Referandumda uğradığı büyük yenilgi ve ardından gelen Deniz Baykal’ın bugünkü çağrısıyla, CHP epeyce konuşma menüsünün üst sıralarında kalacak gibi gözüküyor.
Konuşulan ne peki?
“CHP, nasıl iktidar olur” sorusu.
Ben size cevabı söyleyeyim, CHP hiçbir zaman iktidar olamaz.
Bir siyasi partiyle ilgili olarak nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorum?
Bunun cevabı, CHP’nin “kimlerin” partisi olduğunda yatıyor.
Siyaset bilimciler ne der bilmiyorum ama benim görebildiğim kadarıyla CHP, “kendisini fazlasıyla önemseyen küçük burjuvaların” partisi.
CHP kitlesi, “kendisine verdiği” önemi toplumun aynasında da görmek istiyor, istiyor ki toplum tarafından önemsensin ve “saygı” görsün.
Bu partiyi destekleyen hukukçulara, gazete yazarlarına, eski diplomatlara, emekli askerlere, bürokratlara bir bakın.
Kendilerini neden “önemli” görüyorlar?
Bir fikirleri, bir projeleri, sorunların çözümü için bir önerileri, yaratıcı bir tezleri, entelektüel bir analizleri mi var?
Hayır.
Peki, kendi “önemliliklerini” neye dayandırıyorlar?
“Batılı” görünüşlerine.
CHP’nin eski yöneticilerinden Onur Öymen, diğer partileri küçümserken zaten bu inancın işaretini en güzel biçimde vermişti.
“Dans etmeyi bilmiyorlar,” demişti.
Aslında, işin daha matrak yanı artık “dans etmeyi” beceren o eski “elit” kadroları da yok, başka işleri beceremedikleri gibi dans etmeyi de artık pek becerebilecek gibi gözükmüyorlar.
Ama içten içe ruhlarına sinen o “Kemalist” tortuyla halkı küçümsemeyi sürdürmek istiyorlar.
Çünkü CHP’nin “ideolojisi” ve temeli bu anlayışa oturuyor.
Köylü bir toplumda, Batı’yı görmüş askerlerle memurların kurduğu bu parti, kendini hep halkın üstünde gördü ve fevkalade “kolonyalist” bir yaklaşımla halkı hep eğitmek istedi.
Atatürk’e boşuna “başöğretmen” demediler.
Atatürk başöğretmen, askerlerle memurlar öğretmen, halk da kulağı çekilecek cahil öğrenciler.
Hayat değişti, CHP’nin ruhu değişmedi.
Artık kadrolarında bir Yakup Kadri, bir Şevket Süreyya, bir Memduh Şevket de yok ama onlar kendilerini hâlâ en “aydın” kesim sanıyorlar.
Batılılıkları ise sadece taktıkları “kravatlar”da kaldı.
Batı’nın giyim tarzı, Batı’nın yeme biçimi, içkisi dışında CHP’nin Batı’yla paylaştığı hiçbir değer bulunmuyor bugün.
Batı dünyasının en çok önem verdiği demokrasi, özgürlük ve eşitlik konularında Batı’dan çok uzaktalar.
Ezilen hiçbir ırkın, sınıfın, zümrenin haklarını korumuyorlar.
Tam aksine, onları ezen Kemalist rejimin muhafızlığını yapıyorlar.
28 Şubat’a ve ondan çok daha yakın bir zamandaki 27 Nisan’a destek oldular.
Devletin içindeki çeteleri sahiplendiler.
Kılıçdaroğlu, referandum kampanyalarında bile Ergenekon sanıklarına selam gönderiyordu.
Batı’nın demokrasisine ve demokrasi isteyen Batı’ya düşmanlar çünkü Batılı bir demokrasi, “halkın isteklerini” ve insan haklarını önemsiyor.
Halkın isteği ile CHP’nin isteği ise birbirini tutmuyor.
Zenginleşen halk, kendi iradesinin siyasete yansımasını, hakkı olan iktidarı, eşitliği, özgürlüğü istiyor.
Böyle bir halk, sırf “kravat takıyor” diye birisine saygı gösterecek, onun “önderliğini” kabul edecek bir halk değil.
Şimdi, bu halkı küçümseyen, bu halkın hiçbir sorununa çözüm üretmeyen, bu halkın haklarını inkâr eden, bu halkın benimsediği “Batı demokrasisine” nefretle bakan, bu halkı “güdülecek” bir cahil sürüsü gibi gören, bu halkın içinden çıkacak her iktidarın Türkiye’ye düşmanlık edeceği paranoyasını kendi içinde besleyip duran ve kendisini “kravatından” dolayı Batılı sanan bu partiye halk niye oy versin?
Plaja gidip mayo giymeyi “çağdaşlık” sanan bir zihniyeti neden kendi öğretmeni gibi görsün?
“İlericiliği”, plajlardaki “mayoyla” sofralardaki “rakıya” indirgeyen bir sığlık, herhangi bir ülkeyi yönetebilir mi, CHP, Avrupalı bir ülkede olsaydı “solcu ya da ilerici” bir parti muamelesi görür müydü?
CHP, hem kendi halkından, hem de parçası olmak istediği “Batı’nın” değerlerinden kopmuş, iktidarı “ordunun ya da yargının” sultasını paylaşmakta arayan bir parti.
Bin defa seçim olsa, bin defa kaybeder.
CHP yenilenebilir mi?
Kemalizm’i yenileyemezler, o zihniyet ancak yıkılabilir ama belki Kemalizm’i içlerinden arındırıp, çok hayran oldukları Batı’nın “demokratik” değerlerini benimseyerek halka saygı göstermeyi öğrenebilirler, bambaşka bir partiye dönüşürler.
Tek şansları da bu olur zaten.