Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Muhammet Yıldız, Rusya’da meydana gelen Wagner krizinin Putin Rusya’sının gizemli ve güçlü siyasi yapısının o kadar da sağlam olmadığını deşifre ettiğini belirtti, Cezayir ve Fas asıllı 17 yaşındaki Nahel M.'nin Fransa’da polis tarafından öldürülmesiyle başlayan protestoların jeopolitik ve siyasi kırılmalara neden olabileceğini söyledi. Dr. Yıldız, dünya siyasetinin çok farklı durumlara gebe olduğu 2023 dünyasında uluslararası hadiselerde Türkiye’nin durumunu da değerlendirdi.
Akademisyen Yazar Dr. Yıldız, Rusya’da meydana gelen Wagner Krizi ile ilgili değerlendirmesinde, “Rusya’nın paramiliter gücü olarak bilinen ve paralı asker sıfatıyla Rusya coğrafyasında jeopolitik denklemde çok önemli görevler üstlenen Wagner Grubu, bir isyan girişiminde bulundu. Wagner lideri Prigozhin’in ifadelerine baktığımız zaman bu isyan girişiminin Rus devletine değil, Millî Savunma Bakanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı nezdinde olduğunu, bunların liderlerinin (Şoygu ve Gerasimov), Ukrayna savaşı esnasında yapmış oldukları bazı hatalardan dolayı birçok Wagner askerinin öldüğünü ifade ederek bu kişilerin cezalandırılması istendi. Böyle bir durumda bazı kişileri hedef göstererek Rusya içerisinde böyle kapsamlı bir isyana girişilmesi, Rusya Federasyonu lideri Putin’in çok büyük tepkisini çekti ve Putin ilk açıklamalarında bu isyan girişimine katılanların hain olacağını ifade etti. Dolayısıyla 24 saat geçmeden bu krizin bir şekilde anlaşma yoluyla bittiği görülmektedir. Özellikle Wagner liderinin Belarus’a gittiğini ve bir anlaşma neticesinde krizin son bulduğunu söylemek mümkündür. Ancak paramiliter güçlerin böyle bir isyana kalkışmasının ilerde farklı bir siyasi düzleme gidilebileceğini, özellikle Putin Rusya’sında bunun yeniden sıkıntı doğurabileceğini ifade edebiliriz. Nitekim Putin gibi bir liderin prestijinin sorgulanması gibi bir durum söz konusu. Öyle ki yaklaşık 20 yıldır Rus devletini kendi düşüncesi ve aksiyoner eylemleri ile yöneten hatta sorgulanamaz bir durumu olan Putin’in böyle bir isyanla karşı karşıya kalmasıyla otoritesinin sarsıldığı ve ileride Rusya içerisinde bir siyasi kriz oluşabileceği düşüncesi de ortaya çıkmaktadır. Yani şunu ifade etmek isterim ki bir şekilde yeni bir krizin olması ve bu krizin Rusya geneline yayılması, ülke içinde iç kargaşaya sebebiyet verebilir. Bu problemin büyümesi ise bölge coğrafyasında jeopolitik problemler yaratabilir. Her ne kadar bugün Wagner krizi bitmiş gibi görülse de ileride benzer sıkıntıların çıkması Rusya’da siyasi otoritenin bozulmasına kadar gidebilecek ve yakın coğrafyalara sıçrayabilecek geniş ölçüde bir problemin kapısını aralayabilir. Çünkü bu isyan girişimi başarılı olsun veya olmasın, artık Putin Rusya’sının gizemli ve güçlü siyasi yapısının o kadar da sağlam olmadığı deşifre olmuştur diyebiliriz.” dedi.
Fransa’da meydana gelen sokak eylemlerinin Cumhurbaşkanı Macron tarafından çözüme kavuşturulamaması halinde dalga dalga bütün Avrupa’ya yayılabileceğini kaydeden Dr. Yıldız, “17 yaşında bir gencin polis kurşunuyla öldürülmesi ile Fransa sokaklarında çok ciddi protestoların hatta yağmalama olaylarının olduğunu görüyoruz. Özellikle Leon, Paris ve Marsilya’da başlayan bu problemli durumlar, Fransa’nın geneline yayılmış durumda. Tabi ki bugün baktığımızda, İsviçre başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde de Fransa’da yaşanan olaylardan dolayı protesto gösterileri var. Tarihsel bağlamda değerlendirildiğinde Fransız İhtilali sürecine benzer bir kriz eğer vuku bulursa, bu meselenin ileri de çok büyük yankıları olur. Gerek jeopolitik gerekse siyasi kırılmalar yaşanabilir. Bugün Fransa’da yaşanan problemler kısa sürede çözülemezse, yani Fransız lider Emmanuel Macron siyasi olarak hata güvenlikçi politikalarla birlikte bu sıkıntıları çözemezse bu hareketin dalga dalga bütün Avrupa’ya yayıldığını görebiliriz. Böyle bir durumun ise ne gibi sonuçlar doğuracağını şu anda ön görmek mümkün değil. Ama Avrupa’da yaşanan bazı iktisadi problemler, ekonomik dar boğazlık gibi durumlar, zaten halkı, özellikle de Covid-19 pandemisi sonrasında, çok gergin bir duruma sürüklemişti. Yarın bir gün böyle bir aksiyon, halk içerisinde daha fazla yayılım gösterirse, önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın genelinde farklı protestoları farklı krizleri beraberinde getirebilir.” Şeklinde konuştu.
Dr. Yıldız, değerlendirmelerini uluslararası hadiselerde Türkiye’nin durumu ile sona erdirirken, şunları kaydetti: “Dünya siyaseti çok farklı durumlara gebe. Bugün 2023 dünyasına baktığımız zaman Orta Asya'dan Kafkaslara, Avrupa'dan Orta Doğu ve Akdeniz'e kadar çok büyük kırılmalar meydana gelmek üzere. Hem askeri bağlamda hem de sahada olan mevcut durum sonrası gelişecek siyasi sonuçlarla bunu şu anda görebilmemiz mümkün. Türkiye bunun neresinde? Şöyle ifade edebilirim. Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti aslında son on yılda dünyanın bu tip durumlarla, sorunlarla karşılaşacağını, sanki daha önceden öngörmüş gibi çok güçlü bir dış politika geliştirdi. Özellikle Kafkasya'da olan Türkiye'nin güçlü denklemi, Ortadoğu'da kurmuş olduğu siyasi ve askeri denklem, yine Balkanlarda geliştirilen bir takım farklı fraksiyonlar, bunlar ister istemez Türkiye’yi bölge coğrafyasında oluşabilecek herhangi bir kriz sonrası hazırlıklı gibi gösteriyor. Nitekim bilindiği üzere Çin devletinin bir girişimi var. Özellikle küresel dünya düzeninde Amerikan hegemonyasına karşı kurmuş olduğu bir finansal, hatta ticari bir girişim. ‘bir kuşak bir yol’ Bu nedir? Pekin’den Londra'ya kadar olan ticari akışın, yeni bir dünya düzeninde farklı bir finansal ağ, iletişim kurma anlayışı. Buna baktığımız zaman az önce bahsetmiş olduğumuz Rusya'da çıkabilecek bir kriz, bir sıkıntı, Kafkasya'da oluşabilecek herhangi bir problem sonrası bütün güçler hazırlanmakta ve ortaya siyasi bir boşluk çıkarsa onu doldurmak için çaba göstermekte. Türkiye böyle bir durumu değerlendirmeli. Bu hususta özellikle Ermenistan-Azerbaycan arasındaki sorunlardan çıkan askeri vaziyeti siyasi anlamda lehine kullanmak mecburiyetinde. Kaldı ki bölge coğrafyasında oluşabilecek herhangi bir krizle baş başa kalındığında, Türkiye'nin biliyorsunuz kurmuş olduğu bir pakt var. ‘Türk Devletleri Teşkilatı’. İşte Türkistan coğrafyasındaki devletlerin içerisinde bulunmuş olduğu Türk Devletleri Teşkilatı, her ne kadar siyasi bir düzlemde gözükse de bunun yarın bir gün gelişebilecek hem sosyolojik hem de siyasi yine aynı şekilde iktisadi bir aşama, birliktelik ile bölgedeki sorunları çözebilecek bir organizasyon olduğunu ifade edebiliriz. Türkiye, bu kuruluşun başını çekiyor. Nitekim Türkiye, Kafkasya/Orta Asya coğrafyasındaki olası gelişmelere Türk Devletleri Teşkilatı ile birlikte hazırlık yapıyor. Ancak Balkanlara baktığımızda, her ne kadar Macaristan gibi spesifik olarak Türkiye'nin çok rahat ilişki kurabildiği ülkeler olmasına rağmen Sırbistan, Kosova arasındaki problemlerin eğer çok büyük bir krize dönüşmesi durumunda, Türkiye'nin Balkanlardaki durumunu o zaman oluşabilecek problemler sonrası yeniden değerlendirmek gerekiyor. Ama bugün Türkiye, Balkanlarda da hem siyasi olarak hem de iktisadi olarak var olduğunu göstermekte. Yine Akdeniz'de, Kuzey Afrika'da, Libya ile yapılan bildiğiniz gibi münhasır ekonomik bölge sorunları sebebiyle anlaşmalarla, sondaj gemileri ile Akdeniz hidrokarbon enerji sahasında varlığını ispat ediyor. Ayrıca Suriye’de ‘Afrin’ harekatıyla, ‘Elbab’ operasyonuyla ve “Barış Pınarı” harekâtıyla, hem sahada hem de bu askeri vaziyetin getirmiş olduğu siyasi sonuçla birlikte, masada olduğunu görüyoruz ki Astana süreçleri de bunun bir neticesidir diyebiliriz. “