Prof. Dr. Osman Bektaş, “Doğu Karadeniz’deki depremler küçük ama etkisi büyüktür. Rize'deki deprem Trabzon’u salladı. ‘Trabzon’u sallamak’ demek, ‘heyelan sahasını da sallamak’ demektir. Heyelan sahası sallanırsa kayması kolaylaşır. Riskli, heyelanlı bölgeleri ve kitle hareketinin olabileceği yerleri, uydudan ‘InSAR’ yöntemiyle sürekli gözlemlemeliyiz" dedi.
Doğu Karadeniz, küresel iklim değişikliği kaynaklı yağış rejimindeki ani değişkenlikle son günlerde sıkça yaşanan, can ve mal kaybına yol açan, alt ve üst yapıda hasara neden olan heyelan, taşkın ve sellerin yanı sıra deprem riskiyle de gündeme geliyor. Bilim insanlarının araştırmalarında, bölgedeki heyelanların, yalnızca yağışa bağlı olmadığını, aktif tektonik hareketlerin yanında küçük depremlerin de özellikle heyelan afetlerini tetiklediğini ortaya koyuyor.
‘UYDU VERİLERİNDEN YARARLANMAK LAZIM’
Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, 15 Kasım'da Rize’de meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki depremi ve ardından 19 Kasım'da Çayeli ilçesinde dev toprak kütlesinin kayarak dolduğu dairede 1 kişinin hayatını kaybettiği, 64 riskli dairenin tahliye edildiği heyelanı; deprem-heyelan bağlamı yönünden değerlendirdi. Deprem sonrası dağlara enerji transferi olduğunu belirten Prof. Dr. Bektaş, "Rize'deki 4.7 büyüklüğündeki deprem Trabzon’u salladı. 'Trabzon’u sallamak' demek 'heyelan sahasını da sallamak' demektir. Heyelan sahası sallanırsa kayması kolaylaşır ve her an her şey olabilir. Riskli bölgelerden uzak durmamız lazım. Uzak duramıyorsak o riskli, heyelanlı bölgeleri ve kitle hareketinin olabileceği yerleri uydudan ‘InSAR’ yöntemiyle sürekli olarak gözlemlememiz lazım. Bugün tüm dünya heyelan sahalarını, kitle hareketlerini uydudan gece gündüz izleyebiliyor. Bir milimetrelik hareket dahi olsa o uydudan o hareket tespit ediliyor. O bölgedeki riskli alan tespit ediliyor ve gerekli uyarları yapılıyor. Aynı zamanda Doğu Karadeniz’de şehirleşme sürekli büyüyor. Şehrin ne tarafa, nasıl yürüyeceğini anlamak için uydu verilerinden yaralanmamız lazım” dedi.
'YAMAÇLARDA ÇOK KATLI BİNALAR RİSKLİ'
Yamaçlarda kurulan yapıların ciddi tehlike oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Bektaş, “Trabzon-Rize arasındaki, eski yükselmiş sahil taraçaları, heyelanları oluşturan kuvvetlere benzer bir şekilde parçalanıyor. Aktif tektoniği ve yağışı önleyemiyorsun. Yapılacak olan tek şey heyelan afetlerinin zararlarının en aza indirilmesi. Yamaçlardan uzak duracaksın. Rize taraflarında yamaç çok, topografya dik. Yamaçlarda olan bir deprem, ani sallantıyla harekete geçiyor. Bu sadece köy yerlerinde değil, Trabzon’da; Akyazı’da, Beşirli ’de heyelan sahalarında da harekete geçme olasılığı var. 4.7 büyüklüğündeki depremle, Trabzon sahilindeki binaların hepsi sallandı. Yamaçlarda kurulan çok katlı binalar bizim için son derece riski" diye konuştu.
‘DOĞU KARADENİZ’DE DEPREM KÜÇÜK, ETKİSİ BÜYÜK’
Doğal afetlerden korunmak için bilimin kullanılmasının önemine vurgu yapan Prof. Dr. Bektaş, "Dağlarda yamaçlarda toprak kayması olabilir. Heyelan tehlikesiyle, heyelanın riski farklı şeyler. Çok katlı binaların olduğu yerlerde hareketlenme olursa risk çok olur. Can ve mal kaybı çok yüksek olur. Doğu Karadeniz'de her yıl olan depremler küçük ama etkisi büyüktür. Bunun için de özellikle heyelanların ve yerleşimin yoğun olduğu bölgelerde kitle hareketlerini uydudan sürekli olarak gözlemlememiz lazım. Kitle hareketlerini gece gündüz izleyebiliyoruz. Dolgu alanları da kayabilir veya çökebilir şeklinde bakıp değerlendirebiliyoruz. Doğal afetlerden korunmak için bilimi kullanmak lazım” dedi.
'BÖLGE SIKIŞMA DEĞİL, GENLEŞME REJİMİ ALTINDA'
Bölgede heyelanlara etki eden tek faktörün yağış olmadığına da dikkati çeken Prof. Dr. Bektaş, "15 Kasım'da meydana gelen Hemşin depreminin, deprem odak mekanizmasına ve verilere baktığımız zaman görüyoruz ki; bölge sıkışma rejimi altında değil, genleşme rejimi altında. Genleşme hem kuzeye hem de güneye doğru olunca heyelanlar daha fazla oluyor. Kafkaslardan gelen bindirme fayları, Karadeniz fayına karşılık geliyor. Doğu Karadeniz, Karadeniz fayı üzerine 0,6 milimetre itiliyor. Bu itilmeye bağlı olarak da bu dağın silsilesi yılda 0,6 ile 1 milimetre yükseliyor. Bu yükselme heyelanların oluşmasının temel nedenlerinden biri. Yağış bölgede heyelanları tetikliyor ama sadece bir faktör değil. Yağışa etki eden 2 temel faktör var. Biri dağların sürekli olarak yükselmesi, diğeri ise depremler” ifadelerinde bulundu.