Aslında ölümler, yıkımlar, acılar olmasa burası ziyadesiyle komik bir yer, “acayiplikler sirki” gibi bir ülke.
Biliyorsunuz, Amasya Valisi, Cumhuriyet Bayramı’nı “pastanede” kutlamaya karar vermiş.
“Mülkî erkân” sabahleyin pastanede buluşacak ve kıymalı poğaça eşliğinde Cumhuriyet’in kuruluşunu kutlayacak.
“Galiba bu cumhuriyet kurulduğu gibi bitiyor” diye düşündüm doğrusu.
Biliyorsunuz, Cumhuriyet’in kuruluşunda da çok matrak olaylar yaşanmıştı.
Bunlarla ilgili çok hikâye anlatılır.
Ama benim en çok hoşuma giden Konya’daki Cumhuriyet Balosu hikâyesidir.
Mustafa Kemal, Selanikli.
Batı kültürünün ağır bastığı bir şehirde doğup büyümüş, daha sonra Sofya’ya, Almanya’ya gitmiş, anlaşılan oradaki hayat tarzından hoşlanmış.
İstiyor ki oralarda gördükleri buralarda da olsun, öyle büyük Viyana salonlarına benzeyen salonlarda tuvaletli hanımlar, şık beylerle valsler yapsın, zabitler kılıçlarını şakırdatarak genç hanımları dansa kaldırsın.
Osmanlı’nın belki de en yoksul bırakılmış, en köylü kısmının Cumhuriyet’in elinde kaldığını, Anadolu’yu Osmanlı’nın hiç geliştirmediğini unutmuş.
Cumhuriyet Bayramı’nda emir vermişler, “aynalı salonlarda büyük Cumhuriyet baloları düzenlensin” diye.
Konya valisi emir alınca şehirde “aynalı salon” aratmış.
Öyle bir salon yok.
Ama emir var “aynalı salonda Cumhuriyet balosu olacak” diye.
Ne yapacağını şaşırmış vaziyette düşündükten sonra Vali “madem aynalı salon yok, ben bir aynalı salon yapayım, emre uyayım” demiş.
Adamlar göndermişler, şehirde ne kadar berber varsa, irili ufaklı aynaları toplatmışlar, bir düğün salonunda aynaları yan yana yerlere dizmişler, olmuş sana “aynalı salon”, memurlar da eşleriyle orada dans etmişler, “Cumhuriyet Bayramı” böylece “aynalı salonda” kutlanmış.