ALEVİLİK’in ne olduğu ve Cami ve Cemevi’nin uyuşup uyuşmadığı gibi sorular bu sıralar çok konuşulur oldu. Niçin uyuşmasın ki Cami ile Cemevi! Yeter ki Allah’a ibadet edilen mabedler olsun! Kilise ve Havra bile mabed olması noktasında Cami ile uyuşur ve pekâlâ yan yana da olabilir. Bunun örnekleri Peygamber Efendimiz zamanında da, İslam tarihinde de pek çoktur.
ALEVİLİK’in ayrı bir din olduğunu kendileri ve de hiç kimse iddia etmiyor.
Yakın geçmişe kadar “ALEVİ” deyince, hemen aklımıza ya dinsiz ya da “Mum Söndü” uydurması gibi gayr-i meşruluğu kendine hayat tarzı edinen, yani her günahı pervasızca işleyen kişiler gelirdi. Fakat bu meseleler konuşulmaya ve her şeyin iç yüzü ortaya çıkmaya başlayınca anladık ki, bu kişiler de Türkiye’nin bir gerçeği ve kendisini ALEVİ diye niteleyenlerin öyle dinsiz falan olmadığı, Müslüman olduğuydu.
Bununla beraber kendisini ALEVİ diye tanıtıp dinsizlik yapan, yine kendini ALEVİ diye lanse edip Hz. Ali ile uzaktan yakından alakası olmayan kişiler yok mudur? Elbette vardır. Bu tip insanlar ALEVİ midir? Tabii ki hayır. Fakat “ben Aleviyim” diyor. Öyle demesi hakikati değiştirmez ki.
Sünni diye isimlendirdiğimiz Müslümanların içinde, yaşantısı itibariyle Müslümanlıkla uzaktan yakından alakası olmayan kişiler yok mudur? Herkes biliyor ki vardır. O halde her inanç sisteminin içinde inancını yaşamayan olduğu gibi, haliyle ALEVİLERİN içinde de vardır. Sadece bu tip insanları düşünüp ALEVİLER şöyledir ALEVİLER böyledir deyip, aradaki bağı zedelemek doğru mudur?
Sünniler ile ALEVİLER arasında o kadar kuvvetli bağlar var ki, bunları birbirinden ayırmak imkanı yoktur. Çünkü inandığımız Allah aynı, inandığımız Peygamber aynı, inandığımız Kitap aynı ve aynı kıbleye yöneliyoruz. Daha başka saymaya gerek var mı?
Canım ALEVİLER Cami’ye gelmiyorlar da, Cemevi diye isimlendirdikleri mabedlerde ibadetlerini yapıyorlar. Yapsınlar! Cemevi’nde ibadet yapmaları onları Müslümanlıktan çıkarır mı? Hayır çıkarmaz!
Fakat Hz. Ali (Rh) konusunda, Sünnilerden farklı düşünceleri var! Zaten her konuda aynı düşünseydik, ALEVİ diye bir gurup oluşmazdı. Sünnilerdeki mezhepler gibi. Demek ki ALEVİLİK’i sosyal ve siyasi ağırlıklı bir mezhep olarak düşünebiliriz.
Buna bağlı olarak ALEVİLER ile Sünniler arasındaki görüş farklılıkları, HİLAFET gibi siyasi ve sosyal konularda olduğu için, fitne ve fesat kazanı kolayca kaynatılıyor. Aslında birbirimizden pek bir farkımız yoktur! Hani eski bir reklam vardı ya, yok aslında birbirimizden farkımız.
CEMEVİ meselesi ise, hangi inanç olursa olsun devlet bütününe saygı duymalı ve ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Buna dinsizlik ve putperestlik de dâhildir. Herkes inandığı şeyin gereklerini yerine getirme hakkına sahiptir. Fakat “ASAYİŞ”e dokunmamak şartıyla… Dinimizdeki inanç hürriyetinin gereği de budur. Bu sadece ALEVİLER için değil herkes için geçerli bir hükümdür.
Bediüzzaman Hazretleri, konu ile ilgili şöyle der: “Asayiş ve emniyete zararı dokunmamak şartıyla hiç kimse fikrinden dolayı mesul olmaz.”
Yazımı yine Bediüzzaman Hazretleri’nin konuyu hem özetleyen, hem de tedavi çaresini gösteren şu sözleriyle bitirmek istiyorum:
“Ey Ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve Al-i Beyt’in muhabbetini meslek ittihaz eden ALEVİLER! Çabuk bu maanasız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı (kavga ve anlaşmazlık) aranızdan kaldırınız. Yoksa şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen ZINDIKA CEREYANI (dinsizlik), birinizi diğeri aleyhine alet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlup ettikten sonra o aleti de kıracak.”
Şeytan işin detayındadır. Cüz’i farklılıkları çok söz konusu yapmamalıyız…