Lig uzun bir maraton; doğru... Ama bazı takımlar için henüz daha ligin başı, final maçı diyebileceğimiz maç olur. Bu, Galatasaray için geçerliydi dün...
Yeni teknik direktörü, yeni oyuncular, geçtiğimiz yıllardaki başarısızlık, büyük ümitlerle başlanan yeni sezonun ilk haftasında yenilgi... Bunların üstüne, içeride oynayacağı ilk maçı (geçen yıl bu sahada fazla maç kazanamamıştı) taraftarının önünde kazanıp morallenmek istiyordu. O anlamda çok önemliydi. Puan olarak takılsa, "Offf! yine mi?" denilecekti.
Dün coşkulu taraftar önünde maça da coşkulu başladı Galatasaray. Belediye maçının şablonu ile sahadaydılar. Sabri'yi sağ beke alıp önüne Eboue'yi koymuştu hoca... Servet olmadığı için Gökhan-Ujfalisi göbekte, düzelen Hakan soldaydı. Melo'nun önündeki dörtlüde tek fark soldaki Reira idi. Önde de yine Baros vardı.
Bu coşkuya ve baskılı oyuna rağmen ceza sahası içinde pozisyon üretmekte zorlandı Galatasaray. Özellikle önde kenarda oynayan oyuncular, ceza alanına girmedikleri için pozisyon üretmekte zorlandı. Sahanın en iyisi, ki geçen hafta beğenmemiştim, Melo müthiş bir vuruş yaptı. Galatasaray da bileğinin hakkı ile önde kapattı ilk yarıyı...
İkinci yarıda kendi verdikleri pozisyonda beraberliğe yakalandılar. Daha sonra 4-4-2'ye döndü Fatih Hoca. Selçuk'u Melo'nun yanına çekip Elmander-Sercan ikilisini çift santrfor oynattı. Sağda Kazım (onu da Engin ile değiştirdi), solda Riera... Amacı Samsun savunmasının dengesini bozmaktı. Başardı... Elmander korkunç arzulu bir oyuncu. Oyun konsantrasyonunu çok beğendim. Çok da güzel bir gol attı. Ardından da penaltıyla ve tabii ki kırmızı kartla oyun koptu.
Samsun takımı, geçen yılki kadronun devamı bir kadro değil. Ama inanın çok net karar veremedim. 70 dakika ortak oldukları maçı hemen hemen sıfır pozisyonla bitirmeleri, düşündürücü olduğu kadar, G.Saray'ın da başarısını gösteriyor.
Özetle; oynanan futbol güzel değil. Ama taraftarıyla, oyuncusuyla coşkusu ve lige "Ben de varım" demesi Galatasaray adına gecenin artıları...