28 Şubat’ta Gülen’le ilgili iki çıkış hâlâ hatırlardadır. Gülen Hürriyet’in manşetindedir; “Başaramadınız gidin”. “Otorite”ye seslenen Gülen böyle der, Hürriyet de bu çağrıyı manşetine taşır.
Bir başka haber de şu, Alaettin Kaya Çevik Bir ile görüşür. İlginçtir, Çevik Bir’e benden şikayet eder. “Dilipak’a randevu veriyorsunuz, bize vermiyorsunuz” der. O günlerde Genelkurmay Başkanı’ndan randevu istemiştim. Çevik Bir’in kurdurduğu Hasan Tahsin Basın Merkezi hemen her gün hakkımda dava için suç duyurusunda bulunuyordu. Gidip konuşayım dedim. Önce cevap vermediler, sonra cevap geldi. Giderken “Bir Başka Açıdan Kemalizm” ve “Yaşasın Şeriat” götürdüm. Beni Genelkurmay’ın kapısına Melih Gökçek’in o zamanki başkan vekili, benim de bacanağım olan Av. Cengiz Ocakçı bıraktı. Genelkurmay Başkanlığı’nın kapısında beni karşılayanlar arasında Altemur Kılıç da vardı. Alaettin Kaya tam da o sırada Gülen’in talimatı ile Çevik Bir ile görüşmüştü. Kaya, Bir ile görüştüğünü Cengiz Ocakçı’nın Ulus’taki ofisinde bana söylemiş ve benim görüşmem kendilerini rahatsız etmişti. Ben kendilerini biliyordum ve ben o tür bir ilişkiyi reddediyordum. Benim bildiklerimi anlatmış olmamdan korkmuş olabilirler. Darbecilerin efendilerini reddetmiştim, gidip onların kapıkullarına itaat edecek de değildim. Onların baştacı ettiklerini ben ayaklarımın altına almıştım.
Birçok kişi REFAHYOL’u masum, yerli bir siyasi girişim zanneder. REFAHYOL Paralelin önünde engel teşkil eden BÇG takımını tasfiye için düşünülmüş bir ata çözümdü. Çiller bu derin operasyonun kripto elemanı idi. Yani proje komiseri idi. Yoksa bir gecede hidayete filan ermedi. Erbakan, ordunun içindeki laikçi kanadı tasfiye edecek, Paralel yapı ordudaki kritik, kripto makamları işgal edecek, sonra bu hükümetin görevi sona erecek, o günkü şartlarda ANAP, DSP, MHP gibi partilerdeki ılımlı, Paralelle ilişkili, sağ, sol, Alevi, liberal, dindarlardan oluşan bir Milli Birlik Hükümeti oluşturulacaktı.
Erbakan hükümeti Erbakan’ın harekete geçmesi için kışkırtıldı. Susurluk’ta tasfiye edilen Ülkücü Çatlı, Zaza DYP’li Bucak, Alevi emniyetçi Kocadağ, sanatçı Us ve bu projenin derin operasyon timini oluşturuyordu. Erbakan hükümetini hukuk dışı yollarla engelleyecek olanları tasfiye işi Çatlı’nın olacaktı.
28 Şubatçılar Yeditepe Üni.’de ve İstanbul GATA’da yaptıkları toplantılarda, Erbakan operasyon başlatacak olursa işçi, memur, köylü, öğrenci herkesi sokağa dökme kararı aldılar. Bu toplantının ses kaydı bana ulaştı ve ben bunu Erbakan’a verdim, bir ihtimal senaryosu şeklinde gazetede ve Cuma dergisinde yayınladık. Cuma dergisinin kapatılmasına sebeb olan dava, kapaktaki iskambil kağıtları yanında, benim “Paşalar söz dinlemezse” başlıklı yazımdı. O yazı bu olayla ilgilidir. O toplantıda paşalar en kötü senaryoyu konuşuyorlar. Bu karşı hamle sonucu 100.000 kişinin ölebileceğini söylüyorlar. Bir başkası da, “devrimleri ve rejimi korumak için gerekirse bu bedeli ödemeyi göze almalıyız” diyor. Erbakan bu olay üzerine, “Bakalım kanlı mı olacak kansız mı” sözlerini söyledi. Kan dökülmesin diye harekete geçmedi, alttan aldı. Ama onlar harekete geçti ve hükümeti düşürdüler.
Demirel ikili oynadı. Çevik Bir de Somali, Bosna görevleri süresince ABD ile hep yakın ve sıcak bir temas içindeydi. Ama o Genelkurmay’da iki taraf arasında hep gidip geldi. Sanki, kazananın yanında olmayı tercih etti. Bu anlamda Alaettin Kaya’nın, Gülen örgütünün okul ve basını Çevik Bir’e teklif etmesi çok da anlaşılmaz bir durum değil. Hükümete “bırakın gidin” derken aslında sanki Çiller’e sitem eder gibi.. Bir de, Gülen korkmuştu. Hükümeti düşürenler Gülen’in eline vurup, lokmasını alabilirdi, o da, “bana dokunmayın, o lokmayı ben size ikram edeyim” demiş oluyordu. Bu bisikletten düşeceğini anlayan birinin bisikletten inmeye, bisikleti feda edip, kendini kurtarmaya çalışmasına benzeyen bir hamleydi. Zaten o devletin tamamına talipti, iddiasından vazgeçmeyecek, dönüp verdiğini fazlası ile geri alacaktı. Yani taktik bir hamleydi Gülen’in yaptığı. Sırtını ABD’ye dayamıştı. “Ballar balını bulmuştu, kovanı yağma etmesi” bundandı. Hedefinde sadece Türkiye yoktu, tüm İslam dünyasının imamı olacaktı.
Geçen gün Mehmet Özmen bu konuyu haberleştirdi. İsmail Nacar’ın da açıklamaları vardı haber de. Aslında Çevik Bir’in de, Meral Akşener’in de, Tansu Çiller’in de, Mesut Yılmaz’ın da konuşması gerek.
28 Şubat soruşturması da devam ediyor, Paralel operasyon da. Bu arada Manisa Emniyet Müdürü operasyon gerekçesi ile görevden alınmıştı, onun da göreve iadesi gündemde. Çünki hakkındaki soruşturma durduruldu. Birçok üniversitede rektörlük seçimlerinde paralel, derin kumpası devam ediyor. Operasyonların ardından yapılan tutuklamalara bakıyorum, kriptoların takıyecilikleri, bir zamanlar yükselmek için paralelcilerle kol kola girenler zamanla girdikleri girdaptan kurtulamıyorlar. Birileri birilerini paralelcilikle suçlarken, kendilerini başka kimlikle tanıtma çabasında. Sermayesi, bürokratı, akademisyeni, STK temsilcisi hepsi birbirine karışmış durumda. İşin kötü yanı, herkes kendini kurtarma çabasında, kimse derin gerçeğin ortaya çıkması için adil bir şahidliğe yanaşmıyor. İşin en kötü yanı da bu. Selâm ve dua ile.