Deniz Baykal’ın istifasıyla boşalan genel başkanlık koltuğuna Kemal Kılıçdaroğlu’nun oturmasıyla birlikte CHP’de yaşanan heyecanı görmemek mümkün değil.
Gittiği her yerde “Başbakan Kemal” sloganları ile karşılanan Kılıçdaroğlu işsizlik ve yoksulluğun ortadan kalkacağı bir Türkiye için iktidara gelecekleri sözü veriyor, işçi, emekli, esnaftan bunun için oy istiyor. Sosyologlar, siyaset uzmanları, gazeteciler de günlerdir CHP’de yaşanan bu “değişim”e açık oturumlar, tartışma programlarıyla kafa yoruyor.
CHP’deki değişim tartışmaları, toplumun farklı kesimleri kadar rakip siyasi partileri de yakından ilgilendiriyor. En çok da CHP’nin iktidardan indireceği sözü verdiği AK Parti’yi…
CHP’de yaşanan son gelişmeleri AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’le konuştuk. “CHP rüzgarı” diye söze başladık ve hemen Çelik’ten ilk itirazı aldık. Medyanın estirdiği rüzgar dışında bir rüzgar görmediğini söyleyen Çelik, öncelikle genel başkanlarına sahip çıkmadıkları için CHP’lileri yerden yere vurdu. Çelik, “İftiraya uğramış olduğunu söyledikleri genel başkanlarına vefa gösterip, sadık durmadılar, halka nasıl sadık olacaklar” diye sordu.
Kılıçdaroğlu’nun havuzlu villa, Başbakan’ın maaşı gibi söylemlerini artık devri geçen ucuz popülist politikalar olarak gören Çelik’in bu konularda da CHP’lilere çok çarpıcı soruları var. Çelik’in, “Baykal villada oturuyor da Başbakan oturunca mı sorun oluyor? CHP’lilerin hepsi Mamak’ın gecekondularında mı yaşıyor. Başbakan 10 bin lira alıyor da Kılıçdaroğlu ne kadar alıyor? Mal beyanı yaptın 4-5 evin var. İşçinin o kadar evi var mı?” soruları CHP’lilerle yeni bir polemiği başlatacak gibi görünüyor.
Önümüzdeki seçimde AK parti’nin birinci parti olacağı ve tek başına iktidara geleceği konusunda hiçbir şüphesi bulunmayan Çelik, “İş, aş Haydar Baş vardı. Böyle iktidar olunsa Haydar Baş iktidar olurdu” sözleriyle CHP karşısında çok rahat oldukları izlenimi verdi.
Çelik’le son aylarda tırmanan terörü de konuştuk. MHP ve BDP’yi birbirlerinin değirmenine su taşımakla suçlayan Çelik’in bu konudaki sözleri de çok konuşulacak gibi görünüyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
Baykal’ın koltuğuna Kılıçdaroğlu’nun oturmasıyla birlikte CHP’de bir değişimden bahsediliyor. Siz bir değişim görüyor musunuz?
CHP’de değişmeli. Ama şu noktalara bakmak gerek. CHP statükocu yapısını sürdürecek mi? Darbelerin arkasında olmaya devam edecek mi? Ergenekoncuların avukatı olmayı sürdürecek mi? Birkaç kıyı şeridindeki illere sıkışmış bir parti mi olacak? Halkın değerleri ile alay etmeye devam edecek mi? Laikliği devletin din üzerinde hegemonya kurması olarak algılamayı sürdürecek mi? Referanduma giden bir yasayı anayasa mahkemesine götürmeye devam edecek mi? Eğer halkçıysanız halkçılığınızı gösterin halka itimat edin. Çekin Anayasa Mahkemesindeki başvurunuzu.
KÜRTLER TUVALET İLE MUTFAK ARASINDA BORU MU?
CHP doğu illerinden milletvekili çıkaramadı. Yeni dönemde bir şansı olabilir mi?
Kürt meselesi deyince aklınıza sadece ekonomik çözümler geliyorsa insanları tuvaletle mutfak arasında bir boruyla karıştırıyorsunuz demektir. Rüzgar deniliyor. Rüzgarla havada duran sadece uçurtmalardır. O rüzgar kesilince çakılır yere. Bir rüzgar görmüyorum. Üfürülen bir hava var. Medya yaptı bunu. Daha önce de Tansu Çiller’e, Kemal Derviş gibi isimlere yaptılar. Şimdi bu ülkede açılım değişimden söz edecekseniz Kürt-Türk, Alevi Sünni… bütün insanların değerlerine, acılarına saygı duyacaksınız. Kılıçdaroğlu’nda böyle bir hava var mı yok.
KENDİ GENEL BAŞKANLARINA VEFA GÖSTERMEYEN….
Kılıçdaroğlu’nun adaylık süreciyle ilgili de eleştiriler var. Siz de izlediniz o süreci. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kendi genel başkanına vefa göstermeyen insanlar millete nasıl vefa gösterecekler. Bu genel başkana iddia ettikleri gibi bir komplo ise, genel başkanlarına iftira edildiyse onun arkasında dava arkadaşları, milletvekili arkadaşları olmayacak da kim olacak.
Önder Sav iki kere gaf yaptı. Birinde telefonu açık bıraktı. Korkunç ofsaytlarda bulundu. Sayın Baykal savundu. İkincisi gafı hacca giden vatandaşa Hz peygamber ile ilgili söyledikleri. Baykal yine arkasında durdu. Baykal’ı savunmak bana düşmez ama. Neticede bu ekip iftiraya uğramış olduğunu söyledikleri genel başkanlarına sadık durmadı. Halk size destek verdiğinde halka sadık kalacağınızı kim garanti edebilir. Bir taraftan gözyaşları ile “aman dön” çığlıkları, kapısında açlık orucu yapmalar… Sonra bir anda her şey değişti. Bu CHP’nin kendi işi. Sonuçta CHP’nin genel başkanını biz belirleyecek değiliz, ama ilginç.
BAYKAL VİLLA DA OTURMUYOR MU?
Kılıçadroğlu’nun üslubu ve söylemlerini çok eleştiriyorsunuz? Havuzlu villa, Başbakan’ın maaşı…
Kongrede Sayın Kılıçdaroğlu’nu dinledim. Dış politikada, AB konularında ne söylüyor. Eski sigortacı olduğu için aile sigortasından söz ediyor. İLO’nun 102 nolu sözleşmesi bu. Bizim iktidarımızda 8 tanesi hayata geçti. Yolsuzlukla mücadele diyor. Ben soruyorum 8 yıllık iktidar döneminde ispatlayacakları yolsuzluk varsa ve bunu Savcılığa taşımamışlarsa bunun ortakları onlardır.
”Havuzlu villalar” diyor. Senin genel başkanın villada oturmuyor mu?. Sayın Baykal villada oturuyor sorun olmuyor da sayın Başbakan villada oturunca mı bir şey oluyor. Bir de CHP’liler hepsi Mamak’ın gecekondularında oturuyor gibi. Sizin de gider villalarınızı çekerler cevap veremezsiniz. Böyle popülizm yapmanıza gerek yok.
KILIÇDAROĞLU’NUN ALDIĞI MAAŞ NE KADAR?
Kılıçdaroğlu diyor ki, "Başbakan 10 bin lira ile geçinemiyorsa emekli 500 lira ile nasıl geçinecek". Ucuz popülizm budur. İktidara geldiğinizde en düşük işçi memur emeklisine milletvekili emeklisi kadar emekli parası verecek misiniz? Bu popülizm. Senin aldığın maaş da başbakanın aldığı maaş kadar. Mal beyanı yaptın 4-5 evin var. İşçinin o kadar evi var mı? Yok. Bu ucuz popülizm kimseyi iflah etmez.
İş aş Haydar Baş vardı. Böyle iktidar olunsa Haydar Baş iktidar olurdu.
3.5 MİLYON İŞSİZİ KAMUYA MI ALACAK?
İktidarla CHP arasında işsizliği bitirme polemiği var. CHP'nin bu konudaki söylemlerini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
3.5 milyon işsiz var. Kamuda çalışan işçi memur toplamı da 3.5 milyon. Bunların hepsini kamuya mı koyacaksın. Bunu yapamayacağına göre özel sektöre zorla mı aldıracaksın. Senin işsizliğe çözümün ne bunu söyle ki sana inanılsın.
Şimdi emeklileri keşfetmiş. SGK’dan gelmiş ya. İki elim yakanızdadır ak partiye oy verirseniz diyor. Eğer Başbakan öyle dese kıyamet kopardı. Öyle oy alınır mı?
EN BÜYÜK POPÜLİZMİ DEMİREL YAPTI!
Sayın Kılıçdaroğlu seçimde yüzde 40 oy alacağım iddiasında. Sizce mümkün mü?
Bu ülkede en büyük popülizmi Sayın Demirel yaptı. İki anahtar vaat etti. Ödünç oy istedi. Bir anlamda ay-güneş vaat etti. Türkiye’de sağ oyların dilimi yüzde 70’tir. Demirel yüzde 27 oy aldı. Sol oy potansiyeli de bellidir. Yüzde 30.
Ecevit’in şapkasını takarak halkçı olunmaz. Ecevit kasket taktığında Türk toplumunun yüzde 40’ı belki kasket takıyordu. Bugün kasketli köylü bulamazsınız. Toplumun yüzde 70’i kentli. Köylü de kasketi terk etti. 70’li yıllarda Ecevit bunu taktığında bir karşılığı vardı. Bugün bunun bir karşılığı yok. Diyorum bunların modeli eskidi.
YÜZDE 40 OY ÜTOPİKTİR
Yüzde 40 oy… Aç tavuk kendini darı ambarında görür. Lider iktidara geleceğim hedefinde bulunmazsa kimse onu ciddiye almaz. Haydar Baş da iktidara geleceğini söylüyordu.
İşçi Partisi biz birinci partiyiz diyordu. CHP’yi onlarla karşılaştırmak haksızlık diyebilirsiniz. Ama yüzde 40’lık bir oy oranı bugünkü CHP için ütopiktir.
AK PARTİ’NİN OYU NE OLACAK?
Peki AK Parti’nin oy oranını nasıl görüyorsunuz?
Şüpheniz olmasın birinci parti. Tek başına da iktidar olacağız. Neden böyle, çünkü merkezde AK Parti ’ye alternatif bir parti yok. MHP Türkçülük, BDP Kürtçülük üzerinden siyaset yapıyor. Bunlar uç partiler. CHP sol parti, oy potansiyeli belli. DP ve diğerleri esamesi okunmuyor. Son anketlerde AK Parti yüzde 41.8 görünüyor. Bu kendisinden sonraki iki partinin toplamından fazla demek.
KÜÇÜMSEME YOK, PENDİKSPOR FENER’İ YENDİ
Seçmen tabanınızda ortaklık var. Saadet Partisi’ni rakip görüyor musunuz?
Saadet Partiyi yeni kurulmadı. 2002’de de 2007’de de vardı. Elbette rakip olarak kabul ediyoruz. İşçi partisini de BDP’yi de MHP’yi de Türkiye partisini de rakip olarak görüyoruz. Yüzde 100’lük bir pasta dilimi var. Bu pastaya talip olan herkes rakibimizdir.
Bu şu demektir. Fenerbahçelisiniz. Galatasaray’da rakibizdir. Ama kupa maçında Pendiksporla da karşı karşıya gelebilirsiniz. Ama Pendikspor’u da küçüksemek olmaz. Pendikspor Fener’i yendi bir kere. Kimseyi küçümsemiyoruz. Hepsi bizim rakibimizdir, ama hiçbirisi düşmanımız değildir. Düşmanlık zemininde değil rekabet zemininde siyaset yapıyoruz ama nezaketten de taviz vermiyoruz.
Türkiye’nin öne çıkan gündemlerinden biri de artan terör saldırısı. Neler oluyor?
Ne zaman Türkiye take-off noktasına gelse, havalanmaya kalksa, ne zaman Türkiye ayaklarındaki prangalarından kurtulmaya çalışsa, ekonomik olarak iyiye gitse itibarı atsa ülkenin başına bir şey musallat edilir. Dış güçler bizi şu hale getiriyor, paranoyak bir bakış açım yok. Ancak sağlam bir vücuda mikrop giremez. Bizde bazı zaaflar var ki bundan yararlanılıyor. Türkiye’de Kürt meselesi olmasa ülkede birileri de bundan yararlanmayacak.
Kürt sorunun çözümü adına adımların atıldığı bir dönemde terörün tırmanması tuhaf değil mi?
Devlet Kürt halkını kabul etmiyor, deniliyordu. Şu an Kürtlerin varlığını kabul eden bir iktidar var. Dilimi konuşamıyorum deniliyordu, şimdi devlet eliyle 24 saat yayın yapılıyor. Cezaevlerinde anneler çocukları ile rahat konuşuyor. Teröre gerekçe bunlardan mahrumiyet, ise bunların hepsi ortadan kalktı. OHAL kalktı. İşkence tarihe karışıyor. Faili meçhuller kalmadı. Çeteler içeri atıldı. Doğu güneydoğuya yatırımlar sürüyor. Üstelik biz bu sorunu sadece ekonomik olarak görmüyoruz. CHP öyle görüyor. Kültürel olarak da çok adım atıldı. Terörün gerekçesi bunlarsa bunlar ortadan kalkmışsa bunu neyle izah edeceksiniz.
Siz neyle izah ediyorsunuz?
Türkiye’nin başına çorap örmekle izah edeceksiniz. Halkın çocukları ölünce neyi elde edeceksiniz.
Anayasa’daki Türklük tanımının değişmesi, özerklik gibi tartışmalar var…
Irak’ta Kürt özerk bölgesi var. Federasyon Irak için çözümdür. Ama Kürt nüfusunun üçte ikisinin batıda yaşadığı Türkiye için böyle çözüm söz konusu değil. Türkiye’yi demokratikleşme kurtarır. Herkesin birinci sınıf ve eşit vatandaş olmasını sağlamak kurtarır. Bir zihniyet devrimi yapmaya çalışıyoruz. Demokratikleşme sabahtan akşama olmuyor. 200 kiloluk adamı bir iki ayda 80 kiloya indirmeye çalışırsanız adamı öldürürsünüz. Herkes bilmeli ki daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük bu ülkede daha fazla ekmek ve aşın büyümesi anlamına geliyor.
BAKANLAR KURULU SİLAHLANIP DAĞA MI ÇIKSIN!
Son aylarda artan şehitler ile hükümetin açılım politikası arasında bağ kuruluyor. Cumhurbaşkanı Gül’ün “Her şey güzel olacak” sözünden bu yana 117 şehit verildiği söyleniyor. Artan şiddette açılımın payı var mıdır?
Ben bunları ciddiye almıyorum. 90’lı yıllarda bir anda 33, 40 asker şehit edildi. O zaman “Çok iyi şeyler mi olacak” denildi. Bir kere bundan medet umarak siyaset yapmaktan daha kötü bir şey yok. Bizim yerimizde MHP olsa terörle mücadele için ne yapacak? Silahlanıp dağa mı çıkacak. Sayın Gül veya Bakanlar Kurulu üyeleri silahlanıp dağa mı çıkacak. Terörle mücadeleyi güvenlik güçleri yapar. Güvenlik güçlerinin gerekli mücadeleyi yapması için silah, tank, tüfek, ne gerekiyorsa yapılıyor mu? Ama sadece silahlı mücadele orta ve uzun vadede bu sonuç getirmez. Siyasi iradenin üzerine düşenler de var. Biz de bunu yapıyoruz.
KONUŞMAYAN ADAM GAF YAPMAZ
Hükümetin açılım süreci ne BDP’ye ne MHP’ye yaranamadı. Hükümetin hatası yok mu?
Hiç icraat yapmayanın hata yapma şansı, konuşmayan adamın da gaf yapma şansı yoktur. Silopi Habur hataydı. Demokratik açılımda bir yol kazasıydı. Bunu o günde kabul ettim bugün de kabul ediyorum. Ama bir hatadan yola çıkarak bütün iyi niyeti, aklın gerektirdiği çözümleri elinin tersiyle itmek doğru mudur.
30 yıl yıkılan bir şeyi onarmaya çalışıyoruz. Bir sokak düşünün. Kanalizasyon, doğalgaz, içme suyu, elektrik, telefon, kaldırım her şey sorunlu. Bunların düzelmesi için önce kazılması gerek. Kazıldığında arabanızı park edemez, doğru dürüst yürüyemezsiniz. Ayağınız çamurda kalır. Tozdan geçilmez. Ama siz geçici rahatsızlığa katlanmazsanız kalıcı huzuru bulamazsınız.
MHP-BDP BİRBİRİNİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYOR
Terör açılım olmasın diye yapılıyor. Açılım olursa, gerçek demokratikleşme olursa istismar edilecek bir şey kalmayacak. BDP diye bir şey de kalmayacak. BDP işçi partisi gibi parti olacak. BDP’nin güç kaybetmesi otomatikman MHP’nin de güç kaybetmesi anlamına gelecek. Çünkü MHP varlığından bu yana anti tezi ile yaşayan bir partidir. BDP ile MHP birbirinin değirmenine su taşıyan partilerdir.