Dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın İsviçre'nin Davos kentinde yapılan "Gazze: Orta Doğu'da Barış Modeli" panelini sinirlenip terk etmesiyle dünyanın gözü üzerimize çevrildi. Tüm dünya bu olayı konuşuyor.
Aslında kimse şaşkınlığını üzerinden atabilmiş değil. O yüzden verilen tepkilerin sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz. Sonuçlarını zaman içinde göreceğiz.
Başbakan Erdoğan Türkiyeye döner dönmez sevgi seliyle karşılandı. Sadece Türkiye'de değil Gazze sokaklarında da Erdoğana yönelik sevgi seli vardı. Gazze bugün adeta bayram yerine döndü. Onbinlerce Gazzeli ellerinde Türk ve Hamas bayraklarıyla sokaklara döküldü. Cuma hutbelerinde Erdoğan İslam dünyasının başını kaldırmasını sağladı. İslam ülkelerinin liderlerine Başbakan Erdoğan'ı örnek almaları için sesleniyoruz" sesleri yükseldi.
Bugüne kadar Erdoğanı sürekli eleştiren Nihat Genç bile, Başbakanın bu tavrı karşısında şapka çıkarıp, İslam dünyasının liderliği Tayyip Erdoğan'ın eline geçmiştir diyerek en doğru saptamayı yaptı.
Kimilerine göre Başbakanın bu tavrı Kasımpaşalılığından geliyordu. Diplomasi dilini ve inceliklerini bilmediği için böyle davranmıştı. Kimilerine göre ise Başbakan oy kazanma kaygısıyla bunu yapmıştı. Cebinden çıkardığı kağıtta Tevrattan bölümler olması Başbakanın oraya hazırlıklı gittiğini gösteriyordu. Tonlarca yiyecek ve kömürle toplayamayacağı oyu, çıkardığı bu skandalla toplamış oldu.
Buna inanmak istemiyorum ama, gözden kaçan ufak bir ayrıntı var.
Ben kabile reisi değilim. Türkiye'nin Başbakanıyım. Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk milletinin onurunu korumakla yükümlüyüm diyen Başbakan, Davosa Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı sıfatıyla gittiğini söylüyor. Oraya AKP Genel Başkanı olarak gitmediğine göre, neden elindeki dosya AKP amblemi taşıyordu? Bu panele parti liderleri değil, devlet yöneticileri davet edilmişti. Yani orda partiler üzeri bir durum söz konusuyken, bir parti lideri gibi davranmamalıydı.
Başbakanın elinde AKP amblemli dosyayı görünce, "Acaba Başbakanın konuştukları ve davranışları Türkiyeyi mi, yoksa AKPyi mi bağlıyor" diye düşünmeden edemedim?
Uluslararası bir konferansta partizanlık yapamazsınız, yapmamalısınız.
Çünkü dış politikada bazı olurlar, bazı olmazlar vardır. Ben bile biliyorum ki, mahalle maçı değilse 3 korner bir penaltı etmez