BD, Fırat’ın Doğu’sunda, Deyru’z-Zur (Deyrizor) bölgesinde “PKK’ya İHA üssü” kuruyor. Suudi Arabistan’da, Aramco tesislerini hedef alan, bütün bölgeyi savaşın eşiğine getiren saldırıdan sonra bu karar, Türkiye için ne anlama geliyor?
İHA üssü PKK için kuruluyorsa hedefi S. Arabistan veya İran olmayacak, doğrudan Türkiye olacaktır.
Binlerce TIR dolusu silah, binlerce kişilik PKK militan gücünün eğitimi, açık açık ülkemizin tehdit edilmesi, Ankara’yı meşgul etmeye dönük, ardı ardına masaya sürülen tiyatrodan sonra, şimdi de PKK’yı İHA’larla donatıyorlar.
ANKARA’YI VURMA HAZIRLIĞI MI? “ORMAN YAK” TALİMATI KİMDEN?
Peki, bu neyin hazırlığı? Ankara’yı vurma hazırlığı mı? Doğu ve Güney’deki şehirlerimizi vurma hazırlığı mı? Türkiye’nin en mahrem savunma alanlarını vurma hazırlığı mı?
Yoksa 15 Temmuz’da Meclis’i bombalayanlar gibi, milletimizin, tarihimizin sembollerini vurma hazırlığı mı?
Ormanları, fabrikaları yakmaya başladılar. Ve hiç utanmadan bunu açıktan üstleniyorlar da. Yeşile, çevreye, insana dair ne varsa hedef alıyorlar. Bunu yapanların hiçbir kutsalı yoktur. Bunları yapanların her şeyi yapabileceği artık ortadadır.
Yeni tür bir savaş deniyorlar. Ekonomiyi, şehirleri, sivilleri hedef alacak bir savaş. İşte ABD bunu hazırlıyor. PKK’yı bu yüzden İHA’larla donatıyor.
BUNA “TERÖR” MÜ DİYORSUNUZ? HÂLÂ TEHDİT “KORİDOR”LA SINIRLI MI SANIYORSUNUZ?
Siz buna hâlâ terör mü diyorsunuz?
Siz meselenin hâlâ Suriye olduğunumu sanıyorsunuz?
Siz tehdidin hâlâ Suriye’nin kuzeyindeki terör koridoru olduğunu mu sanıyorsunuz?
Önceki gün Husiler, BAE’yi (Birleşik Arap Emirlikleri) tehdit ederek Dubai’yi, Abu Dabi’yi vuracaklarını açıkladılar. Aramco saldırısı, bunu yapmaya güçlerinin yeterli olduğuna işaret ediyor.
Bölge o kadar gerilimli bir noktaya geldi ki, artık bu bile “muhtemel” görünüyor. Böyle bir saldırı, Dubai efsanesinin sıfırlanması demektir. Sonrasında neler olabileceğini tahmin etmek bile zor.
SİYASİ ARAYIŞ DEĞİL, “GÖREVLENDİRME”..
Şimdi:
Selçuklu’dan beri devam eden tarih akışına, devletler sürekliliğine..
Cumhuriyet’in kuruluşuna ve bugüne kadar gelinen siyasi tarihe..
Türkiye’nin neyi temsil ettiğine ve neye gücü yeteceğine..
Bu ülkenin kimler için vatan kimler için tehdit görüldüğüne..
Ekonomik saldırılardan siyasi dizayn projelerine..
Güney’den “çevreleme”den içeride buna bağlı “cephe inşası”na..
Demokrasinin olmazsa olmazlarından siyasi partilerin neden terör örgütleriyle aynı paydada yer aldığından “muhafazakâr muhalefet” projesi için kimlerin sahaya sürüldüğüne..
Neden hepsinin ortak amacının “Erdoğan’ı devirip Türkiye’yi durdurma” olduğuna..
Bu hedefi onların önüne kimlerin koyduğuna…
Bugünlerde yeni siyasi saflar belirleyenlerin aslında bir arayışta olmadığına, ortada bir “görevlendirme” olduğuna..
Bir daha bakalım…
HEPSİNİN DERDİ,İTİRAZI “KİŞİSEL”..“HAKKANİYET”, “AHLÂK”,“ERDEM” NUTUKLARIYLA TRAJİK ÇÖKÜŞE GİDİŞ..
AK Parti’den ayrılıp o cepheye koşanların hepsinin derdinin “kişisel” olduğunu gördüm. Hiçbirinden bir siyasi tez, yeni bir siyasi dil, “daha iyi bir Türkiye” vaadi, ülkemizi tehdit edenlere karşı bir itiraz görmedim.
İtiraz edemezler, tek bir söz söyleyemezler çünkü beklentileri oradan. Kendilerini sundukları yer orası. “Çokuluslu koalisyon”un içerideki organizasyondan ihale kapma, iktidar devşirme derdindeler..
Ama bunları “ahlâk”, “erdem”, “hakkaniyet”, “dava yoksunluğu” gibi, bu güzelim kavramları mahvederek pazarlamaları, trajik bir çöküştür.
Coğrafyamız büyük bir fırtınaya doğru sürükleniyor. Neredeyse bütün Batı dünyası buralarda cepheler açıyor. Türkiye ana hedef haline getiriliyor. Ama onlarda hiç ses yok.
BU SANSÜRE NİYE SES ÇIKARMADINIZ? KİMLERDEN, NEDEN ÇEKİNİYORSUNUZ?
Siyaset kulislerinde, gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında, sanki hiç böyle bir şey yokmuş gibi, şov peşindeler. PKK’ya sinyal gönderme, CHP’ye sinyal gönderme, muhafazakâr muhalefet oluşumlarına sinyal gönderme derdindeler.
İBB Şehir Tiyatroları, Necip Fazıl’ın, Mustafa Kutlu’nun, İskender Pala’nın oyunlarını yasaklamış. Tek bir itiraz yükselmiyor. Neden? Hani Necip Fazıl’ı dilinizden düşürmüyordunuz?
Bunların yılların emekleri, acıları, bedelleri ile inşa edildiğini unuttunuz. Hoyratça harcıyorsunuz. Zihinleri dağıtıyor, inancı sarsıyor, kalpleri karartıyor, hırs ve tamahla her şeyi yıkıyorsunuz.
Süslü sözlerinizden başka hiçbir şeyiniz yok. Alın işte yüksek siyasetiniz. Alın işte beraber yola çıktıklarınız.
“KALE KAPILARINI İÇERİDEN AÇANLAR”
Milliyetçiyim derler PKK ile kol kola girerler. Muhafazakârım ya da İslâmcıyım derler PKK ile, ABD ile, gizli gizli İsrail ile iş tutarlar. Ülkeleri bölecek çokuluslu senaryolara kapı aralarlar.
Durun, daha neler göreceksiniz? Daha neler yapacaklar ve siz tek kelime konuşamayacaksınız!
Bütün bunlar, “Kale kapılarını içeriden açanlar”ın marifetleriyle oldu.
Biz Türkiye’ye bakalım. Bizim eksenimiz Türkiye. Onu güçlendirmeye, korumaya, koruyup kollamaya bakalım.
Bir sabah bambaşka bir coğrafyaya, bambaşka bir dünyaya uyanabiliriz.
Bir sabah Husi İHA’ları sadece Dubai’yi vurmaz. Başkalarının İHA’ları da başka yerleri vurma plânları yapıyor. Arkalarında ABD, Avrupa ülkeleri, İsrail ve “içerideki cephe”.. Buna hazırlanıyorlar.
İşte o zaman ne yapacağız, onu düşünelim, ona hazırlanalım.
SURİYE’DEN ‘TÜRKİYE CEPHESİ’ AÇANLAR,SAVAŞI ‘İÇERİ’ TAŞIMAK İÇİN TOPLANIYOR
Suriye’de savaş çıkarmak için can atanların, “Durun burada bir sorun olabilir” diyenleri tehdit edenlerin hiçbiri piyasada yok.
Onlar şimdi Erdoğan karşıtı, “muhafazakâr muhalefet” örgütleme derdinde. Onlar o zaman aslında “Türkiye Cephesi” açmak için uğraşıyorlardı. Bunu burada yapamayacaklarını anladılar, şimdi “Türkiye Cephesi” açmaya çalışanların yanına koşuyorlar.
Hangi davadan, siyasi kimlikten, hakkaniyetten söz ediyorsunuz siz!
ABD ve İsrail’in “Suriye’den çevreleme”sine paralel siyasi yol belirleyenlerin içinde bulundukları cephenin, bu ülkeyi felâkete sürükleme, küçültme, vesayet altına alma dışında hiçbir siyasi rolü yok, olmayacak.
HANGİ FOTOĞRAFA BAKARSAN BAK, AYNI FIRTINAYI GÖRÜRSÜN
Soğukkanlı bir özet yapılırsa:
Korku pazarlama değil, yanı başımızda çok büyük bir güç yığınağı var. Bu yığınak ülkemizi açıktan tehdit ediyor. Basra Körfezi’nden Kızıldeniz’e, Suriye’nin kuzeyinden Anadolu içlerine kadar bir fırtına ekiliyor.
Olağanüstü bir durum söz konusu. Hangi fotoğrafa bakarsanız bakın, aynı fırtınayı göreceksiniz. Öyleyse bir adım sonrasına hazırlık zamanı. Bugün Türkiye için bundan daha öncelikli hiçbir şey yok.