Amerikan seçim süreci Türkiye kamuoyunda neden ilgi görmedi? Soruyu daha da genişletelim: Bu seferki ABD seçimleri dünya genelinde neden heyecan uyandırmadı?
Barack Obama'yı iktidara taşıyan seçim dünya genelinde ciddi bir dalga oluşturdu. ABD için devrim niteliğindeydi. Hatta dünya genelinde benzer bir etkiye neden oldu. Haftalarca, aylarca ABD seçimlerini tartışıp durduk.
11 Eylül saldırılarının yol açtığı kırılma, ardından gelen acımasız savaş kampanyaları, küresel olağanüstü hal insanlığı yeterince bunaltmışken Obama'nın seçilmesi herkese rahat bir nefes aldırdı. Obama'nın tercih edilmesi, yeryüzünü savaş alanına çevirmeye ayarlı Neocon hayalperestlere verilen en güçlü cevap oldu.
Obama'nın seçilmesinin bu kadar etkili tartışılmasının elbette güçlü sebepleri vardı. Ancak daha önceki seçimler de yoğun ilgi gördü. Her seçim döneminde Türkiye'de medya, siyaset, iş dünyası ABD'yi kilitlendi. İç politika, yeni hükümet senaryoları ABD seçimlerine göre yeniden şekillendi.
Washington'daki görev değişimi, Ankara'da da görev değişimi, yeni siyasi oluşumlar demekti. Özellikle Cumhuriyetçiler'in kazanmasına Türkiye içinde sevinen çok oluyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgesel pozisyonu, içerideki otoriter yapı Cumhuriyetçiler kazanınca daha da güçleniyordu.
Peki bu seçim süreci neden sessiz geçiyor. Yarın ABD halkı bir tercih yapacak. Obama ve Cumhuriyetçi aday Romney, başa baş gidiyor. Her ne kadar seçmen ağırlığı, şans Obama'dan yana görünüyorsa da, her ne kadar Türkiye kamuoyunun gönlü Obama'dan yanaysa da, pek kimsenin heyecan duymadığını söylemek mümkün.
Seçimin sonucu sanki Türkiye kamuoyunun umurunda bile değil. Neden? Obama'ya duyulan büyük beklentinin boşa çıkmasından mı? Dünya genelinde pompalanan pembe tablonun illüzyon olduğunun ortaya çıkmasından mı? Yoksa Cumhuriyetçiler'den duyulan korkunun etkisini kaybetmesinden mi?
Elbette bunlar var. Ama gerçek sebep bu değil.
ABD'nin içinde bulunduğu kriz, Amerika içinden çok dışarıdaki büyüyü yok etti. Kim seçilirse seçilsin, ABD'nin her geçen gün daha da içe kapanacağına, kendi sorunlarıyla boğuşacağına, özellikle askeri alanda yaygın etkisinin zayıflayacağına dair bir kanaat oluştu.
Bu, sadece Türkiye'de değil. Avrupa'da, Latin Amerika'da ve Asya'da da böyle. Büyülü, sınırsız güce sahip, bir işaretiyle okyanusları harekete geçiren Amerika inancı sarsıldı. Artık "Hasta Adamlar Coğrafyası" olarak nitelenen Avrupa'nın hastalığı ile Amerika'nın hastalığı aynı.
Süper ezici güç, tek güç yok artık dünyada. Rakipler oluşuyor, tek kutuplu dünya projesi çöktü. Bölgesel ortaklıklar ve yükselişler izleniyor. Dünyanın ekonomik ve siyasi ağırlık merkezi dağıldı. Yeni ağırlık merkezleri, yeni başkentler oluşuyor.
Küresel eğilimler, doğru izlendiğinde, 21. Yüzyıl'ın yeni güç haritasının bir önceki yüzyıldan çok çok farklı şekilleneceği görülüyor. Ekonomik krizin siyasal krizlere, toplumsal travmalara dönüşeceğine dair tartışmalar bu kadar yaygınlaşmışken, hiçbir şey olmamış gibi, ABD'ye kilitlenmenin milletleri çıkmaz sokaklara sürükleyeceği biliniyor.
Orta boy güçler hatta küçük ülkeler bile, büyük değişimin kendilerine ne tür fırsatlar sunacağını keşfetmek için inanılmaz bir hareketlilik içinde. Dış politika, askeri yaygınlık ABD seçim sonucunu çok fazla etkilemeyecek. Hangi ülkede rejim değiştiririz, hangi teröristi yok ederiz, hangi ülkeyi işgal ederiz söylemleri ABD halkını da dünyayı da etkilemiyor.
Obama döneminde yaygın bir geri çekilme izledik. Muhtemelen bunun devamını göreceğiz. Çünkü ABD'nin dev sorunları, enerjisini büyük oranda kendi içinde tüketeceğine işaret ediyor.
Seçime ilgi azlığının başka bir sebebi daha var. Türkiye'de iktidar değişimleri, yeni iktidar arayışları, toplumsal projeler, eskisi gibi Washington'da bir lobinin parmağını çıtlatmasıyla olmuyor. ABD seçimlerine bakarak Ankara'da ne olacağını kestirme, ona göre pozisyon belirleme dönemi bitti.
İçerideki medya, siyaset, sermaye ortaklarıyla proje üstüne proje deneyenler, eskisi kadar güçlü değil. Daha doğrusu, Türkiye eskisi kadar zayıf değil. ABD Savunma Bakanlığı'ndan üçüncü sınıf bir kişinin bir açıklamasıyla, Türkiye'de bazı çevrelerin maaş bağladığı "tuhaf aydın türleri"nin yazılarıyla Ankara'yı titrettiği dönemler geride kaldı.
Ne Türkiye eski Türkiye, ne bölge eski bölge ne de Amerika eski Amerika. En azından, ABD'deki sinyalleri bu ülkeye pazarlayanlar, bu alanda oluşan sektör gücünü kaybetti. Kaybetti çünkü, Türkiye'deki müşterileri kaybetti.
Obama kazanırsa bu süreç aynen devam edecek. Cumhuriyetçiler kazanırsa karşılarında çok ciddi bir direnç bulacaklar.
Öyleyse neden ilgilenelim ki.. Bu sefer ABD seçimleri, dünyanın seçimi değil, sadece Amerika'nın seçimi çünkü...