Ramazan, Müslümanın Hayatını Resetliyor

Ramazan, Müslümanın Hayatını Resetliyor
Beyazıt Ramazan Sohbetleri'nde konuşan Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Dr. Necdet Subaşı, "Mısır'da yaşananların ürkütücü" olduğunu söyledi.

Kadir Gecesi'ne dek sürecek olan etkinlikBeyazıt Ramazan Sohbetleri, Diyanet İşleri Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Dr. Necdet Subaşı'nı ağırladı. 

Takdim 
konuşmasını yapan Türkiye Kitap veKültür Fuarı Genel Koordinatörü Osman Sarıköse, Dr. Necdet Subaşı'nın akademikçalışmaları ve eserleri hakkında bilgi verdi

"Gündelik 
Hayat" başlıklı bir konuşma yapan Dr. Necdet Subaşı, İslâm ile çerçevelenmiş, ancak dünya ritmiyle ahengi bozulan sosyalhayat ve günümüz insanında görülen buna bağlı değişimler ve hayat tarzı hakkındaki tartışmalar konusunda değerlendirmelerdebulundu. Subaşı, aşınan kültüre vesekülerleşmeye bulanmış insanın huzurunun temini adına yapması gerekenleri sıraladı. 

"MISIR'DA 
YAŞANANLAR ÜRKÜTÜCÜ"

Son günlerde hayat tarzlarına müdahale, hayat tarzını dönüştürme ve değiştirme gibi çok garip tartışmaların olduğunu kaydeden Dr. Necdet Subaşı, gündelik hayat kavramının ne olduğunun ortaya konmasının önemine değindi

Mısır'da 
son zamanlarda meydana gelen olayların ve yaşanan can kayıplarının çok önemli olduğunu belirten Subaşı, özetle şunları söyledi: 

"
Dünyanın artık kontrol edilebilir bir çerçevede olmadığını görmeye başladık. Dünyanın büyük bir kısmı huzursuz. Burada sadece Müslüman camiayı katletmek söz konusu değil. Onların bağlı bulunduğu referans dünyasını da yok etmek gibi bir anlamı var bu çatışmaların. Bu gelişmelerbeni ürkütüyor. Kendi içimizde ve kendi algımızda yaşadığımız pek çok olayın da yavaş yavaşhayatımızın akışındaki ahengi bozmaya başladığını ve daha dikkat kesilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Müslümanlar; yaşadığı çevreye dönüp bakmak konusunda ihmalkârlar. Dikkatli olunursa düzensizlik de yok olur."

RUTİNE DARBE, TOPLUMSAL CİNNETE SEBEP

"Gündelik 
hayat"ın sosyolojide önemli bir tartışma konusu ve yeni yetme bir alan olduğuna dikkat çeken Dr. Necdet Subaşı; bu alanın zihniyet yapıları, gelenek ve rutinle alakalı olduğunu kaydetti.

Subaşı şöyle dedi: 

"Eğer 
insanların gündelik hayatına müdahale eder ve onların hayat tarzlarını değiştirmeyi göze alırsanız, her şeyi değiştirmiş olursunuz. Bunlar sadece alışkanlık değildir. Gündelik hayatkavramı insanı belli bir şekilde hareket etmeye zorlayan bir zihniyet yapısıdır. İnsanın kendisini içinde hazır bulduğu, doğuştan kendini teslim ettiği dünyayı değiştirmek muktedirlerin her zamanamacı olmuştur. Hedef, gündelik hayatın temel motivasyonunu belirlemek, temel bileşen ve ayrık unsurlarını keşfetmek, o hayatın içinde yüzen insanları değerler dünyasına dönüştürmektir. Bunun için de yazıkostüm ve gündelik hayat kavramlarına müdahale etmek gerekir. Böylece bir gün uyandığınızda bir önceki günkü değerlerle olan ilişkinizin tamamen koparılmış olduğunu vealışkanlıklarınızdan vazgeçmeye zorlandığınızı görürsünüz."

"KARŞILIKLI MÜDAHALE TOPLUMU KAMPLAŞTIRIYOR"

Bütün bunlara rağmen gündelik 
hayata müdahalenin pek de kolay olmadığını söyleyen Dr. Necdet Subaşı, bu değişimlerin çok sert tepkilerle karşılanacağının ve insanların en çok gündelikhayatlarındaki değişimlere tepki gösterdiklerinin altını çizdi. 

Subaşı, şunları söyledi:

"Çünkü bizim çok fazla farkına varmadığımız, çok 
hesaplamadığımız ama içinde yürüdüğümüz, var olduğu süre içinde sorgulamadığımız, kendimizi akışına bıraktığımız bir hayat tarzıdır. Çocukdoğduğu günden itibaren hep aynı gündelik hayatın ve kültürel iklimin içinde dolaşıyor ve insanmodeline dönüşüyor. 

Bugün gelinen noktada gündelik 
hayat akışına çok ciddi müdahaleler yapıldığına ve budeğişimlerin huzursuzluğumuzun kaynağı olarak ciddi bir önem taşıdığına dikkatinizi çekerim. Laik görüşlü olanlar, dindarların hayatına müdahale etme hakkını kendilerinde görüyorlar vetercihlerine saygı duymuyorlar. 

Dindar olduklarını düşünenler 
de aynı biçimde laik düşüncede olanlara otoriter müdahalelerde bulunuyorlar. Birbirlerinden ayrı gündelik hayat kalıpları olan insanlar, birbirlerinin hayat tarzlarınıalt üst ederken toplumsal birlik çözülmeye başlıyor ve kamplaşmalara yol açıyor. Son birkaç ay içinde yaşadığımız hadiselere biraz soğukkanlı bakarsak, hikâyenin ortasında birbirimizin hayatınakarşı özensizliğimiz var."

RAMAZAN; MÜSLÜMANIN HAYATINI RESETLİYOR

Birbirine karşı saygısız 
uygulamalar karşısında hepimizin duyarlı olması gerektiğini vurgulayan Dr. Necdet Subaşı, bu yolla daha sağlıklı bir hayat tarzının temin edilmesi gerektiğini söyledi. 

Subaşı, 
konuşmasına şöyle devam etti:

"Bir Müslüman öncelikle yapıp etmeleriyle Allah'a karşı sorumludur. Bir 
insan kendisini sağlam bir Müslüman olarak tasarlamak istiyorsa, bu Allah'ın istediği şekilde olmalıdır. Bu tanzimdebaşvuracağı kaynaklardan biri Kur'ân, diğeri hadistir. İkisine duyulan sadakat hayatımızın başıboş olmamasını sağlıyor. Bunun sonucunda sadece Allah ile olan ilişkilerimiz değilhayatla da olan ilişkilerimiz bu kurallar dahilinde şekilleniyor. İnanan ve inanmayanlarla kurduğu ilişkileri bu yollabelirliyor.

Ramazan ayı;  Müslüman'ın hayatını resetlemesi, yenilemesi ve güncellemesi için bir fırsat. Ramazan bizim kontrolden çıkmış olan taraflarımıza çeki düzen vermemizi sağlıyor. Kur'ân ayı olan Ramazan'da, hayat karşısındaki duruşumuzu ve insanlarla olan ilişkilerimizi tartabilir, arınma süreci yaşayabiliriz. Bulunduğumuz çevreye bakarsak Kur'ân ile olan irtibatımızın sorunlu olduğunu çok açık görebiliriz. Mısır'da namazda ve teslimiyet halindeki bir topluluğa ateş açılması da bunu gösteriyor. Müslüman'ın Kur'ân ve sünnetle sürdürdüğü ilişki; hayatının biçimini ortaya koyar." 
 

"MÜSLÜMAN KALMAK ZOR"

Her Müslüman'ın sık sık kendi hayat tarzını gözden geçirmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Necdet Subaşı, ancak Müslüman camiada kendiyle hesaplaşma ve gözden geçirme duyarlılığının çok zayıf olduğunu, kendimiz kadar çevremiz için de gözlem yapmamız gerektiğini belirtti. 

Bu sorgulamalar neticesinde yeniden yapılanmak gerektiğini söyleyen Subaşı, şöyle dedi: 

"Kolaycılık yüzünden kendimizi yapılandırmıyoruz. Kendimize yönelik bakış açılarını yok ettiğimiz zaman düşman buluyoruz. Düşmanın varlığını kabul etmekle birlikte kendimizle barışık olup olmadığımızın, Allah ile ilişkilerimizin ne ölçüde olduğunun gözden geçirilmesi gerekir. İçinde yaşadığımız dünyada Müslüman kalmak zor. Ortaya konulan değerlerin çekiciliği Müslümanlığı bir yük haline getiriyor. Bunlardan biri İslam'ın hiçbir şekilde onaylamayacağı bireyselleşme arzusu. 

Kendi çıkarlarının peşine düşme konusunda müthiş bir enerji var. Buna karşı yeterli direnç yok. Sekülerleşme dinin gündelik yaşamlardaki işaretlerinin terk edilmesini,dinsiz bir hayat tanzim ediyor. Reklam, medya ve moda dünyası insanları dine kayıtsız hale getiriyor. Sekülerleşme, İslâmî yönelimlerin içini boşaltarak bizim İslam'ın içinde durduğumuza inandırıyor. Gösterişçi dindarlık ortaya çıkıyor. Müslümanlar bireyselleşme tehlikelerine karşı çaba gösterdikleri gibi, sekülerleşme karşısında da dikkatli olmalı. Sekülerleşmeye yakasını kaptırmayan yok