Mehmet Akif Köse, kalabalık aile içerisinde çay üretimi de fazla olmayınca aile ekonomisine destek olmak için ufak yaşlarda Çayeli’nde lokantalarda bulaşıkçılık yapmaya başladı. Bu süre içerisinde kendisini sevdiren Köse, mutfağa da girerek ustalardan yemek yapmayı öğrenmeye başladı.
Gençliğinde yaşadığı zor şartları anlatan Köse, “Düğünlerde sürekli kuru fasulye pilav yapılırdı. Fasulye yemek için düğünlere giderdik. Önce yaşlılara sonra çocuklara verilirdi. Bizde sıramızı beklerdik. Pilavın üzerine baklava oldu mu bizim için büyük mutluluk olurdu.” dedi.
2000 yılında İstanbul’a geldiğini anlatan Köse, Cerrahpaşa’da ahşap bir binanın altında oto tamirhaneleri arasında 4 masalı bir yer hizmete açtığını belirtti.
Zor şartlarda olumsuz eleştirilerin yapıldığı bir dönemde işletmeyi hizmete açtığını vurgulayan iş insanı Köse, şunları söyledi: “İlk açtığımız günlerden itibaren dışarıda 100-150 kişilik kuyruklar oldu. Tadı alan başkasını getirmeye başladı. Bizim ağızdaki taddan oluşan bir reklamımız oldu. Kendimiz reklam yapmadı. Orayı herkes küçümsüyordu. Tamirhanelerin içerisi ama biz damak tadına hitap ettiğimizden dolayı her geçen gün yetmemeye başladı. Araçların kaportaları üzerinde yemek yiyorlar. Dört masalı yer küçük herkes sırada bekliyor ve yedi masaya çıkardık. Daha sonra boğazdaki tarihi binayı hizmete çatık, 2006 yılında Çapa Tıp Fakültesi karşısında, 2007 yılında Sirkeci tren garının olduğu meydandaki yerimizi yaptık. 6 şube 120 çalışanımız devam ediyoruz.”
“Allah insana yapabileceğini hayal ettirir”
Kuru fasulyecilerin farklı tarzı olduğunu kaydeden Mehmet Akif Köse, “Bizde reçetemizi sosa dönüştürdük. O sos ile birlikte fasulyeyi karıştırarak bakır tencerelerle fırına verdiğimiz yöntemimiz tuttu. Böyle bir başarının olacağına inanmıştım. Allah insana yapabileceğini hayal ettirir. O hayali hedef koyar ulaşmaya çalışırsınız. Hayali hedefe koyar, inanır ve çalışırsınız. Kayığın iki küreği gibi inanmak ve çalışmayı aynı anda hedefe ulaşmak için hareket ettirdik ve sonunda başardık.” ifadelerini kullandı.
Pandemi sürecinde duraklama olduğunu ama kendilerinin durmadığının altını çizen Köse, “Bizi başka işlere yönlendirmeye çalıştırdılar. Bu işin altından kalkamayacağımızı söylediler. İşin çıraklığını yapmayanlar parası ile bir yere gelebileceklerini zannediyor. Para heba olup gidiyor ve mekan atıl kalıyor. Ben bir elemanım hasta olunca bulaşık yıkayabiliyorum, tezgaha geçip yemek yapabiliyorum. Dikey geçiş yapanların ah vahları fayda etmiyor.” diye konuştu.
Kuru fasulye üretimine katkı sağladıklarına işaret eden Köse, “Çiftçilerle anlaşma sağladık. Çiftçilere destek vererek tarlaları ekmelerini destekliyoruz. Ürünlerini satın alarak depolarımızda saklıyoruz. Bir anlamda üretime de destek veriyoruz. Anadolu’nun bir çok yerinde bunu yaptırıyoruz. Özellikle Doğu Karadeniz’de Bin 500 rakımın üzerinde tatlı su ile sulanabilen alanlarda yaptırıp getiriyoruz.” şeklinde konuştu.
Kuru fasulyenin hep fakir yemeği olarak bilindiğini söyleyen Köse, “Biz fasulyeye iadei itibar kazandırdık. Yurt dışından teklifler alıyoruz. Benim Hayalim Amerika’ya İngiltere’ye bu markayı taşıyıp ülkenin bir markasını dünyanın her yerinme taşımak istiyorum.” dedi.