Suriye'nin kuzeyinde oluşturulan terör koridoru, Türkiye’yi imha planıdır. Tamamlanır tamamlanmaz, Türkiye cephesi açılacak, yüzlerce kilometrelik çatışma alanı harekete geçirilecektir. İran sınırından Akdeniz’e uzanan kuşak tamamlandığında, Türkiye için hazırlanan yeni harita devreye sokulacaktır
Bugüne kadar gözümüzün önünde bir harita çalışması yapıldı. Bahaneler üretildi, o bahaneler kamuflaj olarak kullanıldı, terör örgütleri haritada belirlenen yerlere taşındı. DEAŞ’la mücadele diyerek gözlerimiz kör edildi, PKK o bölgelere taşındı. Bir terör koridoru, bir Türkiye’yi çevreleme hattı adım adım uygulandı.
Fırat Kalkanı ve sonrası: Türkiye’yi hep oyaladılar
Kuzey Irak sınırından Akdeniz kıyısına kadar olan her yerde uygulanan senaryoların tamamı Türkiye’yi oyalama, kandırma, oyuna getirme üzerine kurgulandı.
Ayn el Arab’da (Kobani) öyle bir oyun kurdular ki, Türkiye kamuoyunu bile bu oyuna kurban ettiler. AK Parti’ye yakın gazeteci ve yazarları bile bu senaryo, oyun için harekete geçirdiler, kullandılar, milletimizi kandırdılar.
Münbiç’te ABD bizzat Türkiye’ye taahhütlerde bulundu, sözler verdi, müttefikler arası anlaşmalar yapıldı. ABD hiçbirine uymadı, Türkiye’yi aptal konumuna düşürdü, Münbiç’i PKK’ya teslim etti. Harita adım adın Batı’ya, Akdeniz’e uzanıyordu. Diğer bölgeleri saymıyorum bile, onları konuşmadılar bile, doğrudan PKK’ya teslim ettiler.
Türkiye sadece Fırat Kalkanı ile bölgeye müdahale etti. O müdahale, Kıbrıs harekatından sonraki en kritik jeopolitik müdahaleydi. O savaşta görünüşte DEAŞ’la, arka planda ise PKK (PYD) ve ABD ile savaştık.
Nedense orada durduk, durdurulduk. Hareket edemez hale getirildik.
ABD İdlib’i vuracak, PKK’ya verecek, harita tamamlanacak
Şimdi oyunun son sahnesi oynanıyor. Türkiye, Rusya ve İran’ın anlaşmasıyla İdlib’de oluşturulan “çatışmasızlık bölgesi” ABD’nin açık hedefi haline geldi. Oraya müdahale etmeye hazırlanıyorlar. Neden?
Rakka’da ve diğer bölgelerde oynanan oyunun aynısı oynanıyor. Oralarda DEAŞ vardı, mazeret oydu, dünya böyle kandırılıyor, işgal bu görüntü altında sinsice ilerliyordu. Şimdi İdlib’de El Kaide var, Nusra var gerekçesini öne çıkardılar. Çünkü orada DEAŞ yok, bu gerekçe işe yaramıyor.
El Kaide gerekçesiyle İdlib’i vuracaklar, PKK’yı oraya taşıyacaklar ve haritanın son aşaması tamamlanacak. İran sınırından Akdeniz’e kadar PKK üzerinden bir koridor uygulanmış, tamamlanmış olacak.
Sonra; “Cerablus’tan, El Bab’dan çık” diyecekler
Hemen ardından da yeni bir senaryo ile Türkiye’ye “El Bab’dan, Cerablus’tan çık” diyecekler. Fırat Kalkanı ile oluşturduğumuz korunaklı alandan çıkarılacağız.
Eğer İdlib’de sergilenen alçakça senaryoyu boşa çıkaramazsak Fırat Kalkanı ile girdiğimiz bütün bölgeden çıkacağız. Buna direnme şansımız olmayacak.
PKK’yı Akdeniz kıyılarına kadar taşıyanlar, sadece terör koridoruoluşturmuş olmayacak, sadece Suriye’yi parçalamış olmayacaklar, hem Türkiye’nin güneyle bütün bağlarını rehin almış, kontrol altına almış olacak hem de coğrafyayı paramparça etmiş olacak. Aynı senaryo. Bölgemizde daha birçok bölge için emsal teşkil edecek, uygulanacak, yeni harita ve parçalama modeline dönüşecek.
Bu dehşet verici bir körlük olur..
Ama işin Türkiye boyutu hepsinden vahimdir. Osmanlı’nın parçalanıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonraki en tehlikeli yıkım, parçalanma, kuşatma harekatıyla karşı karşıyayız.
Bunu anlamayan coğrafyayı da, bölge genelindeki güç mücadelesini de, hemen bütün ülkeler için oluşturulan yeni harita taslaklarını da anlamıyor, görmüyor demektir. Bugüne ve geleceğe dair hiçbir öngörüsü yok demektir. Bu dehşet verici bir körlük olur. Bu, iki yıl sonraki felaketi görememek olur.
Ancak benim farklı bir endişem var. Suriye savaşı boyunca o bölgede hareket edemememizin nedeni, sınır boyunca konumlanan FETÖ’cü askerler, komutanlardı. Onlar ABD ile birlikte hareket ederek Türkiye’yi çaresiz bıraktı, hareket edemez hale getirdi. Bu gerçeği 15 Temmuz sonrası anladık.
FETÖ’nün yerine kimler ikame edildi, Türkiye’yi kim oyalıyor?
Tuhaf biçimde bugün de benzer bir oyalama olduğuna dair güçlü bir kanaatim var. ABD ile çalışan, PKK/PYD ile gizli, dolaylı ortaklığı olan çevrelerin Türkiye’yi oyaladığına, ABD ve PKK’ya zaman kazandırdığına dair güçlü şüphelerim var. Çünkü ABD’nin bu konudaki en etkili politikasının Türkiye’yi oyalamaya dönük olduğu ortada.
Acaba FETÖ’cü çevrelerin yerine kimler ikame edildi? Bu yönde bir lobi, kripto PYD çevreleri var mı, kimler bunlar? Bölgedeki her projenin Türkiye içinde bir ayağı mutlaka vardır, sakın bu unutulmasın!
Adım adım çevreleniyoruz
Neden bu kadar endişeliyiz?
Çünkü mesele bir terör meselesi değil. Mesele sadece “Suriye’de kim daha etkin olacak” meselesi de değil. Çok daha derin, Türkiye’yi de içine alan bir vahamet söz konusu.
Adım adım çevreleniyoruz. O koridor tamamlandığında Türkiye’nin Arap/İslam dünyasıyla hiçbir bağı, bağlantı noktası kalmayacak. Güney sınırlarımız tamamen kapatılacak, ileride“Türkiye cephesi” açmak için yüzlerce kilometrelik cephe hattı kurulmuş olacak.
Yalnız ülke, rehin ülke!
Araplarla bağı kalmayan, koridor veya söz konusu harita yüzünden Kürtlerle sonsuz savaşlara sürüklenecek olan Türkiye, bir sonraki adımda İran’la da anlaşmazlıklara sürüklendiğinde bütün bölgeden yalıtılmış olacak.
İşte o zaman ABD’nin, Avrupa’nın elinde rehin bir ülkeden başka geriye hiçbir şey kalmaz. Türkiye’nin parçalanması senaryosu bu şekilde başlatılmış olacak. Tamamen yalnızlaştırıldıktan sonra. En azından düşünce bu, hesap bu.
Sevr’in yıldönümünde bir kez daha düşünelim
Tarih; küçük ihmaller, basiretsizlikler, tembellikler yüzünden milletlerin yüzyılları kaybetmesinin örnekleriyle doludur. Oysa bizim siyasi tarih okumamız böyle değildir. Hangi adımın nereye ulaşacağını, hangi müdahalenin Türkiye’nin geleceğini nasıl etkileyeceğini, bölgenin güç haritasını nasıl şekillendireceğini bilen bir milletiz.
Bugün de bunu görüyoruz, kavrıyoruz, anlıyoruz. Sadece, ama sadece içeriden ve dışarıdan engellemelere, oyalamalara, bizi hareketsizbırakmak için önümüze konan tuzak gerekçe ve önerilere karşı dikkatli olmamız, tehlikenin ne kadar büyük olduğunu bunlara bakarak anlamamız gerekiyor.
Bunu yapamazsak, ihmal edersek, tedirginliğe kapılırsak, ülkemizin de, milletimizin de geleceğinin rehin alınmasına bir imza da biz atmış olacağız. Bu hafta Sevr’in, o parçalanma, imha haritasının, anlaşmasının yıldönümüydü. Hiç değilse bunun hatırına güneyimizde olanları Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında yaşadıklarımızla birlikte okuma fırsatı bulalım.
Yarın o savaş Anadolu’nun içlerine taşınacak, inanın!
ABD’nin İdlib senaryosu gerçekleştiğinde yapacak çok şey kalmayacak. Harita da, koridor da tamamlanmış, olacak. İşte o andan itibaren haritanın Türkiye ayağı için harekete geçilecek. Bugün “aman savaş olmasın” gerekçemiz yarın o savaşı Anadolu içlerine taşımanınzeminini oluşturacak. Bugün sınır ötesinde yapmadıklarımızı yarın ülkemizin içlerinde yapmak zorunda kalacağız.
İdlib senaryosu tamamlandığında hem içerideki siyasi dalgalanmalar, hem güneyimizdeki hareketliliklerin tamamı Türkiye’nin yeni haritasını gerçeğe dönüştürme amacına yönelik dizayn edilecektir.
Büyük hedef Türkiye çünkü..
Selçuklu’dan bu yana devam eden yüzlerce yıllık siyasi tarihimizi, yüz yıldır yakın coğrafyada yaşadıklarımızı, son otuz yıldır Irak ve Suriye’de yaşananları birlikte düşünen herkes, asıl cephenin Türkiye olduğunu, yeni harita çalışmalarına müdahalenin tarihsel bir sorumluluk olduğunu, bu ülkenin ve milletin geleceğiyle birebir bağlantılı olduğunu görecektir.
Eğer bugün bir şeyler yapmazsak, yarın dizlerimizi döveceğiz.