Ayasofya’nın açılması, Türkiye’nin önünü açacak...

Yusuf KAPLAN

Cumhuriyet, Tanzimat’la başlayan Türk modernleşmesinin uzantısıdır: Bu iki yüzyıllık süreç, fetret dönemidir; çağ dışına düşüşümüzün resmi.

Çağı üretenler, kavramlarını ve kurumlarını geliştirenler yalnızca Batılılar; biz değiliz. Türk modernleşmesi, yeni bir başlangıç değil, Batı’ya eklemlenmedir: Tarihi Batılıların yapmaları, bizimse Batı’ya bakmamız, akmamız, kendimize olan güveni yitirip kendimizden kaçmamızdır.

ZİHNİMİZE VURULAN PRANGALAR!

Türk modernleşmesi, özellikle de Cumhuriyet döneminde kesin bir dönemece giren epistemolojik kırılma ve ontolojik kopuş süreci, bize anlatıldığı, ezberletildiği gibi çağdaşlaşmamız değil, ağ’daş’laşmamızdır.

Çağı, çağın çağrısını bizim üretmemiz değil, bizim tüketenler olmamız. Dolayısıyla Batılıları, “üreten” ve “özne” olarak kabul etmemiz, kendimizi ise Batılıların ürettiklerini -ne anlama geldiğini anlamadan- körkütük “tüketen” ve “nesne” konumuna yerleştirmemiz.

Nedir bu?

İrademizin elimizden alınması, zihnimize pranga vurulmasıdır.

AYASOFYA’NIN AÇILMASININ ANLAMI...

Cami olarak Ayasofya’nın neden kapatıldığını biri bize rasyonel bir şekilde açıklasın lütfen!

Ayasofya’nın kapatılması, Türkiye’nin sembolik olarak, zihnen bağımsızlığını yitirmesi demektir.

Ayasofya’nın açılması ise, abartmak istemem ama, İstanbul’un yeniden fethi gibi büyük bir hâdisedir: Türkiye’nin kendine gelmesi, kimliğine, tarihine ve ruhuna sahip çıkması, zihnen özgürleşmesi: Zihnen özgürleşemeyenlerin epistemik köleler olarak başkalarının inşa ettiği bir çağın ağlarında oraya buraya sürüklenmekten başka bir şey yapamayacaklarının farkedilmesi.

Batılıların belirlediği ve bizim de bile isteye girdiğimiz ağdan çıkıp çağ kuracak çağrımızın çağırdığı ve çıkardığı büyük yolculuğun kıvılcımının çakılması; büyük bir tarihî yürüyüşe çıkmamızı mümkün kılabilecek engellerin kısmen de olsa ortadan kaldırılması, bunun bütün dünya âleme ilan edilmesi.

Türkiye’nin yeniden çağ açacak, çağ inşa edecek kurucu-ülke konumunu elde etmesi, Türkiye’nin yeni bir dünyanın kurulmasında İslâm dünyasına öncülük edecek yegâne ülke olduğunun bütün dünyaya söylenmesidir Ayasofya’nın açılması.

Bu mesajı İslâm dünyası da aldı, Batı da. Ayasofya’nın açılışı, İslâm dünyasında coşkuyla karşılandı, Batı dünyasında üzüntüyle, bazen de öfkeyle.

AYASOFYA’NIN BİZE YÜKLEDİĞİ YÜKÜMLÜLÜK...

Ayasofya, bizim medeniyetimizin -Batı uygarlığının yaptığı gibi- önüne gelen herkesi ve her şeyi imha eden değil, yeni bir dünya inşa eden ve hayatı ihya eden, ölmekte olan kültürlere bile hayat iksiri üfleyen temel varoluş ilkelerinden birinin müşahhas örneği.

Ayasofya, Ayasofya’dan fazla bir şeydir: Ayasofya’nın, sembolik ve tarihî değeri iyi idrak edildiği zaman, Ayasofya’nın, Müslümanların hükümranlığında bütün gayrimüslimlerin yaşama, inanma ve kendi hayatlarını kendi inançları çerçevesinde kurma haklarının teminat altına alınmasının çok güçlü bir ifadesi olduğu görülecektir.

Ayasofya’nın sembolize ettiği bu büyük, kuşatıcı anlam, Ayasofya’nın Türkiye’nin istikbalde oynayacağı roldeki sembolik konumunu tahmin edebileceğimizden daha fazla güçlendirir.

Sözün özü: Ayasofya açıldı; Türkiye’nin oyun-kurucu, sistem-kurucu rolünün önü de açıldı.

Türkiye, yüzyıl sonrasına hazırlık yapıyor, yapmak zorunda.

Merkez-ülke konumuna doğru adım adım yol alıyor, almak zorunda.

Bunun tek şartı var: Gelecek onyıllardaki kuşakların tarih ve medeniyet bilinciyle donatılması... Bu konuda ziyadesiyle geç kalıyoruz, zaman ve enerji kaybediyoruz.

Bu noktada sadece devletin değil, artık toplumun önaçacak insanlarının, teşekküllerinin, cemaatlerinin de yükümlülüklerini daha fazla geç olmadan yerine getirmeleri şart.

İnsansız, bir dünya kuramazsınız.

İnsanınızı yitirmişseniz, yitiriyorsanız, geleceğinizi kendi ellerinizle bitirmeniz kaçınılmazlaşır.

Ayasofya’nın açılması bize çok büyük bir yükümlülük yüklüyor.

Eğer bundan sonraki süreçte devlet ve toplum olarak bu yükümlülüğü yerine getiremezsek, eğitimde, kültürde, sanatta, düşüncede, bilimde önümüzü açacak öncü kuşakları yetiştiremezsek, bunun vebali çok büyük olur. Vesselâm.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.