Recep Tayyip Erdoğan Üniversiteli Doktor Öğretim Üyesi Koyuncu Kovid-19'la Savaşı Anlatıyor: "Arkadaşlarım akciğer filmime bakmamı yasaklamıştı"
Rize'de yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) 25 günlük tedavi sonrası yenen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Doktor Öğretim Üyesi Tolga Koyuncu, "Akciğer filmindeki beyazlıkların artışını görünce daha çok kaygı bozukluğuna kapılıyordum. Arkadaşlarım akciğer filmime bakmamı yasaklamıştı." dedi.
Koyuncu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastalık sürecini ve yoğun bakıma düştüğü dönemde yaşadığı kaygı bozukluğunu anlattı.
Nöbet tuttuğu sırada rahatsızlığını hissettiğini belirten 43 yaşındaki Koyuncu, gribal belirtiler ve kas ağrısının olduğunu, bu belirtiler üzerine kendisini izole ettiğini aktardı.
Koyuncu, hastalık başlangıcında her şeyin çok normal olduğunu ifade ederek, "Hastalığa yakalandığımda 'Belli bir hastalığım yok. Yaşım da genç sayılır. Bunu atlatırsam belli bir süre bağışıklık kazanırım.' düşüncesindeydim. Bir hafta hiçbir problem yoktu. Görev yaptığım hastanede, arkadaşlarım tarafından izole edilerek tedavi edildim." dedi.
Bir haftalık sürenin ardından hastalığının seyrinin değiştiğini, sürecin kabusa dönüştüğünü kaydeden Koyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir akşam fenalaştım. Nefes alamaz duruma geldim. Süreci bildiğim için entübe edileceğimi düşünüyordum. Yoğun bakıma alındım. Bu süreçte çok zor günler geçirdim. Eşimin, ailemin, arkadaşlarımın, ekip arkadaşlarımın çok stres yaşadıklarını, benden dolayı çok kötü duruma düştüklerini duydum. Çok yıpratıcı bir süreç oldu. Kimsenin kendine güvenmemesi gerekiyor. 'Ben iyiyim, bana bir şey olmaz.' diye bir şey yok. Kimde ne etkiler bıraktığı belli değil."
Koyuncu, hastanede yoğun bakım sürecinin ağır geçtiğini belirterek, "En kolay aldığım nefes, alamadığım nefese dönüştü. Rehabilitasyon sürecinde evde yürürken bile zorlanıyordum. Günlük aktivitenizi bile yapamaz konuma geliyorsunuz. Artık belli bir süre işe bile dönemeyeceğimi düşündüm. Çok stres yaşadım." ifadelerini kullandı.
Aradan üç ay geçmesine rağmen hala tam olarak kendine gelemediğini anlatan Koyuncu, "Belli oranda nefes darlığım var. Nörolojik etkilerin ne kadar olacağı belli değil. Unutkanlıklarım var. Bazı şeyleri unutuyorum ve eskisi gibi değilim." diye konuştu.
Sosyal medyada hastalığı önemsemeyenleri ve olmadığını iddia edenleri görünce çok şaşırdığını dile getiren Koyuncu, şunları söyledi: "Böyle bir hastalığın olmadığını iddia edenleri görünce çok şaşırıyoruz. Hastalık gümbür gümbür geliyor ve çok tehlikeli bir durum. Belli bir algoritma takip etmiyor ve kimde ne etki bıraktığı belli değil. Sadece kendimiz için değil, yakınlarımız için de önemli. Doktor arkadaşımızın Kovid'den öldüğünü gördüm, yakınlarımızı kaybediyoruz. Bunun tek yolu aşı olana kadar maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymak. İnsanlardan sabretmelerini ve dikkat etmelerini istiyorum. 'Bana bir şey olmaz' demekle korunulmuyor. Sadece kendisi için değil, ailesi, yakınları, çocukları için, herkes için herkes dikkat etmeli. Yaşlıları ve kendimizi korumamız lazım. Ne kadar sürerse sürsün sosyal mesafe kurallarına uymamız lazım. Bu çok ciddi bir süreç."
- "Vücut fonksiyonlarının yavaş yavaş tükendiğini görüyorsunuz"
Koyuncu, psikolojik olarak ölüm korkusunun hastalık sürecinde üst noktaya ulaştığına işaret ederek, "Bu süreç, kendimi ölüme en yakın hissettiğim an. Basit bir nefes alışverişini bile yapamadığınız zaman artık vücut fonksiyonlarının yavaş yavaş tükendiğini görüyorsunuz. Sonucunda solunum cihazına bağlı yoğun bakım ünitesi. Süreçte eşinizi, çocuğunuzu düşünüyorsunuz. Anlatılamaz bir anksiyete (kaygı bozukluğu) yaşatıyor. Anksiyete devam ediyor. Kalbimde çarpıntı olduğu zaman 'Kalp krizi mi geçiriyorum?' diye kaygılarım oluyor ve bundan çıkmak mümkün değil. Merdivenleri çıkarken tıkanıyorum." dedi.
- "Arkadaşlarım akciğer filmime bakmamı yasaklamıştı"
Zor bir sürecin ardından hayata yeniden döndüğünü dile getiren Koyuncu, şunları kaydetti: "Yoğun bakımdan çıkınca çok sevindim çünkü öleceğimi düşünmüştüm. Süreci biliyordum. Akciğer filmindeki beyazlıkların artışını görünce daha çok kaygı bozukluğuna kapılıyordum. Arkadaşlarım akciğer filmime bakmamı yasaklamıştı. Kendi filmlerimle ilgilenmemi yasaklamışlardı çünkü stres faktörü de hastalığın gidişatını etkileyen faktörlerden biri. Bilinciniz açıkken iş daha zor geçiyor. Kafanızda kuruyorsunuz, 'Ne zaman öleceğim? Ne yapacağım? Eşim, dostum ailem, çocuğum ne yapacak?' Çok zor bir süreç. Hiç kimsenin böyle bir pozisyonda olmasını istemiyorum."
-"Düşünmeye gerek olmadan hemen gider aşı olurum"
Koyuncu, hastalıktan mevcut şartlarda en iyi kurtuluş yolunun aşı olduğuna dikkati çekti.
Koyuncu, şu değerlendirmelerde bulundu: "Aşı olup bu hastalığı yaşamayacaksam hiç düşünmem. Düşünmeye gerek olmadan hemen gider aşı olurum. 'Hangisi daha tehlikeli?' diye düşündüğüm zaman hemen aşı olurum. Bu hastalığı ben yaşadım, düşmanımın bile başına gelmesin. O derece çok kötü şartlarda sıkıntı çektim. Kendi şahsi fikrim, hangi aşı olduğuna bakmadan ben olmak isterdim."
Tolga Koyuncu, aşı geldiği zaman herkese en kısa sürede aşı olmalarını tavsiye etti.