28 Şubat’tan Ergenekon’a... Ekranda hep ağlayan kadınlar!

Hani var ya, tam “Dallas” gibi!.. “Kim kimin yanında” veya “kimin eli, kimin cebinde” belli değil...
Ortalık öyle “toz duman” ki; “at izinin, it izine karıştığı” bir tablo ile karşı karşıyayız!..
Bu “karmaşık tablo”ya, bir de “gözyaşları” karışıyor ki, “sanki 28 Şubat süreci”nden geçiyoruz...
Malûm, 28 Şubat sürecinde bir Fadime Şahin vardı...
Bir akşam İnterStar ekranlarına çıkmış, adeta “gözyaşları”na boğularak, “Müslümanların kendisini nasıl aldattığını” hıçkıra hıçkıra anlatmıştı...
Fadime Şahin’i “bulan, yetiştiren ve ona görev verenler” gayet iyi biliyorlardı ki; “bir kadının” gözyaşları, “hedefi en iyi vuran, etkili bir silah”tır!.. “Ağlayan bir kadın”a hiç kimse hayır diyemez, onun her dediğine inanır!.. “Psikolojik Savaş”ın her çeşidini bilen “28 Şubat cuntacıları”, ekrana çıkarttıkları Fadime Şahin’in gözyaşları üzerinden, topluma her şeyi kabul ettirdiler!..
“Milletle topyekûn savaş” anlamına gelen “18 maddelik 28 Şubat kararları”nı da kabul ettirdiler, “Refah-Yol Hükümeti’nin iktidardan düşürülmesini” de!..
Ancak, “10 yıl sonra” bugün görüyoruz ki; tüm bunlar, “alçakça birer oyun”dur, “tuzak”tır!.. Fadime Şahin’ler de “üretim”dir, Ali Kalkancı’lar da!.. “Sisi” lâkaplı Seyhan Soylu’lar da “rol”lerini oynamışlardır, bugün Ergenekon’dan tutuklu olan Ümit Oğuztan’lar da!..
Ama en büyük rolü, Fadime Şahin oynadı!..
Zaten bütün senaryo, bütün film, “onun gözyaşları” üzerine kurulmuştu!..
Çünkü bu “millet duygusal”dı!..
Bu millet “merhametli”ydi!..
Bu millet “yufka yürekli”ydi!.
Bir “ağlama” sesine, hele hele “bir kadının ağlama sesi”ne asla dayanamazdı... En taş kalplisi bile hemen erir ve “ağlayan kadının safına” geçerdi!.
Öyle oldu!..
Fadime Şahin ağladı, onun “gözyaşı”nı kullanan 28 Şubatçı’lar milletin anasını ağlattı!..

YİNE AĞLAYAN KADINLAR, YİNE UĞUR DÜNDAR!
Çok ilginçtir... O günlerde “Fadime Şahin’i ekrana ilk çıkaran kim”miş biliyor musunuz?..
Uğur Dündar’mış!..
Evet evet, Uğur Dündar’mış!..
Aradan 12 yıl geçince, unutuyor insan!.. Ama, araştırınca öğrendim ki; 3 Ocak 1997’de Fadime Şahin’i İnterStar ekranlarına ilk çıkaran Uğur Dündar’mış!.. Tabiî, Fadime Şahin’i pazarlayan da; halen Ergenekon Terör Örgütü’nden tutuklu bulunan Ümit Oğuztan’mış!..
Ondan sonra, ekrandan ekrana çıkarılmış Fadime Şahin!... Dediğim gibi; 3 Ocak’ta Uğur Dündar’ın ekranına, 6 Ocak’ta da Kanal D ekranına!..
Ne ilginç değil mi;
Aynı Uğur Dündar, 12 yıl sonra bugün yine Star’da ve yine “iki gözü iki çeşme ağlayan” kadınları ekrana çıkarmakla meşgul!.
12 yıl önce Fadime Şahin’i!..
12 yıl sonra Arif Doğan’ın kızı Arzu Doğan ve Levent Ersöz’ün kızı Fulya!..
Hepsi salya-sümük ağlamaklı,
Hepsi Ergenekoncu’ların kızları,
Ve hepsi Uğur Dündar’ın ekranında!..
Enteresan!.. Çok çok enteresan!..
Merak ediyorum;
Uğur Dündar’ın “ağlayan kadın”lara karşı özel bir ilgisi mi vardır, yoksa “28 Şubat” ile “Ergenekon” arasında “gizli bir bağ” mı vardır?!?..
Eğer “kişisel” veya “kurumsal” bir ilgi yoksa; niye hep Uğur Dündar ve niye hep “ağlayan” kadınlar?..
Ne yani, başka ekran mı yok?..

HINCAL’DAN UĞUR’A ÖVGÜLER!
Bu “gözyaşları”nın arkasında dönen dolapları ve “arkasından ağlanan babalar”ın marifetlerini biraz sonra yazacağım... Ama, bu vesileyle dikkatimi çeken bir konuya; evet, “Hıncal Uluç’un Uğur Dündar hakkında yazdıkları”na değinmek istiyorum.
Merak ettim;
Daha önce “Star’da çağdaş habercilik” diyerek Uğur Dündar’a övgüler yağdıran Hıncal Uluç, bugün “Artık Star haberi izlemiyorum” noktasına niye ve nasıl geldi acaba?..
Okumayanlar için nakledeyim:
Efendim, 15 Ocak 2009 tarihli yazısında Uğur Dündar ve Star Anahaber’i yere-göğe sığdıramayan Hıncal Uluç, şunları yazmıştı:
“Uğur Dündar-Yılmaz Özdil ikilisi, her gece çağdaş televizyon haberciliği konusunda uygulamalı ders veriyorlar.. Hastalığım beni eve kilitleyip, televizyonu zorunlu olarak hayatıma sokunca bunu keşfettim..
Star'da insanda tiryakilik yaratacak boyutta bir habercilik var.. (…)
Uğur zaten adı ve kimliği ile seyirci genelinde saygın. Bir ömür vermiş bu saygınlığı kazanmak için. Bir anchormande olması gereken en önemli özellik onda var..
İnandırıcı olmak..
Uğur önüne konan metni okuyan spiker değil. Uğur haberi okumuyor. Anlatıyor. Araya yorumlarını katarak anlatıyor. Gözden kaçabilecek ayrıntıların altını çizerek, dikkati çekerek anlatıyor.
Dahası.. Uğur korkusuz. En kritik yorumları hiç çekinmeden yapabiliyor. Ertesi gün en muhalif köşelerde bulamayacağınız en sert yorumlar Star Haber'de var.”

“ARTIK STAR HABER’İ İZLEMİYORUM!”
15 Ocak 2009’da bunları yazıp, Uğur Dündar’ı göklere çıkaran Hıncal Uluç, sadece “birbuçuk ay sonra” yani 3 Mart 2009 tarihli yazısında, “180 derece tersi”ni yazıp, demiş ki;
“...Uğur Dündar’ı artık izlemiyorum.
Çünkü tahammül edemiyorum...
Uğur, tüm dostça uyarılarıma rağmen bu üsluptan vazgeçemedi, ben de içim kan ağlayarak ondan vazgeçtim.
Çünkü ekrana bakarken sinirlerim laçka oluyordu.
Kız kardeşim Serpil, Uğur’un haberlerine çok meraklı olduğu ve o her şeye rağmen tahammül edebildiği için açıyordu gene son günlerde. Göz ucuyla bakıyordum ki, değişen bir şey yok.. Ucuzluk aynen devam.. Uğur’un 40 yılını verdiği o harika “Uğur Dündar” ismi, sırf şekilcilikten, yerlerde sürünüyor.. Yazık!..”
Şu an merak içindeyim...
Uğur Dündar mı iyice “beceriksiz”leşti, yoksa iyice yaşlanan Hıncal Uluç’un beyni mi sulandı!..
Çünkü Hıncal Uluç;
Son günlerde iyice saçmalamaya başladı!.. Bu saçmalama “ihtiyarlığına” mı delalettir, yoksa “hasta veya sağlıklı” oluşundaki değişken ruh yapısına mı?..
Öyle ya; “hasta” iken Uğur Dündar’a methiyeler yağdıran Hıncal Uluç, “sağlığına kavuştuktan sonra” gerçekleri görmeye başlamış!..
Ve kararını vermiş:
“Artık Star Haber izlemiyorum!”
Hıncal Uluç, eğer “yaşlılık”tan dolayı bir “git-gel” yaşamıyorsa, “Star’ı izlememe” kararlılığını herhalde sürdürür!.. Ama “birbuçuk ay sonra” ne yazacağına hiçbir garanti veremem!..
Hıncal Uluç bu;
Dün över, bugün döver!.. Hiç ayarı yok ki!..

BAYKAL’IN EKRAN ŞUBESİ GİBİ!
Hıncal Uluç’un “kriter”leri nedir ve niye “Star Haber’i izlememe” kararı almıştır bilmiyorum ama; itiraf edeyim ki, ben de tahammül edemiyorum “Uğur Dündar’ın tarzı”na!..
Bazı haberleri öyle sunuyor ki; “muhalif”liğin de ötesinde “kör gözüm parmağına” dercesine bir haber sunuş tarzı var!..
Ama, benim asıl dikkatimi çeken şey, Uğur Dündar’ın, gittikçe “Deniz Baykal’ın televizyon şubesi” haline gelmeye başlaması!..
Deniz Baykal, “Ergenekon avukatlığı” yapıyor ya, Uğur Dündar da, sanki “Deniz Baykal’ın televizyon şubesi” gibi davranmaya başladı... Ergenekon Terör Örgütü’nü aklayacak, sulandıracak veya lehte konuşacak kim varsa, Star Anahaber’de!..

KIZI AĞLADI, BABA KURTULDU!
Geçenlerde Levent Ersöz’ün kızı Fulya, ekrandaydı... 12 yıl önceki Fadime Şahin gibi, “iki gözü iki çeşme ağlıyor”du!.. “Babam ağır hasta” diyordu, “Kalbinde problem var” diyordu, “Cezaevinde kalamaz” diyordu!..
Ya “hastaneye yatırılmalı”ydı, ya da bir an önce “tahliye edilmeli”ydi!..
Ki, kızının bu “gözyaşları” meyvesini vermiş, Levent Ersöz, cezaevinden çıkarılıp, artık GATA’da “hastane keyfi” sürmeye başlamıştı!..
Bu “keyif sürme”de, Uğur Dündar’ın payı da hayli yüksekti!.. Çünkü Uğur Dündar, daha önce Ergenekon tutuklusu Albay Levent Ersöz’le ilgili methiyeler dizen bir program yapmış ve Ersöz’ü, “Öcalan’ı getiren ekip”ten diye sunmuştu... Ne var ki, Dündar’ın bu haberi yalan çıkmış, Ersöz’ün o ekipte olmadığı belgelenmişti!..

1 MİLYON DOLAR’I SORMADILAR!
Birkaç gün önce baktım, yine Uğur Dündar ve yine “ağlayan bir kadın” vardı Star ekranında!..
Bu kadın, Ergenekon Terör Örgütü tutuklusu Albay Arif Doğan’ın kızı Arzu idi!..
Arif Doğan’ın işyerinde 10 el bombası, iki kalaşnikof, bin adet uzun namlulu silah mermisi ve bir kamyon gizli belgeyle ilgili tek bir soru sormayan Uğur Dündar, Doğan’ın kızı Arzu Doğan’ın gözyaşlarını çevirip çevirip yayınlıyordu!..
Soruşturmacı(!) Gazeteci Uğur Dündar’ın, “bir kamyon belge, bombalar, silahlar ve mermiler”le ilgili tek bir soruşturmacılık yapmaması milletin dikkatinden elbette kaçmıyordu ama, insanların yüreği, bu “gözyaşları”nı görünce, ister istemez yufkalaşıyordu!..
Bu gözyaşları, merhamet hisleri ve yufkalaşan yürekler, birçok gerçeği unutturuyordu insanlara!..
Mesela, “1 Milyon Dolar” gerçeğini!..
Gazetelere yansıyan haber şöyleydi:
“Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınan JİTEM’in kurucularından emekli Albay Arif Doğan’ın ABD’ye havale yaptığı 1 milyon dolarlık havaleyi kızına gönderdiği ortaya çıktı.
Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına Doğan’ın, İstanbul’da ele geçirilen belgeleri arasında çok sayıda hesap cüzdanı bulundu.
Ziraat Bankası Yalova Şubesi’ne ait (....) numaralı Arif Doğan adına düzenlenmiş hesap cüzdanı arasında bulunan bir not kağıdında; Alıcı Arzu Işıl Doğan Ziraat Bankası New York Şubesi. Gönderici Arif Doğan J.Kd. Albay Yalova İl Jandarma Komutanı, 1.000.000 Dolar Tlf: (....) ibaresi vardı!”
İşte, Uğur Dündar’ın ekranında; aynen Fulya Ersöz gibi iki gözü iki çeşme ağlayan bu kadındı...
Yani, Arzu Işıl Doğan!..
Ne ilginçtir ki, o da “aynı taktiği” kullanıyordu:
“Babam ağır hasta!”

BİZ, BU FİLMİ GÖRMÜŞTÜK!
Bakalım, Arif Doğan ne zaman hastaneye kaldırılacak?.. Yoksa, savcı ve hakimlerimiz, star ekranlarına bakıp, “Biz bu filmi görmüştük” mü diyecekler?..
Hakim ve savcılarımızı ne der bilmem, ama ben, bu filmi çok gördüm!..
Hep aynı senaryo, hep aynı film!..
Hep “ağlayan” kadınlar...
12 yıl önce Fadime Şahin,
12 yıl sonra Fulya Ersöz ve Arzu Işıl Doğan!..
Ve de hep Uğur Dündar!..
28 Şubat’ta da o, Ergenekon’da da!..
Hiç bu kadar “tesadüf”(!) olur mu?


BP’ye de sansür mü?
“Baş harf”lerine bakarsanız, Hükümet, asıl şimdi “Basına sansür” uygulamaya başladı!.. Malûm; DYH’ye, yani “Doğan Yayın Holding”e verilen 826 Milyon Liralık vergi cezası; “basına sansür” ve “medya özgürlüğüne darbe” olarak yorumlanmıştı!..
Aydın Doğan ve şürekası, “Niye hep Aydın Doğan hedef alınıyor?” diye feveran ediyorlardı!..
Oysa, “basın”a asıl sansür, Maliye’nin BP’ye verdiği rekor cezadır!.. Adı üzerinde BP’nin baş harfi “B”dir ve bu da “Basın”ı çağrıştırmaktadır!.. Eğer “Basına sansür”den dem vurulacaksa, “BP’ye verilen ceza” örnek gösterilebilir!..
Biliyorum, “saçmalık” diyorsunuz... Haklısınız, hiç “harf”ten hareketle “sansür”den söz edilir mi?!?..
Ama ben ne kadar saçmalıyorsam; “tek hedef Aydın Doğan” diyenler de saçmalıyor!.. Çünkü efendim Aydın Doğan’a kesilen cezanın miktarı 826 Milyon TL’dir!..
POAŞ’ın rakibi BP’ye kesilen ceza da 500 Milyon TL’dir!..
Demek oluyor ki, “tek hedef Aydın Doğan değil”miş ve bunun “sansür”le de ilgisi yokmuş!..
Göreceksiniz; BP, Aydın Doğan kadar zırlamayacak!..
Çünkü onların “sansür” diyebilecekleri bir “medya”ları yok!