Bu topraklarda yıllardır muhafazakâr, dindar halka “selam sabahına inene kadar” baskı uygulanmıştır. Toplumu öyle fesada boğdular ki, 1400 küsur senelik selam kültürünü bile “politize” etmişlerdir. Selamı baskı unsuru olarak kullanmışlardır. “Tünaydın” gibi kavram derinliği olmayan, “gece aydınlık” manasına gelen saçma sapan selamlaşma şekillerini halka dayatmışlardır.
Yetmedi; insanımız kıyafetleriyle aşağılanmıştır. Ankara Atatürk Bulvarı’na köylüleri sokmayan bir zihniyetten bahsediyoruz. Ankara’ya sokulmayan Âşık Veysel’de bunlardan bir tanesi…
Müslümanların “Cuma günü tatili”, Cumartesi ve Pazar’a dönüştürüp Yahudi ve Hıristiyan azınlığa hoş gözükmenin mantığını hala çözebilmiş değiliz!
İbadet ve ifade özgürlüğüne prangalar vurulmuştur. Bu topraklarda 1932’den 1950’ye kadar tam 18 yıl “Allah” lafzı yasaklanıp onun yerine “Tanrı” kelimesi dayatılmıştır. Ezan yasağı…
Bu toprakların genç dimağlarına “besmele” ile başlayan eğitim sistemi yerine “Darvinist eğitimi” öngörmüşlerdir!
İslam harfleri yasaklanmıştır!
Düşünsenize, dedelerinin mezar taşlarını okuyamayan bir milletin torunları olmak nasıl bir duygu?
İslam harflerinin seçmeli ders olarak konulmaması büyük bir eksiklik değil mi?
Muhafazakâr insanlar, inançlarından dolayı aşağılanmıştır!
Halkın tarihi ile alay edilip geçmişine format atılmıştır!
Sultan Abdülhamit’e “Kızıl Sultan”, Sultan Vahdettin’e “Vatan Haini” dedirtmişlerdir. Külliyen yalan. Biri Filistin’i satmadığı için, diğeri ise vatana ihanet etmediği için bu sıfatları taktılar!
Bu topraklarda halkın duygu dünyası dinamitlenmiştir!
“Musiki inkılâbı” diye 1926’dan 1976’ya kadar tam 50 yıl Alaturka (Tük Musikisi) eğitimi yasaklı olduğunu biliyor muyduk?
Şahsen Arabesk müziğinin yasaklı dönemine bizzat şahit olduk. Rahmetli Turgut Özal geldi ve yasak kalktı. Bir arabesk seveni olarak yasağın kalktığı günlerin heyecanını unutamıyorum.
Saymakla bitiremeyeceğimiz dayatmalardı bunlar…
Aslında bin bir çeşidiyle baskılara maruz kalan bu toprakların muhafazakâr-dindar kesimiydi. Daha doğrusu “Müslüman Sünni” çoğunluğuydu. Hem de devletin ceberruti uygulamalarıyla, sivil baskı guruplarıyla olmuştur bu!
Küre-i arzda; azınlıklara şirin gözüküp kendi insanına bu denli baskıya maruz bırakılan başka bir millet yoktur. Bu manada bu millet, 150 yıldır bedel ödemektedir…
Baskılar hala devam ediyor, bakalım nereye kadar…