Eveeet, AB için tarihin sonuna gelmiş olabiliriz.. Dananın kuyruğu 23 Haziran’da kopacak..
AB açısından tek sorun İngiltere değil. Türkiye ile vize muafiyeti konusu bir krize dönüştü. Merkel her ay Türkiye’de. Yunanistan’ı unuttular.. Bu arada; Cameron’un, Türkiye 3000 yılına kadar AB’ye girmez sözleri Ankara’da ciddi bir rahatsızlık konusu oldu..
İngiltere’de muhalefet, Türkiye’nin de içinde olduğu bir birlikte olmak istemedikleri şeklinde bir propaganda yapıyor. Cameron aslında böyle bir tehlike olmadığını söyleyeyim derken de “dilinin altındaki bakla”yı çıkartıyor..
AB ile Türkiye arasında tartışmaya dönüşen vize muafiyeti ile ilgili olarak AB Komisyonu, Erdoğan’ın vize şartına bağlı olarak “geri kabul anlaşmasının meclisten geçmeyeceği” resti karşısında tutum değiştirmeyeceği iddia ediliyor.. Yani gerilen ip inceldiği yerden kopacak.. Ankara terör yasalarına kadar uzayan kriter dayatmasını reddediyor.
Gelinen noktada sadece vize konusu sorun olmayacak, göç dalgası yanında Türkiye’nin AB üyeliği konusu da sorun haline gelecek..
Bu şartlarda 1 Temmuz 2016 itibarı ile yürürlüğe girmesi planlanan vize muafiyetinin bu tarihe yetişemeyeceği açık. Bu da Ankara ile AB arasında kriz anlamına geliyor..
Öte yandan, 23 Haziran’da İngiltere’de referandum var. İngiltere zaten yarı üye. Para ve vize birliğine dahil değil.. Hükümet üyeleri de AB konusunda görüş birliği içinde değil. Cameron istese de Adalet Bakanı Michael Gove, Başbakan’a karşı “ülkenin AB dışında daha özgür, daha adil ve daha zengin olacağına inandığını” söylüyor.
İçişleri Bakanı Theresa May AB’de kalınmasını savunan bakanlar arasında. Londra Belediye Başkanı Boris Johnson arada kalsa da, ayrılıkçılara yakın duruyor. İngiltere Maliye Bakanı George Osborne, AB’den çıkarlarsa bunun küresel ekonomiye “ölümcül bir darbe” anlamına geleceği görüşünde. Öte yandan; Maliye eski Bakanı Lord Lawson “dünyadaki en zengin 20 ülkenin zaten AB dışında olduğunu” söylüyor ve bu iddiayı saçma buluyor.
AB, Temmuz başında doğudan ve batıdan iki ağır darbe yiyecek.. Türkiye’siz ve İngiltere’siz Avrupa hayallerinden vazgeçmek zorunda.
Kuşkusuz ne Ankara’nın resti ve ne de İngiltere’nin referandum sonuçları, bugünden yarına AB’de çözülme anlamına gelmiyor.. Ayrılık kolay değil, uzun bir süreç ve her zaman geri dönüş mümkün ama, 1 Temmuz birlik açısından ağır, ölümcül bir yara, ciddi bir yol kazası anlamına geliyor. Düne göre hiçbir şey bundan sonrası için daha kolay olmayacak..
AB’nin geldiği nokta, daha fazla büyüme, daha fazla derinleşme, daha fazla umut değil, daha fazla korku, mevcudu muhafaza anlamına geliyor..
Tabi, bütün bunlar olurken, göz ucu ile ABD ve İsrail’e bakmak gerek.. ABD deyince hem seçim kampanyası, hem de Evangelistlerin kıyamet kehanetleri.. Ve tabi İsrail’in gelecek korkusuna dayalı emrivaki temelli çılgın projeleri.. AB’de tarihin sonu, İsrail için de tarihin sonu anlamına gelebilir.. BOP çöktü. Belfaur ve Sycos-Picot tartışılıyor, Kut’ül Ammare kutlanıyor..
İsrail’de birileri Türkiye’nin hızla diktatörlüğe doğru gittiğini ve herkesin bu batıya sırtını dönen, meydan okuyan, İsrail’in varlık ve güvenliğini tehdit eden de facto diktatörlüğe karşı çıkarak sesini yükseltmesini, sokağa çıkması gerektiğini söylüyor.
Bu Siyonistlerin daha önce benzerlerini yaşadığımız, darbe ile sonuçlanan “topyekun savaş” ilanıdır aslında..
Bu adamların öfkeleri korkuları kadar büyük.. Ömer Çelik’in çok dikkatli olması gerek. “Mayınlı tarlada kurtlarla dans” edecek bu süreçte.. Daha ilk günden kucağında bulduğu bir saatli bomba var..
Neyse ki, AK Parti kongre sürecini başarı ile tamamladı ve muhalefetin bütün olumsuzluklarına rağmen kendini toparladı.. Dikkat ederseniz muhalefetin süreçle ilgili hiçbir fikri yok..
AB bugün “Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede” durumuna düşmüştür.. AB’nin krizi uluslararası sistemin, Kapitalizmin krizidir.. Bu kriz domino etkisi ile NATO’yu da vurur, BM’yi de.. Bugün, kendi doğurduğu DAEŞ ile başedemeyen uluslararası bir sistem var.. Darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemeyen, kendi değerlerine ihanet eden bir batı! Bu sistemin iflasıdır.. Bu demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, çoğulculuk denen şeylerin içinin boşaltıldığının açık bir göstergesidir.. Uluslararası sistem, uluslararası ekonomi, hukuk, güvenlik, barış umutları ile birlikte çökmüştür. 62 kişinin dünya gelirlerinin yarısına sahip olduğu, 170 milyon insanın yaşadığı bir ülkenin sahip olduğu toprak, dünya nüfusunun yarısının yaşadığı iki ülkenin toprağının iki katına yakınsa neden söz ediyorsunuz ki. Ya da Hindistan’a sıkışmış 1.2 milyar insanın burnunun dibinde, çoğu aynı zamanda İngiliz vatandaşı olan 30 milyon civarında insan, (İstanbul’un aktüel nüfusu kadar bile değil) Avustralya gibi bir kıtanın sahibi olduğunu söylüyorsa, artık bunun sorgulanması gerek.
Gerçek şu, bugünkü dünya 1 ve 2. Dünya Savaşı sonrası galiplerin, rejim ve iktidarlarını belirlediği bir dünyadır ve bugün hep birlikte şunu söylememiz gerekir: “Dünya 5’ten büyüktür..” Keşke, önce Obama, Cameron, Merkel bir araya gelip önce bunu konuşsalar. Selam ve dua ile..