Hayat Kurtaran Egzersiz
Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği Üyesi (ASYOD) Prof. Dr. Nuri Tatar, toplumda sık görülmeyen akciğer embolisinin geldiği zaman yüzde 50 oranında ölüme neden olduğunu dile getirerek, "Günlük hayatımıza baktığımız zaman mutlaka hareketi artırmamız gerekiyor. Biz hem kalp sağlığını hem akciğer sağlığını korumak için haftada 3 gün 45 dakika egzersiz öneriyoruz. Bu egzersizi yapan kişilerin hem pıhtı atma hem kalp hastalıklarının daha azaldığı görülüyor" dedi.
Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Katılımlı Akciğer Sağlığı Kongresi (UASK) 2024, Antalya'nın Belek Turizm Merkezi'ndeki bir otelde gerçekleştirildi.
ASYOD Üyesi Prof. Dr. Nuri Tatar, kongre çerçevesinde akciğer sağlığının önemli olduğunun altını çizerek, akciğer damarındaki pıhtıların yol açtığı rahatsızlıklar hakkında bilgiler verdi.
"Hareketsizlik en büyük sebebi"
Akciğer embolisinin, akciğeri besleyen damarların tıkanık olması olduğunu dile getiren Tatar, "Yani kalpten çıkıp akciğere giden damarların tıkanıklığı oluyor. Bunlar ne zaman oluyor? Aslında bakıldığı zaman zaman genelde hareketsizlik en temel sebebidir. Hareketsizlik dediğimiz zaman cerrahi sonrası hareketsizlik, normal bir sedanter yaşam yaşayan yani hareket etmeyi sevmeyen hastalarda veya depremden sonra hareketsizlik veya enfeksiyonlardan sonra hareketsizlik. Bu enfeksiyonların yol açtığı, sitokinler sonucunda ortaya çıkan pıhtılaşma, mekanizmaların bozulmasıyla pıhtının oluşması. Sonuçta akciğer damarında bir pıhtı oluşuyor" diye konuştu.
Haftada 3 gün 45 dakika egzersiz
Bu pıhtının sıklıkla yüzde 90 oranında bacaklardan geldiğinin altını çizen Tatar, "Bacaktaki damarlara pıhtı atıyor. Yani pıhtı oluşuyor. Ve o oluşan pıhtı akciğerleri atıyor. Şimdi burada neye dikkat etmek gerekiyor? Tabii halk açısından baktığımızda. Yakın bir zamanda deprem yaşadık. Bu depremde hareketsiz kaldığınız zaman işte gerek göçük altında kalanlar gerek kurtulduktan sonra hareketsiz kalan hastalarda pıhtı riski belirgin artmış. Japonya'da yapılan çalışmalar bunu göstermiştir. Burada günlük hayatımıza baktığımız zaman mutlaka hareketi artırmamız gerekiyor. Hareketi arttırdığınız zaman yani biz hem kalp sağlığı, hem akciğer sağlığı için haftada 3 gün 45 dakika egzersiz öneriyoruz. Bu egzersizi yapan kişilerin hem pıhtı atma hem kalp hastalıklarının daha azaldığı görülmüş. Ailesel yatkınlık nedeniyle olabilir. Bununla beraber bazı ilaçlar, özellikle doğum kontrol hapı dediğimiz aslında sadece doğum kontrolü için kullanılmayan ama bazı kadın doğum hastalıklarında kullanılan bu ilaçlar da pıhtı oluşmasına yatkınlık oluşturuyor" dedi.
Tedavi yöntemleri
Tatar, pıhtı oluşmadan ve oluştuktan sonra izledikleri yolu ise şöyle anlattı:
"Pıhtı oluşmadan önce mesela hasta cerrahi oldu diyelim ki bacağından ameliyat oldu hasta. Belli bir süre yatağa bağımlı kalacak. Bu durumda biz hastalara koruyucu ilaçlar başlıyoruz. Bu hastalara çok pıhtı attığını bildiğimiz için koruyucu ilaçlar başlıyoruz. Belli bir süre bunları koruyucu ilaçlarla hareket edene kadar korunmaya çalışıyoruz. Kovid olan kişilerde koruyucu ilaçlar başlayarak yine bu dönemde hastalara pıhtı artmasını engellemeye çalıştık. Günümüzde de artık şu andaki rutinde biz cerrahide veya bazı özel hastalıklarda bunu kullanıyoruz. Bu hastalığın tedavisinde yine kan sulandırıcı ilaçlar, iğneler, haplar kullanıyoruz. Bu konuda bayağı güncelleme oldu. Eskiden kullandığımız ilaçların yanına yeni ilaçlar eklendi. Artık takip gerektirmeyen ilaçlar. Ve bu takip gerektirmeyen ilaçlarla biraz daha hastaları daha rahat tedavi etmeye başladık."
"Akciğer embolisi yüzde 50 oranında öldürür"
Akciğer embolisinin toplumda sık görülmediğini ifade eden Tatar, "Ama olduğu zaman yüzde 50 oranında öldürür. Bunun sebebi de şu hastaların çoğu hastaneye ulaşamadan ölür. Veya göğsüm, sırtım ağrıyor diye bir şey oluşur ve ana damarı tıkadığı zaman ölür. Ana damarı tıkamamış, bir şekilde akım sağlanmışsa ve hastaneye gelmişse ölüm oranları yüzde 5'in altına iniyor. Ciddi bir sırt, göğüs ağrısı, nefes alıp vermekle batıcı tarzda olur. Nefes alıp verirken batıcı tarzda bir ağrı oluşursa eğer bu ağrı pıhtıyla ilişkili olabilir. Kalp krizinin ağrısı daha çok baskı tarzında üstünüze çöküyor gibi olur. İkisi de çok ciddi bir şeydir ve en yakın acile başvurmak gerekir. Ulaşmak önemli. Doğru tanı konulup ona göre tedavi etmek gerekir. Biz o esnada şüphelenip ilaçlı tomografiyle kesin tanısını koyup, ondan sonra tedaviye başlıyoruz. Aynı ağrıyı yapan başka hastalıklarda var" açıklamalarında bulundu.
Kaynak:IHA