Yüksek tansiyonun tütün kullanımı ve kan şekeri gibi diğer risk faktörlerinden daha fazla ölüme yol açtığına dikkat çeken İç Hastalıkları Hekimi Prof. Dr. Saime Paydaş, hipertansiyonun bazen hiç belirti göstermediğini ve bu nedenle "sessiz katil" olarak anıldığını söyledi. Prof. Dr. Paydaş, çocukluk çağı dahil her yaşta tansiyon ölçülmesini tavsiye etti.
Tüm dünyada, özellikle düşük ve orta gelirli bölgelerde hipertansiyon farkındalık oranını artırmak, önlem alabilmek ve tedavi edilebilmesi için doğru tansiyon ölçümü konusunda farkındalığı artırmak amacıyla her yıl bir dizi etkinlik düzenlenen 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü'nün bu yılki teması "Kan Basıncını Doğru Ölçün, Kontrol Edin, Daha Uzun Yaşayın" olarak belirlendi. İç Hastalıkları Hekimi Prof. Dr. Saime Paydaş, Dünya Sağlık Örgütü Hipertansiyon Raporu'na göre hipertansiyonlu kişi sayısının son 30 yılda 2 kat artarak 1,3 milyara yükseldiğini aktararak "Hipertansiyon; inme, kalp krizi, aritmi, kalp yetersizliği, böbrek hasarlanması ve birçok sağlık problemlerine yol açan önemli bir halk sağlığı problemidir. Hipertansiyonun erken tanı tedavisi ile bu organ hasarlanmaları önlenebilir. Yüksek tansiyon; tütün kullanımı ve kan şekeri gibi diğer önde gelen risk faktörlerinden daha fazla ölüme yol açmaktadır" diye konuştu.
Hipertansiyon ve risk faktörleri yönetiminde düşük sodyumlu (tuz) sağlıklı diyet, sağlıklı kiloyu sağlamak ve devam ettirilmesi, alkol ve sigaradan kaçınılması ve düzenli fizik egzersizin başarıyı artıracağını belirten Prof. Dr. Paydaş bu önlemlerin sağlıklı yaşam için ve her hastalıkta geçerli olduğunun altını çizdi.
"Çocuklar dahil her yaşta tansiyon ölçülmeli"
Hipertansiyonun en sık rastlanan belirtilerini "baş dönmesi, baş ağrısı, kalp ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift veya bulanık görme, burun kanamaları, düzensiz kalp atışları" olarak sıralayan Prof. Dr. Paydaş "Ancak bu belirtilerin hiçbiri olmadan da kişide sessizce ileryen hipertansiyon olabilir. Bu nedenle çocuklar dahil her yaşta herkesin tüm muayenelerde kan basıncı ölçülmelidir. Ayrıca tarama amaçlı olarak da kan basıncı ölçümü ile ilgili aktiviteler düzenlenmeli ve toplumun katılımı sağlanmalıdır" dedi.
Hipertansiyonun yüzde 90 kadarının nedeninin bilinmediğine değinen Prof. Dr. Paydaş "Genetik faktörler, diyet, tuz, alkol, sigara, fiziksel aktivite, uyku kalitesi, stres gibi yaşam tarzı ile ilgili faktörler, gürültü, ısı değişiklikleri, hava kirliliği gibi çevresel faktörler hipertansiyon gelişmesinde önemlidir. Hastaların önemli kısmında; hipertansiyona diyabet, obezite, dislipidemi, alkol ve sigara kullanımı eşlik eder. Hipertansiyona bağlı organ hasarlanması en çok kalp, böbrekler, göz, beyin, aorta ve diğer damarlarda olur" diye konuştu.
"Evde normal ofiste yüksek ise: Beyaz yakalı hipertansiyon"
Prof. Dr. Paydaş kan basıncı değerlerinin ofis ölçümlerinde 120/80 mmHg aralığında optimal, 120-129/80-84 mmHg aralığında normal, 130-135/85-89 mmHg aralığında yüksek normal, 140-159 ile 90-99 mmHg aralığında Evre 1 Hipertansiyon, 160-179 ile 100-109 mmHg aralığında Evre 2, 180/110 mmHg aralığında Evre 3 olarak tanımlandığını; ev ölçümlerinde ise 135/85 mmHg aralığında hipertansiyon olarak kabul edildiğini ifade etti. Kan basıncının ofiste yüksek, ev ölçümlerinde normal değerlerde olmasına "Beyaz gömlek hipertansiyonu", ev ölçümlerinde hipertansiyon olmasına rağmen ofiste normal olmasına da "Maskeli hipertansiyon" denildiğini belirten Prof. Dr. Paydaş bu hastaların aslında hipertansif olduğunu ve bu nedenle ev ölçümlerinin hem tanı, hem de tedaviye uyum sağlanması için önemli olduğunu anlattı.
18 yaş üstündeki her 3 kişiden birinde görülen hipertansiyon sıklığının yaşla arttığına değinen Prof. Dr. Paydaş şunları ifade etti: "Tüm hastalarda ilaçsız tedavi uygulanması gerekir. Günlük 4 gram tuz, sebze meyve ağırlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkolün kesilmesi, ideal vücut ağırlığının sağlanması önemlidir. Bu tedbirler yaklaşık 1 yüksek tansiyon ilacı kadar etkili olabilir. Hipertansiyon; genellikle hayat boyu tedavi gerektiren kronik bir hastalık/sendromdur. Yaşam tarzı değişikliklerine mutlaka devam edilmelidir. Böylece ilaç sayısı azalacak ve tedavi başarısı artacaktır. Hedef kan basıncına ulaşıldığında ilaç tedavisi asla kesilmemelidir. Doz ve ilaç değişiklikleri klinik duruma göre düzenlenebilir. Hipertansiyon tedavisinde öncelikle önerilen ilaç grupları önemli olmakla birlikte hedef kan basıncına ulaşmak çok daha önemlidir. Tedavi kişiselleştirilmelidir".