Erol: Birçok kişi, kurum ve organizasyon bu olaya, kendi perspektifinden bakarak olayın gerçek mahiyetini ıskalamış oldu
Gül Yetiştiren İnsanlar Derneği (GÜL-DER) Başkanı Öğretim Görevlisi Dr. Taner Erol, Rize’de bir iş yerinin açılışı sırasında yaşanan ve kamuoyuna yansıyan olaya ilişki yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Gazze direnişi, yeryüzünün en cesur ve en namuslu hareketlerinden biridir. Böyle onurlu bir mücadelenin dünyevi meseleler yüzünden göz ardı edilmesi hicap duyulacak bir konudur. Rize'de gerçekleşen bir iş yeri açılışı sırasında yaşanan olay, Gazze hassasiyetinin trajik bir pozisyona büründüğünü bizlere hissettirmiştir.
Gazze konusu, siyaset üstü bir olaydır. Çünkü yaşam hakkı her şeyin üzerindedir. İnsanların onuruna ve yaşam hakkına dokunan her kişi, kurum ve organizasyon, tabiri caizse leş kargalarının ta kendisidir.
İsrail soykırımının en üst düzeyde eleştirilmesi, tenkit edilmesi gerekirken bir ortamda olayın özünü kaçırmak vahim bir durumdur. Söz konusu iş yerinin açılışı esnasında bir vatandaşın tepkisi söz konusu oldu ve protesto hakkını kullanarak 'kahrolsun İsrail' dedi. Anayasamızda bu söylemi suç kabul eden hiçbir şey yok diye biliyoruz. İsrail markası bir iş yerinin önünde de bu şekilde bir ifade de bulunmak aynı şekilde anayasamıza ters bir husus değildir.
Peki Etik mi?
Bu soruyu sorduğumuzda nasıl bir cevap alabiliriz: Filistin halkı ile ortak paydaşlarımızın çok olmasına rağmen, konuya bölgesel bakmaktan ziyade daha evrensel bakmaya çalışmak gerekir: Gazze’deki zulümü ülkemizin hatta birçok dünya ülkesinin halkının kınadığını görüyoruz. Kısacası dünya toplumları İsrail’in bu zulmü karşısında ortak bir duygu da birleşiyor. Tüm dünyanın üzerinde ittifak ettiği bir olayı protesto etmek etik kuralların içinde olduğunu gösterir.
Üzerinde ittifak edilen ve protesto hakkının demokratik bir eylem olduğu kabul edilen bir ülkede protestoya karşı yapılan şiddet ve darp, insanlığın örümcek tutmuş merhametinin tezahürünü göstermektedir.
Olayın provokatörlük iddialarına karşı da şunu söylemek gerekir:
Toplum mühendisliği yapmak çok zor olmasa gerek. İsrail’in katil olduğu bir propaganda unsuru değil evrensel bir realitedir. Bu açıdan düşündüğümüzde provokasyon teması ile olay örtüşmemektedir. Kişinin bu olayı hangi gerekçe ile yaptığını samimiyet testi uygulayarak yapamayacağımıza göre söz konusu protestoyu provokasyonla ilişkilendirmek hakkaniyetli olmaz.
Protesto girişimine karşı kitlesel olarak fiziksel bir müdahalede bulunmak ve vatandaşın neredeyse ölümüne neden olabilecek kadar şiddete maruz bırakmak vahşetin ta kendisidir. Demokratik bir eyleme karşı yapılması gereken demokratik bir karşılıktır.
Olay, İsrail kamuoyu tarafından nasıl okunur?
İsrail karşıtı Türkiye’nin milliyetçi şehri Rize; İsrail markası ve ürünlerine boykotu kabul etmiyor. Hatta bu zihniyete sahip olan vatandaşları uluorta darp ediyor. Ne yazık ki tam da böyle okunur.
Ülkemizin dış politikası ve cumhurbaşkanının iradesi de İsrail’i kınayan ve tasvip etmeyen bir yöndeyken, İsrail mallarını boykot etmenin altının çizildiği bir dönemde sorulması gereken bazı sorular da yok değil.
Örneğin; devletin İsrail mallarına karşı tutumu yeterli mi?
Devletin boykot konusundaki aksiyonu başarılı mı?
Bürokratlar ve siyasiler, kendi ticari işlerinde İsrail markaları ile ticaretini devam ettiriyor mu?
Bu sorulara herkes farklı cevaplar verebilir konuyu tartışma alanına çekmek doğru değil. Bence bu sorulardan ziyade vatandaş olarak kendi sorumluklarımızı ne kadar yapabiliyoruz onları tartışmak gerekir.
Son tahlilde yeryüzünün en kanlı devletlerinden biri olan İsrail’i yediden yetmişe toplum olarak tenkit etmekle birlikte boykot da etmemiz vicdani bir sorumluluktur. İsrail’i kınayan ve protesto eden birine bu topraklarda şiddet uygulamak hayal kırıklığıdır. Gazze direnişi üzerinden menfaat elde etmek, siyaset yapmak ucuzluktur. Ülkede İsrail mallarının satılması ve markalarının temsil edilmesi hukuk tarafından engellenmediği bir ortamda, Rize'de dahi onlarca İsrail markası aktif bir şekilde işine gücüne rahat bir şekilde baktığı bir zamanda bir işletmeyi hedef almak, onun üzerine ihaleyi bırakmak, oraya gideni ve açılışını yapanları yerden yere vurmak başka bir adaletsizliktir.
Samimiyet gerekir.
Herkes gerçekten yapılması gerekeni yapıyor mu? Başkaları üzerinden adalet sağlamak kolay! Her insan önce kendi vicdanındaki kötülükleri süpürmesi gereken bir ortamdayız. Bunu yapmayıp başkalarına saldırmak basiretsizliktir.
Türkiye'de İsrail'e ait birçok marka ve ürün varken ve devletin çeşitli mecralarında çalışmış veya çalışmakta olan insanların bu markalarla organik ilişkileri en üst düzeyde devam ettiği iddia edilirken, her markette ve alışveriş zincirinde bu ürünlere rahatlıkla ulaşabilirken, bir iş yerini hedef alıp bir iş yeri üzerinden bu sorunun çözmek, çözmeye çalışmak çok anlamlı değil. Önemli olan bunu toplumun geneline yayabilmektir.
En çok da acı duyduğumuz şeye geri dönersek; katil İsrail diyen bir vatandaşı bu kadar galyana gelerek bu şekilde şiddete maruz bırakmak hangi zihniyetin unsuru olabilir. Bunu bir insana hangi duygu yaptırabilir? Neden birçok kişi vatandaşı, bu öfkeli kabalığın elinden almayı denemedi? Kendimize sormak gerekir.
Gazze’yi baş tacımız yapmalıyız, insanlığın yaşama hakkını önemsemeliyiz, insanın onurunu, namusunu ve iffetini ilgilendiren olaylara taraf olmalıyız ve şiddete karşı ciddi bir tavır almalıyız. Bütün insanlar kendi nepotizmini yaparak bu olay üzerinden açıklamalar yapıyor. Bazı siyasi partiler, bazı STK’lar, bazı iş adamları, bazı esnaf odaları, bazı gazeteciler, bazı akademisyenler ve bazı vatandaşlar hep olayın SEKÜLER tarafından bir analiz yapmaya çalışıyor. Biraz ONTOLOJİK okumaya ihtiyacımız var.
İnsan ölüyor, İnsanlık ölüyor.”