Ülke futbolunun Avrupa ve dünya üzerindeki genel durumu ne ise, Çaykur Rizespor'un genel durumuda süper lig için aynı.
Hızla düşüşe geçildi. Paraşüt açılmadı. Yedek paraşüt konusunda emin değilim. Yoksa, durum vahim.
8 Hafta sonunda 3 puanı bir arada görememiş ve ligin dibine demir atmış bir takım.
Saha dışı polemikler ve algılarla husumetli bir konumda olunan Avrupa yorgunu GS karşısına motive olmuş, hırslı bir takım, onu destekleyen oldukça kalabalık bir taraftar topluluğu.
Kadro mühendisliği ve omurgası tam oturmamış bir takım Çaykur Rizespor.
Ligin başından beri en çok gol yiyen takım. Ancak bu kadar para harcayıp transfer yapan takımda bu kadar bireysel hatalar yapan oyuncuların alternatifi yok.
Bu can sıkıcı durumun yanında, hücuma katkı olsun diye kiralanan Tyler BOLD sağ kanat savunucusu.
Noktayı burada koymak lazım.
Şakamı sınız?
Bu kadar uzun bir lig maratonunda defans bloğunun yetersizliği yanında alternatifsizlik ne demek.
36 yaşını geçmiş Gökhan Gönül elbette takım için önemli. Ancak fiziksel yeterliliği ve sakatlık durumunda yerine oynayacak futbolcu yok. Sakat olan Baiano buranın alternatifi değil. Bugün o bile aranıldı.
Lig başından beri çok gol yiyen defans omurgası değişemiyor. Anlamakta zorluk çekiyorum.
Neden, neden, neden?
Ligin neredeyse ¼ ü bitmek üzere yeni transfer edilmiş, ancak daha sakatlık problemini atlatamamış, henüz sahaya süremediğimiz futbolcular var. Futbolcu sahada oynasın diye transfer edilmiyor mu? Geçen yıl sözleşmesinin büyük bir kısmını tedavilerle geçirmiş futbolculardan ders almadık mı?
Bu ülkeye, bu şehre yapılmış en büyük kötülük bu olsa gerek.
Çaykur Rizespor alt yapısında yetişmiş, bu takımda oynayabilecek defans oyuncuları yokmu?
Antremanlarda çift kale maçlar yapılır. Bu çift kale maçlarda 2 takım mücadele eder. As takım karşısında oynayan takımın defans bloğu bu kadar kötü ve zayıfsa niye takım kadrosuna dahil edilmiştir. Değilse niye şans verilmez.?
Aklımda deli saçması ve bir sürü soru ?
Emin olun, abi kontenjanından transfer edilmiş Sebastian Holmen`den daha çok katkı verir. Nerde duracağını, nasıl müdahele edeceğini bilemeyen bir futbolcuyu yabancı statüsünden ülkeye getirmek,futbol oynatmak,alt yapılarda oynayan onlarca, yüzlerce futbolcuya haksızlık ve kötülüktür.
Kim bilir,belki de benim göremediğim meziyetleri vardır. Yerini yadırgamıştır, alışamamıştır.
Ama yeter da, YETER.
Maça gelecek olursak!
Mücadelesi,heyecanı bol bir maç oldu. Oyunu kendi sahasında kabul eden ve hızlı hücumlarla pozisyon bulmaya çalışan bir Çaykur Rizespor vardı.
Yeterli mi? Hayır. Gölge markajı yapan, temassız bir oyun. Mücadele eder görüntüsü veren bir durum. Rakip forvetler bu defans kurgusu içinde o kadar rahat top alabiliyor, dönüyor ve vuruyor.
Hakem, kontrolü ve kendini kaybetmiş bir halde maçı yönetmeye değil, idare etmeye gelmiş bir ruh hali.
Her şeye rağmen eksiklikler ve aksaklıklar içinde, motive olmuş bir takım. Rakibin hatalarından ilk yarı içeriye 2-1 önde giriliyor.
Maç tam istenilen düzeye gelmiş, rakip risk alacak, daha geniş alanlar bulunacak diye düşünürken, elini kolunu sallayarak sağdan, soldan gelmeler ve gol.2-2
Defansif aksiyon ve pozisyon bilgisi zayıf. Her an gol yenilecek bir telaşlı oyun hali.
Saha koşulları ve yağmurun artışıyla beraber seyir zevki artan mücadele.
Geriden çıkma hevesi, bireysel hata sonucu kazanılan bir penaltı, rakip 10 kişi kalıyor.
Ortaya Fernando Boldrin çıkıyor. Sahada yokken problem, varken problem. Takımın penaltıcısı kim.?
Djokoviç mi, yok sa bugün inanılmaz oynayıp 2 gol atan ve 2 mutlak pozisyonu Mustera tarafından kurtarılan Joel Pohjanpalo`mu? Gözüm kapalı, 2 gol atan 20 numaralı oel Pohjanpalo'ya verirdim. Bu futbolcuyu Çaykur Rizespor'a kim kazandırmışsa tebrikler.
Kenar yönetimi penaltıyı atma görevini kime vermiş? Boldrine vermişse geriye dönük penaltı istatistiklerini biliyor mu? Buna rağmen vermişse hata. Görevi vermemişte Boldrin kendi inisiyatifiyle penaltı noktasına gitmişse daha büyük hata.
Penaltı kaçabilir. Kaçmasa iyi olurdu. Bugün maç kazanılabilirdi. Milli ara takımın toparlanma ve yenilenme sürecini hızlandırabilirdi. Olmadı.
Uzatma 8 dakika verildi. Rakip bir kişi eksik. Çaykur Rizespor takımı 8 dakika uzatmaların sonunda kaleci hariç rakip cezaalanı çevresinde gol aramaya çıktı. Çok kalabalık olmak, çok tehlike yaratıp gol atmak anlamı içermez.
Tamda öyle oldu. Gerisi bom boş kaldı.
Ancak bugün ve genelde futbolun anlamsızlaştığını bir kez daha gördük.90 + 10 dakikada rakip ceza alanı üzerinde GS futbolcuları tarafından faul`le kazanılan bir top yaklaşık 80 m saha geçilerek bu esnada Ragbi mücadelelerini aratmayan sahneler sonrası Rizespor kalesine gol olarak geliyor.
Avlanmaya giderken avlanıyoruz. 3 Puan alalım derken eldeki 1 puanı da kaybediyoruz.
Hakem gözünün önündeki pozisyonları görmüyor veya göremiyor. VAR denilen adaletsiz sistem,maç uzatmalarında devre dışı kaldığı için devreye giremiyor.(Bu ironidir. Ciddiye almayın)
Hakem maç boyunca görmesi gerekenlerin önemli bir kısmını görmedi veya görmek istemedi. Resmen salağa yattı. Arkasını döndü, kulağını kapadı, gözlerini kıstı.
VAR`da görevli hakemler, fazla mesai ücretlerini bahane ederek uzatmalardaki pozisyonlara müdahale etmemiş olabilir mi ? ( Bu da ironidir. Aynı gol Rizespor tarafından atılmış olsa VAR à bile gerek kalmadan faulle başlardı.
Çaykur Rizespor 1 puana bile sevinemeyeceğİ, avucunun içine gelmiş bir müsabakayı,3 puan alabileceği müsabakayı 3- 2 kaybediyor.
Keşke kaybedilmiş sadece 3 puan olsa.
Öncelikle sahada adaleti sağlamak görevi olan, kuralları uygulamakta mükellef hakemlere, sahada sorumsuzca davranan, sadece sahada bulunan ve terinin son damlasına kadar savaşmayan futbolculara, bu geniş imkanlara rağmen kadro mühendisliğini becerip, kadroyu oluşturamayanlara olan güven gitti.
Bundan sonraki yaşananları beraber göreceğiz.
Lütfen , futbol bu kadar karmaşık ve zor bir iş değildir.
Bunu karmaşık ve zor yapan futbolu yönetmeye çalışan İdarecilerdir.
Kendi çocuklarımıza, gençlerimize güvenelim.