Dünkü yazım şöyle bitiyordu: "-Bana göre AK Parti, 28 Şubat'ın toplum tarafından reddinin sembolüdür. 28 Şubat, AK Parti ile ne kadar etkisiz kılınabilmişse, Türkiye'de halkın gücü de, demokrasinin etkinliği de o kadardır."
Bu değerlendirme, 28 Şubat'ın nasıl bir sonuç ürettiği ve şu anda hangi durumda olduğu sorusunun cevabı ile ilgilidir.
Ve tabii "Bin yıl yaşayacak" denilen "28 Şubat hâlâ yaşıyor mu?" sorusunun cevabı ile de alakalıdır.
-28 Şubat 1997. Aradan iki yıl geçiyor, henüz 28 Şubat operasyonlarının mürekkebi kurumadan AK Parti kuruluyor ve girdiği ilk seçimde iktidara geliyor. AK Parti, 28 Şubat'ın tasfiye etmeye çalıştığı siyasi zeminde boy salıyor. Bu yönüyle tabii ki halkın 28 Şubat'a cevabı niteliğindedir.
-AK Parti ikinci dönem iktidardadır. Mahalli yönetimlerde çok ağırlıklı bir iktidara sahiptir. Ama, aradan 12 yıl geçtikten sonra baktığımızda, 28 Şubat'ın etkilerinin hâlâ sürdüğünü söylemek de kaçınılmaz oluyor.
-Ben başından beri 28 Şubat'ı "İslam'ı azaltma operasyonu" olarak niteledim. Siyasette, eğitimde, sosyal hayatta, ekonomide, bürokraside İslam'ın azaltılması...
-Bu derin operasyonun etkisiz olduğu söylenemez. AK Parti, Refah değildir, Fazilet ve Saadet de değildir. İster "İslam'a haksızlık yapmamak" niyetiyle olsun, ister uluslararası ve iç sistem öyle dayattığı için olsun, "İslamcı misyon" içinde yer alınmadığı açıklanmıştır. Ayrıca, buna rağmen açılan ve "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma" kararı ile sonuçlanan kapatma davası ile 28 Şubat'ın siyasi operasyon boyutunun devrede olduğu ikrar edilmiştir.
-28 Şubat'ın ekonomi ve bürokrasideki operasyonunun, bugün etkisiz kılındığı söylenebilir.
-28 Şubat'ın en tahrip edici operasyonu eğitim alanında gerçekleşmiştir. Kesintisiz 8 yıllık eğitim, ardından katsayı kıyımı ile gelen İHL operasyonu ve bununla birlikte başörtüsü yasağı, etkisini zaman içinde gösterecek bir kök kazıma eylemi olmuştur. Hâlâ katsayı zulmü var, hâlâ başörtüsü yasak. Belki bunu sınırlı ölçüde dengeleyecek bir durum, Milli Eğitim yönetiminin 28 Şubatçı kafaların tekelinden kurtarılmış olmasıdır.
-Sosyal hayatta İslam'ın azaltılması operasyonu... Türkiye bir yandan "aşırı muhafazakarlaşma"yı, diğer yandan, "başörtülü kızların cip kullanması"nı ya da "Müslüman iş aleminin protestanlaşma"sını tartışıyor. Kamuoyunda biri, laikçi kesimin korkusu, diğeri, İslami kesimin endişesi şeklinde yer buluyor. Çıkardığımız Altınoluk isimli dergide biz de İslam-İnsan, İslam-Müslüman, İslam-Toplum ilişkilerini tahlil ederken, genelde son yıllarda yaşanan kişilik aşınmalarını gündeme alıyoruz. Bunda, 28 Şubat'ın tesirlerinden önce, küresel kültürün getirdiği yıpranmayı önemsiyoruz. Buna rağmen, 28 Şubat'ın getirdiği baskı ortamının bir toplum kesiminde çözülme, bir kesimde ise direnç oluşturduğu bir vakıadır.
-Burada AK Parti üzerinden yapılacak bir din tanımlaması da, benim öteden beri dikkat çektiğim bir problemli durum olmuştur. Hem uluslararası hem yerel güç odaklarının, AK Parti'ye böyle bir misyon yüklemek istedikleri, uluslararası sistemin tüm İslam dünyasını böyle bir AK Parti formülü ile dönüştürmeyi öngördüğü düşünülebilir. Bu, hem AK Parti yönetiminin zihin dokusu hem toplum kesimlerinin hassasiyeti ile sınanacak olan bir kurgudur.
-28 Şubat, halka rağmen bir operasyon idi. Hâlâ öyledir. Tek parti zihniyetini 2000'lere taşıma iradesidir. Devlet üzerinde halka rağmen bir tekelcilik iddiasıdır. O noktada, 28 Şubat şartlarının epeyce değiştiği muhakkak. 28 Şubat'a vücut veren irade, sistem içinde epeyce dengelenme halindedir. Bu, Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesidir. Bu mücadelede hâlâ gel- git'ler yaşandığı bir vakıa olmakla birlikte, terazinin kefesinin toplum iradesinden yana eğildiğini söylemek mümkün. Bu yıldönümünde "28 Şubatsız günlere" dileğini tekrarlayarak sözü tamamlayalım.
Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte...
Geçtiğimiz Pazar günü BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ile buluştuk, görüştük. Muhsin Bey, gündemi değerlendirdi ve mahalli seçim çalışmalarını anlattı.
-Bütün Türkiye'de seçimlere giriyorlar. Oy pusulasında amblemleri ile yer alacaklar.
-İl, ilçe, belde olarak 70 yerde iddialılar. İl olarak Sivas'ta, Doğan Ürgüp'le seçimi alabileceklerini düşünüyorlar.
-Muhsin Bey, Doğan Ürgüp'ün, Sivas'ın toplumsal dokusu için en uygun isim olduğunu ifade ediyor. O arada, Doğan Ürgüp'le de tanıştık. Ümitli olduğunu ifade etti.
-Muhsin Yazıcıoğlu, partizanlıktan şikayetçi. AK Partili belediye ve il-ilçe yönetimlerinin uygulamaları karşısında isyan ediyor. Onun bu tepkisini önemsiyorum. Çünkü Muhsin Bey, siyasette kendini aşan ve misyonu uğruna hep en doğru yerde durmaya itina eden bir insan. Onun ve arkadaşlarının bile partizanlığa maruz kalması, ortada çok ciddi bir problem bulunduğunu gösteriyor.