“Şüphesiz Allah; (her türlü haksızlığı ve zulmü kaldırarak) adaleti (hâkim kılmayı ve uygulamayı), ihsanı (görevini tastamam yapmayı ve iyilik ehli olmayı), yakınlara (ihtiyaçlarını karşılayacak oranda) bağışta bulunup bakmayı emreder; (Zina, yalan, iftira gibi) gibi çirkin hayâsızlıktan (fahşadan), (faiz, alkol, kumar ve uyuşturucu gibi) kötülük ve fenalıklardan, (terör, şiddet ve darbe gibi) azgınlık ve zorbalıklardan (ise yasaklayıp) sakındırır. Umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz diye size öğüt vermektedir. (Nahl S.91) İlahi uyarısını, her Cuma Hutbesinde canı kulakla dinliyoruz! Lakin adalete susamış insanlığın huzur ve selameti için uygulanacağı günü de sabırla bekliyoruz! Adaletin, ihsanın, emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anilmünkerin (İyiliği yaymak kötülükleri önlemek yani Hayra Motor şerre firen olmak) tecellisi için ise;
“Kesinlikle Allah size; emanetleri (devlet yönetimi ve milletin idaresiyle ilgili görevleri), mutlaka ehil ve emin kimselere vermenizi ve insanlar arasında (karar verirken ve tercih yaparken) hükmettiğiniz zaman, adalet ve hakkaniyetle hükmetmenizi emrediyor! Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah, (her şeyi tüm ayrıntılarıyla) İşitendir, Görendir.” (Nisa S.58) İlahi ültimatomunun acilen uygulanması şarttır! Bu iki Ayet-i Kerime ile Anayasa yapılıp uygulansa, devlete de yeter! Millete de yeter! Cihana da yeter!
Zalimlerin güldüğü, mazlumların ağladığı, garibin imkânsızlıktan kendini savunamadığı, fakirin ekmekten çok dilencisi olduğu ve gecikmesinden dolayı adaletsizliğe dönüşen bu yeryüzünde olmayan Adaleti bu dünyada kimler tesis edecek?
Zulmün adına demokrasi ve insan hakları dendiği günümüzde dünya mazlumları Hakk’ı hakim kılacak bir iradeye dünden çok daha fazla muhtaç hale gelmiştir. Maalesef Adalet’in adına ‘’zulüm’’ denen bir asırda yaşıyoruz!
Binlerce mazlumun işinden, aşından, eşinden, ailesinden, vatanından ve canından olduğu tam zifiri bir karanlık zulüm çağındayız! Gerçek suçlular kendilerini ‘’ıslah edici-barışçıl’’ olarak lanse ederken mazlumlar ve mustaz’afların ‘’terörist’’ yaftasıyla ötekileştirildiği tüm haklarının gaspedildiği zalim bir şirk düzeninin kuşatması altında yaşayan dünya insanlığına dönüştürüldük!
“Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi Allah’a ortak koşma! O’ndan başka hiçbir varlığa —kim olursa olsun— asla kayıtsız şartsız itaat etme! Çünkü Şirk (Yaratmada, Yaşatmada ve Yönetmede Allah’a ortak koşmak), gerçekten de O’na karşı yapılabilecek en büyük haksızlık, affedilmesi mümkün olmayan bir adaletsizlik ve pek büyük bir zulümdür!’’ (Lokman S.13) Ayet-i Kerimesi’yle Rabb’imiz, İslam dışı bütün yolların ve rejimlerin zulüm olduğunu bize bildirmedi mi?
Evet! Lafı uzatmaya gerek yok! Allah’a yeminle söylüyoruz ki Ailenin, İktidarların ve Devletin ömrü Hak ve Adaleti tesis emesiyle ölçülür! Devletin de olmazsa olmazı bu prensipler çerçevesinde Adalet’tir!
Tarihi örneklikler göstermiştir ki; Adil Gayri Müslim Devlet, Zalim ‘’Müslüman’’ Devletten daha uzun yaşar! Çoğunlukla gasıb ve hain oldukları için Zalimleşen Yöneticilerin yönettiği ve adaletin çıkara dayandığı Emevi Devletinin 98 yıl içinde tecelli eden ibretlik acı sonu da bu değil midir?
“Adalet mülkün temelidir!” buyuran Hz. Ömer (r.a) Efendimizle Hz. Ömer bin Abdülaziz Efendimizin dillere destan olan O engin Adalet Örneklerini yaşayarak çoğaltacak yeni Ömer’lere o kadar muhtacız ki!
Bu Adalet Örneği Mümtaz Şahsiyetlerin ilham aldıkları Eşsiz Önderimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimizin;
“Hırsızlığı sabit olan Mahzum kabilesinden Fatıma değil, kızım Fatıma bile olsa, Vallahi ayrım yapmaz ve cezasını verirdim!”
“Bir saat adaletle hükmetmek bir yıl İbadet etmekten daha hayırlıdır!” ifadelerinde de buyurdukları Hak ve Adalet ilkelerine o kadar muhtacız ki!
Adaletsizliğin ve Haksızlığın acılarını bizzat yaşadığı için mazlumların ve Hasbilerin desteğiyle Ülkemizin Yönetimine Allahımızın Lütfuyla gelen Cumhurbaşkanımızın dünkü Adli Tatilin bitiş töreninde altın harflerle yazılacak “Devlette adalet yoksa orada sadece zulüm sürer!” sözleri tüm vatan sathında acilen en güzel bir örneklikle eyleme geçirilmeli ve tüm dünyanın özlediği ve mumla aradığı adalette, emsal bir millet olmalıyız.
Netice;
“Ey iman edenler! Allah için gerçeğe şâhitlik ederek adâleti tam yerine getiren dosdoğru şâhitler ve hâkimler olun; bir kişi veya topluma karşı duyduğunuz öfke, onlarla ilgili vereceğiniz kararlarda sizi adaletsizliğe sevk etmesin! Siz her zaman, herkese karşı âdil davranın! Çünkü Allah’ın sevgisini kazanmak, yani iyilik ve takvaya ulaşmak için en uygun olan davranış, düşmanlarınıza karşı bile olsa, adâletten zerre kadar ayrılmamaktır. O hâlde, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda hayata yön vererek, kötülüklerden titizlikle sakının! İyi bilin ki Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır. (Adaletli davranmanız, başkalarından çok size fayda verecektir)” (Maide S.8) İlahi uyarının gereğini mutlak uygulamalıyız!
İçimizdeki hesabilerin ve adaleti sabote etme peşinde olanların elleriyle kasten geciktirilmek istenen adaleti biran evvel tecelli etmesi için gayret etmeliyiz. Çok sıkça tekrar ettiğimiz; ehil, emin, sadık ve adil Ömerleri yani hasbileri artık görevlere getirmeliyiz! Adalet Bakanımız Sayın Gül kardeşimizin de dediği gibi “En büyük İbadet, Hakk’ı Müdafaa etmektir!”
Aksi halde;
İşgal altında ezilen ve sömürülen Müslüman Coğrafyamızdaki Mazlumların dualarıyla adaletsizlikten artarak devam eden on binlerce mazlumların beddualarının gökyüzünde çarpışmalarını Hak ve Adalet Paratonerleriyle önleyemezsek daha büyük bela ve felaketlere yol açarız endişesindeyiz!
Allah (c.c); Hak, adalet, ehliyet, liyakat, uhuvvet, meşveret ve sadakat ilkelerine bağlı kalanların ve Adaleti İbadet bilenlerin daim Yar ve Yardımcısı olsun! Amiin.
Nefsimizde, Ailemizde ve Ülkemizde “İslam Sözleşmesi ”nin uygulanması, Mescid-i Aksa’mızın özgürlüğü ve tatil olması dileğiyle..
Selam, sevgi ve duayla...