Rize’mizde yapılacak olan AVM için ileri sürülen görüşler, yıllardır süre gelir. Yok orası olsun, yok burası olsun diye… Bu tartışmalar bu kadar uzamamalıydı…
Nasıl olmalıydı diye sorarsanız, AVM’nin yeri konusunda, karar makamında olan kişilerin bir araya gelip, artıları eksileri konuşup neticeye çok daha önce varabilirlerdi. En fazla iki veya üç toplantıda sonuç alınırdı.
Fakat gel gör ki, bu yapılamadığı için, bence sağlıklı bir sonuca varılamamıştır. Son karar, yani eski stadyumun yerinde yapılması, acaba milletin içine sinmiş midir, sinmemiş midir konusunda tereddütlerim var.
Fakat benim burada esas söz konusu yapacağım şey, AVM’nin yeri değil, olaya bakış anlayışımızdır! Bunun üzerinde durmak istiyorum. Şöyle ki, nereye yapılacağı konusu bu kadar tartışılmasına rağmen, Sayın Başbakan’ın kanaatleri ortaya atılınca, akan suların durması ve “Başbakan’ın talimatı var” sözü adeta herkesi susturmuştur. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Eminim ki Sayın Başbakan bile bu suskunluktan memnun değildir. Herkesin görüşünü açık yüreklilikle söylemesini ve yapılan yatırımın yerinde yapılmasını ve ileride pişmanlık duyulmamasını ister! Yani milletin olaya müdahil olmasını arzular!
Bediüzzaman Hazretleri’nin konuyu aydınlatan çok güzel bir sözü vardır. Diyor ki: “Millet cehaletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder.” Yani biraz açarsak, şayet millet kendi hakkının nerede başlayıp nerede bittiğini, nerede konuşulup nerede konuşulmayacağını bilmez ise, yöneticisi iyi bir insan, iyi bir idareci olsa bile, o millete baskı yapar. Bu baskının sebebi, idarecinin kötülüğünden değil, o milletin cahil olup hakkını hukukunu bilmemesindendir. Yani işin kaynağı halktır, yönetici değil!
Rize’de AVM konusunda gelinen noktaya bakınca, bu çok değerli söz aklıma geldi. Sayın Başbakan’ın konuyla ilgili görüşünün tartışılamaması, Başbakan’ın kusuru değil, onu tartışmaya açmayanlarındır. Bu çok can sıkıcı bir durumdur. Aklımızı başkasının cebine koymaya gerek var mı?
Yine Bediüzzaman Hazretleri’nin şu sözünü söylemeden geçemeyeceğim: “Müsademe-i efkardan barika-i hakikat çıkar.” Yani hakikate varmak istiyorsak, herkes görüşünü hiçbir tesir altında kalmadan söyleyebilmeli. Fikirler çarpışacak ki, oradan hakikat kıvılcımları yükselsin.
Bölge halkı olarak kaybettiğimiz en önemli noktalardan birisi, işimizi başkasına havale etmektir. Yani “havalecilik” Benim yerime başkası konuşsun ve başkası karar versin anlayışı!
Halbu ki işin doğrusu, yapılacak olan fiil, kimleri ilgilendiriyorsa, o kişilerin o işe katılmasını sağlamaktır. Dolayısıyla “katılımcı demokrasi” de lafta kalmamış olur.
Son olarak kanaatim şu ki, bölge halkı olarak bizler, Sayın Başbakan’ın da canının sıkılmamasını istiyorsak, kendi davamıza kendimiz sahip çıkmalıyız. Başbakan’da makamının gereğini yerine getirince, sistem kendiliğinden kurulmuş olur.
Cenab-ı Hak herkese, özellikle yönetici ve makam sahibi olanlara basiret versin!