Madem kimyasal silah kullanıldığına dair elinizde somut kanıtlar ve hatta o silahların nerede üretildiğine ve stoklandığına dair bilgi ve belgeler var, ki gidip onları “ellerinizle koymuş gibi” buluyor ve imha ediyorsunuz, o zaman bu adamı alın, götürün Uluslararası ceza mahkemesine götürün yargılayın.
Bugüne kadar 60’dan fazla kez kimyasal silah kullanmış bu adam. ABD 2013’te de kimyasal silah kullandığı için müdahale kararı almış sonra vazgeçmiş.. Nisan 2017’de rejim yine kimyasal silah kullanmış, ABD Şayrat üssünü vurmuş, sonra yine arkasını getirmemiş..
Kimseyi kandırmasınlar. Kimyasal silah üretmek için yüksek teknoloji, büyük yatırımlar yapılması gerekmiyor. Bu kapasiteyi yok edemezsiniz.
Zaten tek sorun kimyasal silahlar değil. Varil bombası çok mu insani, savaş suçu oluşturmuyor mu, Sarin gazı, Fosfor bombası ne ararsan var.
Yarın biyolojik silah da kullanır böyle giderse.
Öztürk Aydın diye biri, operasyon sürecini çok güzel özetlemiş. Ben de ona biraz ilaveler yaptım:
ABD; “Vuracağım” diyor. Putin; “Biraz bekle Esed kardeşime haber vereyim, vurulacak yerleri boşaltsın, acele etme” diyor. Trump; “İyi, bu arada ben Theresa May’ı, Macron’u da yanıma alayım, hem zaten onlar çizdi bu sınırı, iyi olur. Fransa Suriye’nin garantörü, onu da ‘dostlar alışverişte görsün’. Pek garip kaldı” diyor. Macron sazan gibi atlıyor teklife, “Ben de katılıyorum, ismimiz olsun. Merci merci beaucoup”..
Theresa içinden kendi kendine konuşur: Rus ajanını zehirleme olayını unutturmak için bu iyi bir fırsat olabilir. Hem zaten ABD 20.000 km’den gelirken ben burada bostan korkuluğu muyum. Bölgenin sınırlarını biz çizmedik mi? Belfaur, Sycos-Picot.. Hem de şu Kut’ül Ammarecilere iyi bir ders olur.
Esed, Putin’i arar: Ben hazırım, üsleri boşalttık, askerlerimiz geri çekildi. Vurabilirsiniz. Suriyeli yetkili açıklama yapar: Rusya uyarmıştı, biz de üsleri boşaltmıştık.
İran sessiz kalmamalı tabii. Açıklama gecikmez. Bedel ödeteceğiz. Hesap soracağız.
Hacivat devreye girer: Yar bana bir eğlence!
Karagöz pencereden kafasını uzatır: Hayırdır Hacivat 3. Dünya savaşına mı giriyoruz..
ABD, oynanan oyunun farkına varılmasından kaygılıdır: Rusya’yı uyarmadık, bir kere bu bizim tarzımız değil.
Suriye: Ruslar sağolsunlar. Bize bilgi verdiler, uyardılar, biz de üsleri anında boşalttık.
Fransa: Operasyon hakkında Rusya’ya bilgi verdik. Vermesek olmadı.
Rusya: Saldırıyı en sert şekilde kınıyoruz.
Suudi Arabistan: Para lazım mı para. ABD mutlaka Suriye’de kalmalı. Bütün masrafı bizden. ABD’nin operasyonu öncesi biz Guta’daki vekalet verdiğimiz örgütleri geri çektik. Rejimden aldığımız esirleri de serbest bıraktık..
İran: Her zaman yaptığımız gibi İsrail’e ve ABD’ye hesap soracağız, onları yok edeceğiz.
Haley, “Rusya’ya yeni yaptırımların pazartesi açıklanacağını” söyledi ve “ABD Rusya’ya yeni yaptırımlar hazırlıyor. Rusya’ya yeni yaptırımların gerekçesi Suriye’ye destek vermesi” dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile ABD, İngiltere ve Fransa’nın Suriye’deki operasyonunu görüştüklerini ve Ruhani’ye “BM Antlaşması’nı ihlal eden bu tarz eylemlerin tekrarlanması halinde, uluslararası ilişkilerde kriz doğar” dediğini söyledi..
Bu arada ABD’nin BM daimi temsilcisi Nikki Haley ise, daha önce Trump’ın Suriye’deki askerlerini geri çekme kararının aksine “ABD askerlerinin Suriye’den çekilmeyeceğini “söyledi. Haley, “Suriye’deki hedeflerimizi gerçekleştirene kadar ülkeden askerlerimizi çekmeyeceğiz” dedi.
Öte yandan; Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, “ABD’yi Suriye’deki birliklerini çekme kararından kendilerinin vazgeçirdiğini” kaydederek, “Harekatın sadece kimyasal silah üretim merkezleriyle sınırlı kalmasını sağladık” dedi.
Macron’a göre ABD ve İngiltere ile birlikte Suriye rejimine ait bazı tesisleri hedef alan askeri operasyon hedefine ulaştı. Macron’dan ilginç bir Türkiye yorumu da geldi. Macron, “Ruslar karşısında yeniden kredibilite elde ettiklerini” belirterek, operasyonun Türkler ile Rusları ayırmayı sağladığını da sözlerine ekledi.
Yani anlayacağınız Macron ABD’yi Suriye’de kalmaya ikna etmiş. Türkiye ile Rusya arasına mesafe koymayı da başarmış.
Almanya kaygılı bir iyimserlik sergiliyor. Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier, “Bu zalimce işlerin cezasız kalmamasından memnuniyet duysak da, 7 yıldır süren Suriye savaşında ilk kez, Amerikan ve Rus askeri gücünün, Suriye topraklarında doğrudan karşı karşıya gelmesinden ciddi şekilde kaygı duyuyoruz” dedi ve ekledi: “Washington ve Moskova Suriye konusunda birbirlerine yaklaşan yolu bulamazsa Suriye’deki durumun düzelme şansı sıfır”.
İsrail’in Başbakanı Binyamin Netanyahu, yapacağını yaptı ve söyleyeceğini söyledi: “ABD Suriye’ye gerçekleştirdiği operasyonunun, bir benzerinin de İran’a karşı gerçekleştirilmesi gerekir” dedi.
İngiliz basını krize siber bir derinlik kattı ve “siber savaş”a atıf yaparak, “istihbarat kurumlarının Moskova’nın siber alanda olası ‘saldırgan’ eylemlerine cevap olarak Rus bilgisayar ağlarına saldırmaya hazır durumda olduklarını“ yazdı.
Bugün AB’nin yeni bir Türkiye raporu yayınlaması bekleniyor. Yeni rapor Türkiye’nin AB ve NATO sürecinden dışlanmaması gerektiğine vurgu yapıyor ve FETÖ’yü terör örgütü olarak tanımlıyor. Batı Türkiye’yi kaybetmenin faturasının maliyetini görmüş olmalı ki, Türkiye’yi İslam dünyası, Çin ve Rusya’ya, Hindistan’a doğru itmenin kendileri için pek de akıllıca bir tercih olmadığını gördü. Bu durumda FETÖ’cüler ve PYD/PKK’lılar için artık Avrupa ülkeleri de güvenli bir liman değil.
Şunu da not edelim, batının artık sabiteleri yok. Din, hukuk, ahlak, ilke, bir değer yargısının çıkar ve güvenlik kaygıları karşısında bir değeri yok. Yarın yeniden farklı bir alana savrulabilirler.
Batı kendi içinde tutarsız, gayri ciddi, çelişkili, dengesiz, güven vermeyen yol izliyor. Kaybettiği güveni kolayca geri kazanması da mümkün gözükmüyor. Alavere, dalavere işleri götürmeye çalışıyor. Durmak yok, yola devam. Selâm ve dua ile.