Türkiye’de Troid Hastalığı Gerçeği

Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sait Gönen, "Türkiye'de toplumun yüzde 5-40'ı tiroid hastası veya hastalık riski taşıyor. Onaltı yıldır uygulanmakta olan tuz iyotlama programı sayesinde, iyot alımı kısmen regüle edilmiş, fakat problem halen devam etmekte" diye konuştu.

Bu yıl 3'üncüsü düzenlenen ve 23 ülkeden 440 delege ile 45 konuşmacının katılımıyla ile gerçekleştirilen toplantı Endobridge kongresi Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sait Gönen, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, Amerikan Endokrin Derneği Başkanı Prof. Dr. Lisa Fish ve Avrupa Endokrinoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Jens Bollerslev'in katılımıyla Antalya'nın Belek bölgesinde bir otelde başladı.

"TÜRKİYE'DE TOPLUMUN YÜZDE 5-40'I TİROİD HASTASI VEYA RİSK TAŞIYOR"

Tiroidin dünyada ve özellikle de Türkiye'de en yaygın görülen endokrinolojik hastalık olduğuna dikkat çeken Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sait Gönen, alanında en uzman insanların katıldığı kongrenin çok faydalı olduğunu söyledi. Türkiye'de tiroid hastalığının Avrupa ülkelerine göre çok sık rastlanıldığını ifade ederek, "Türkiye'de toplumun yüzde 5-40'ı tiroid hastası veya hastalık riski taşıyor. Onaltı yıldır uygulanmakta olan tuz iyotlama programı sayesinde, iyot alımı kısmen regüle edilmiş, fakat problem halen devam etmekte. Gebelikte çok önemli bir durum tiroid. Normalde gebe olmadan önce regl olan ancak gebelik anında daha çok ihtiyaç olan salgı hem bebek hem de anne için sorunlar açabilir. Bunların mutlaka endokronologlar tarafından incelenmesi lazım" dedi.

Guatrın Türkiye'de endemik yani toplumda yüzde 5'ten daha fazla görülen yaygın bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sait Gönen, "İyot eksikliğinden kaynaklanan guatr, kent merkezlerinde dahi toplumun önemli bir kesiminde hala görülüyor" dedi. Prof. Dr. Gönen, hamilelik sürecinde oluşabilecek sorunlara değinerek, gebelik sırasında iyot alımının yetersizliği sebebiyle hamile kadınların ve bebeklerin sağlıklarının etkilenmesinin günümüzde önemli bir sorun teşkil ettiğini, hamile kadınlarda tuzdan yeterli miktarda iyot alınamaması halinde, tıbbi iyot tedavisi düşünülmesi gerektiğini kaydetti.

Amerikan Endokrin Derneği Başkanı Prof. Dr. Lisa Fish, obezitenin tüm dünyada artış göstermesiyle birlikte, kimi zaman "diyabesite" şeklinde adlandırılan tip 2 diyabette de buna karşılık gelen artışlar olduğunu belirtti. Hem obezite hem de diyabeti tedavi eden yeni ilaçların olduğuna ve bunların maliyetinin oldukça yüksek olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Fish, "Diğer tedavi seçeneklerine insülin direnci fazla olan hastalarda insülinin sürekli verilmesini sağlayan insülin bantları veya insülin pompalarının kullanımı dahildir. Daha seyrek kullanılan bir başka müdahale ise midenin bir bölümüne by-pass uygulayan mide ameliyatıdır ve bunun sonucunda önemli bir kilo kaybı oluşur. Bu operasyonu geçiren hastalarda diyabet hastalığının iyileşme oranı yüzde 67 civarında olur" dedi.

Hipofiz tümörleri ve Akromegali hakkında konuşan Avrupa Endokrinoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Jens Bollerslev, erken teşhisin önemine vurgu yaptı. Prof. Dr. Jens Bollerslev, "Akromegali normal olarak teşhisin yıllarca konulamayacağı şekilde genellikle yavaş gelişen ve tipik fiziki değişikliklere yol açan klasik bir endokrin hastalığıdır. Teşhisin mümkün olduğunca erken konulması önemlidir, çünkü değişikliklerden bazılarının geriye dönüşü yoktur" diye konuştu.

EndoBridge kurucu sekreteri Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, alanında birçok ilke imza atan toplantının üçüncü yılında gerçekleştiğini, belirtti. Prof. Yıldız, 57 olgu sunumunun yanı sıra konferanslarla diyabet, obezite, lipid bozuklukları, tiroid, kemik ve osteoporoz, hipofiz, böbreküstü bezi, nöroendokrin tümörler, kadın ve erkek üreme endokrinolojisi dahil olmak üzere tüm hormon hastalıklarının ele alındığını belirtti.