Yağcı: Yeni hedef ve umutlara güven ve istikrar ile yürümek zorundayız
Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'ne 2 aydan kısa bir süre kaldı. Seçim heyecanı her geçen gün artarken AK Parti Rize İl Seçim İşleri Başkan Yardımcısı Av. Ali Fuat Yağcı, “Birçok benzemezi bir araya getirerek oluşturduğu çok bileşenli yapıdan medet uman akıl, Gezi Parkı, Hendek Olayları ve 15 Temmuz hain darbe girişimi neticesinde elde edemediği, batıya entegre ve kendi içerisinde dar bir vizyonu paylaşan yeni bir yönetici zümre ile yönetilemeyen bir Türkiye’nin dizaynı için büyük bir çaba ortaya koymaktadır” dedi.
İl Seçim İşleri Başkan Yardımcısı Av. Yağcı, yaptığı açıklamada, “Yeni bir dünya kurmak ve bu uğurda bedel ödemek üzere tarihimizin bize yüklemiş olduğu misyonla ikinci yüzyılımıza kavuşmaktayız” ifadesinde bulunarak, “Tarihimiz boyunca Müslüman-Türk kimliğimiz ile kurmuş olduğumuz güçlü aidiyet bağı, özgün bir tasarım barındıran örgütlenmelerimizin sınırlarını aşarak medeniyet kurucu bir rol üstlenmemizi sağlamıştır. Bugün yine yeni bir dünya kurmak ve bu uğurda bedel ödemek üzere tarihimizin bize yüklemiş olduğu misyonla ikinci yüzyılımıza kavuşmaktayız. Tam da böyle bir zamanda tarihsel hafızamızı gözden geçirerek geçmişin rasyonel bir tahlili ile geleceğimizin inşasını sağlamak, yeni hedef ve umutlara güven ve istikrar ile yürümek zorundayız.
Asırlar boyunca adalet ile yükseltmiş olduğumuz nizamın milletler-arası bir mahiyet kazanmasını, insanlık adına olan ideallerimizi batının sömürü ve yozlaşma üzerine kurulu düzeninin tam aksine inşa etmiş olmamıza borçluyuz. İmparatorluk devrinde medeniyetimizin aydınlığından aldığımız kudretle nice milletler arasında kurmuş olduğumuz o muhteşem ahenk bugün küresel kapitalizmin siyasi, iktisadi ve kültürel hegemonyası altında ezilen insanlık için söyleyeceklerimizin meşru zeminini oluşturmakta, bu istikamet üzere ortaya koyulacak fikir ve ilkeler halen sancılarını yaşamakta olduğumuz bu yeni dünyanın cazibesini ortaya koyarak en temelde ihtiyacımız olan kitlesel mutabakatın sağlanması noktasında asıl tesiri göstermektedir.” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılının kapısını araladığı bu eşikte bölgesel anlamda artık gerçekleşmesi kaçınılmaz hale gelen zorunlu bir değişim ve dönüşümün mimarı ve mevcut kazanımlarının asli koruyucusu olma noktasında bir tercih ile karşı karşıya kaldığını kaydeden Av. Yağcı, “Salgın ve savaş sonrası değişen dengeler ile uluslararası rekabetin giderek daha da acımasızlaştığı bir dönemde, tecrübesi ve potansiyeli ile rakiplerinin her gün biraz daha fazla önüne geçen Türkiye, bölgesel bir güç olma kararlılığını giderek daha fazla hissettirmektedir.
Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere iktidarın yirmi yıldır vesayete karşı göstermiş olduğu mücadele sonucunda kazandığı motivasyon ve tecrübeyi uluslararası alana taşırken ortaya koyduğu “daha adil bir dünya” söyleminin hamasi bir ifade olmadığını, bölgesinde ve dünyada doğrudan karar alıcı ve yön verici bir aktör olarak kabul edildiğini elde etmiş olduğu başarılarda görmekteyiz. Bunun yanı sıra yapısal ve çevresel birçok sorunla mücadele ederek bugüne gelen iktidarın mevcut uluslararası düzen içerisinde “dünya beşten büyüktür” gibi net ve güçlü bir ifade ile kendisine yer buluyor olması da bu yöndeki iradesini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.” diye konuştu.
Yağcı, “Bu iradenin tam karşısında birçok benzemezi bir araya getirerek oluşturduğu çok bileşenli yapıdan medet uman akıl, Gezi Parkı, Hendek Olayları ve 15 Temmuz hain darbe girişimi neticesinde elde edemediği, batıya entegre ve kendi içerisinde dar bir vizyonu paylaşan yeni bir yönetici zümre ile yönetilemeyen bir Türkiye’nin dizaynı için büyük bir çaba ortaya koymaktadır.” şeklinde konuşarak şunları kaydetti: “Bu uğurda gün geçtikçe daha kullanışlı hale gelen muhalefetin eksiksiz bir şekilde mutabık olduğu tek hususun “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” diye adlandırılan, henüz Cumhurbaşkanını kimin seçeceği hususunun dahi muğlak olduğu, çok bilinmezli bir hükümet sistemine geçiş olması, Türkiye Cumhuriyeti’nin hapsedilmek istendiği yeri açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Yüz elli yıllık parlamenter sistem deneyimine sahip olmamıza ve bu sistem üzerinde birçok reform ve revizyon yapılmış olmasına rağmen yakın tarihe kadar, siyasal kurumsallaşma sağlanamamış, yönetilebilirlik sorunu dahi aşılamamış, hükümet krizlerinin faturası çok ağır bedellerle ödenmiştir. Muhalefetin eskiye dönüş üzerinde göstermiş olduğu bu ısrar ile asıl amacının Cumhurbaşkanlığı makamını vesayetçi ve çıkarcı elitlere teslim ederek kendi menfaatlerini teminat altına almak olduğu açıktır.
Siyasetin basit ve kıymetsiz tartışmalarını bir kenara bırakarak, yüzümüzü meselenin aslına döndüğümüzde muhalefetin cambaza bak oyununu oynayarak gölgelediği bu harici siyasi dizayn ve teşebbüslerin yıllarca bağımsızlığımıza nasıl kastetmiş oluğunu hatırlayarak, bugün ortaya koymuş olduğumuz asıl mücadelenin tüm meşruiyetini ve gücünü milletinden alan bağımsızlık mücadelesi olduğunu bir kez daha anlamış olacağız.
İnanıyoruz ki yaklaşan seçimlerde aziz milletimizin inanç ve dirayet ile göstereceği teveccüh, bu haklı mücadelede ruhsatı sahibine teslim edecek, insanlık adına yüklenmiş olduğumuz bu sorumluluk, vesayetin, küreselleşme ve hümanizmin ortak hedef ve motivasyonları karşısında en yüksek kararlılıkla vücut bulacak ve maddi güç ile tanzim edilmiş tam bağımsızlık payesi ile şereflenecektir.”
