Ahlakın konusunu insanın karakteri, iyi ve kötünün tespiti, iyiyi alıp kötüden kaçınma yolları, insanın yapması gereken vazifeler oluşturur. Ahlak sayesinde insan, davranışlarındaki güzel ve çirkin olanı anlarken faziletleri ve kötü özellikleri kavrar, ahlakî faziletlerle süslenme ve kötülüklerden yahut manevi hastalıklardan kurtulma yollarını öğrenir. Zaten ahlakın gayesi de budur. Kur'an'da ahlak, iman ve ibadetle iç içedir. Kur'an imanın yanı sıra ibadet etme ve güzel ahlaka sahip olma gereğine birçok ayetlerde işaret eder. Bu ayetlerden birisi şöyledir: 'Onlar büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman da onlar, affederler. Rab'lerinin çağrısına gelirler, namazı kılarlar. İşleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar. Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman kendilerini savunurlar. Kötülüğün cezası, yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükafatı Allah'a aittir. Doğrusu o, zalimleri sevmez. Kim zulme uğradıktan sonra kendini savunursa onlar kınanmaz ve cezalandırılmazlar. Kınanan ve cezalandırılacak olanlar, insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere saldıranlardır. İşte böylelerine acı bir azap vardır. Fakat kim sabreder, affederse, şüphesiz bu çok önemli işlerdendir.' (Şura, 37-43)
İSLAM HÜRRİYETE MÜDAHALE ETMEZ
İlahiyatçılar, Kur'an'ın ahlaki vazifelerle dini emirler bir arada zikredildiğine dikkat çeker. Örneğin namaz, oruç, hac ve zekat nasıl bir dini vazife ise, sağlığı koruma, aileyi yaşatma ve başkalarına yardım birer dini görevdir. İnsan öldürme, içki içme ve zina yapma nasıl birer kötülük ise, sağlığını korumama, gıybet, dedikodu, insanların ayıplarını araştırma da haramdır. İnsan Allah'tan sonra Peygamberine, değerlerine, kendisine, ailesine, çevresine ve tüm insanlara karşı sorumludur. Kur'an'da nasihat ve öğütler verilmekle birlikte hürriyete müdahele edilmemiştir. İnsan nefsini gerçek mutluluğa ermek ya da ziyana uğramakta özgürdür.
Namaz kılan biri hiç kimseyi bilerek üzemez
Kur'an, eksiksiz bir ahlak sistemi oluşturan prensipler bütünü olduğunu hatırlatan İlahiyatçılar, ahlaki vazifelerle dini emirlerin bir arada zikredildiğine ve ahlak ile ibadetin bir bütün olduğuna dikkat çekiyor.