük sürpriz tarih dönüşüdür.
İşte bu sürprizlerin belki de en büyüğü Türkiye olacak. SİHA üzerinden tartıştıkları şeyi çok geçmeden savunma alanında, teknolojide, ekonomide, kültürel alanda, toplumsal mobilizasyonda, bir milletin ve tarihin geri dönüşünde tartışacaklar.
Biz daha yeni başladık. Ama asıl sürpriz, tarih dönüşüdür. Durdurulamayan, engellenemeyen, coğrafyayı değiştirecek olan, dünyanın eksenini sarsacak olan budur. Türkiye’nin büyük sürprizi budur.
Durun, bekleyin daha yeni başladık!