Afet Sonrası -3 (Son)

Mikail MOLLAMEHMETOĞLU

STK'ların ne kadar önemli olduğunu anladık. Onlar, toplumu bir bütün olarak  temsil eden yüzünden göründüler.

Artık neyi hangi kıstaslarda eleştireceğimizin standartlarına ermiş olmalıyız. Yobazmış, putperestmiş, asmış, kesmiş, yok etmiş, ateistmiş, inançlıymış, varmış veya yokmuş tipinde birbirlerine suçlamalar doğrultarak gücünü karşıdakini yok etmeyle elde edebileceğini düşünerek hareket eden kötürüm ruhlu aydınlar yaşamı çekilmez hale soktuğunun farkında olmayabilir. Pratik ruhunda düzenin akışını koruyan, doğru yolu göstermeye gayreti olan, eleştiri tutumu köreltmeyen bunu yaparken odaklara, mensubiyetlere gömülmeyen her insanı değer görmelidir. İnsandan yana insana rağmen insanca düşünen insanlara hürmet etmeli,  onların fikirlerini dikkate alıp uygulamalı. 

Elbette ki herkesin sevdiği bir renk, tuttuğu bir takım, inandığı bir din, mensup olduğu bir tarikat, yürüdüğü bir ideolojisi vardır. Bunu engellemenin imkanı yoktur. Mani olmak, yaşamayı inkar etmek gibi bir şey. Ama bunların hiçbiri akla aykırı düşemez ve insanın ruhi, ahlaki ve etik yanını inkar edemez. 

Bütün bu söylemlerin yanında benim de sevdiklerim, inandıklarım, hoşlandıklarım, beğenmediklerim, aykırı olduğum durumlar vardır. Tarafsızım görünerek numara çeken insanlardan değilim. Yeri geldiğinde çok sevdiğim şeylerden vazgeçmesini ve tekrar sevebileceğimi gösteririm. Ama bütün bunlar, fıtratı iyiye meyilli oluşumun üzerine kurulu geçişken katmanlarda kurduğum bir yapıda var olur. 

İlk önce insan!  İnsanın ezildiği, horlandığı, dışlandığı yaşam hakkı tanınmadığı yerde yaşamak zor. Bunu oluşturabilmenin temelinde bir toprak parçası ve geçmişten beri oluşturulan anılar, töreler millet şuuru yatar. Bunu kırmayalım. Eğer uyum sağlayamıyor iseniz de en azında yıkmak için mücadele vermeyelim. Devletin devlet olmasının en önemli unsuru kapsamı içindeki her aykırı durumu kapsayabilme noktasında gösterdiği iradedir. Bütünlüğüne tehdit olanların, yıkıcı çalışmaları yapanların dışında kendilerine bağlılığını ifade eden her bir vatandaşına, STK' sına, ayrı ayrı ırklara, dinlere baskı uygulayamaz, yok sayamaz, irtica diye dışlayamaz, İsevi diye hor göremez, Yahudi diye siyonist oluşuma malzeme edilemez. Tek unsur toprak sevgisi ve Türk toprakları olarak yaşadığı yerin değerini kıymetini bilmektir. Bilmiyor ise çekip gidebilir.

Devleti yöneten güç devlet kurumlarının gücünü kullanıp fikren kendine yakın derneklere, vakıflara  fon aktardığında denge bozulabilir. Kızılay örneğinde köklü bir kurum olarak itibar kaybedebilir. Kaldı ki Kızılay devlet kurumu da değil ama köklü geçmişiyle önemli bir STK' dır. Tartışmalara konu olacak basiretsiz idarecilere teslim edilecek kadar ayağa düşmemelidir. Tekrar ifade etmek gerekirse bu ülkede Turgev, Kadem, Ensar bir yana, Ahbap, Hayrat, İHH, bir yana ayrımı yapmak absürttür. Bunların hepsi sosyal sorumluluklarıyla yük alan kuruluşlardır. Yıpratmayalım.

Marmara Depremi ile kıyasladığımızda oldukça yol aldığımızı var sayabilirim. Katça çok üstünde olmasına rağmen Marmara Depremi' indeki gibi  çaresiz durumlar yaşanmadı. Depremzedeler mağdur duruma mahkum edilmedi. Yönetenlerin , idare edenlerin varlığını hissettiler. Acı çok büyük; acı, umursamazlığa çaresizliğe bırakılıp görmezlikten gelinmedi. Bu bir imtihan tabi ki. Böylesine bir afette yardıma koşan her kişi, kurum, kuruluş, STK'ların kaydını tutup ne ile nasıl yol alınacağının bilinmesi benim işim değil; milli, ülküdaş, yoldaş olmanın gereğidir.

Yorum Yap
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.