Baykal üzerinden Erdoğan'la pazarlık

Son günlerde siyasi hayatımızı şu üç konu etrafındaki tartışmalar belirliyor:

1) CHP’nin çarşaf-şalvar açılımı

2) Önce MHP’nin, ardından AKP’nin Alevi açılımı

3) AKP’nin, daha doğrusu Başbakan Erdoğan’ın Kürt ricatı, yani geri çekilmesi veya açılmak yerine bu konuda kapanması.

Her üç partinin şu günlerde Türkiye’nin bu üç temel sorunu (Kürt, Alevi ve laiklik) noktasında açılması veya kapanmasının muhakkak yaklaşan yerel seçimlerle bir ilintisi var. Partiler kendilerine uzak kesimlere açılır veya daha fazla kapanırken kuşkusuz fazladan alabilecekleri oylar kadar kaybedecekleri seçmenleri de hesaba katıyorlar. Örneğin AKP hükümetinin, yarattığı bütün beklentilere rağmen Alevi açılımında bir türlü somut adımlar atamamasının esas nedeni, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” yani Alevi oyu almayı hesaplarken muhafazakâr Sünni kesimleri ürkütme kaygısıdır.

Bu noktada “Erdoğan neden CHP Lideri Baykal kadar rahat hareket edemiyor?” sorusu akla gelebilir. Galiba Baykal, laikliğe duyarlı seçmenin, kendi çarşaf açılımına ne kadar kızarsa kızsın CHP’ye oy vermeye mahkum olduğunu, zira aynı kampta oy verilebilecek güçlü başka partiler bulunmadığını düşünüyor. Halbuki AKP yöneticileri aynı ölçüde rahat değiller partilerinden kaçabilecek muhafazakâr Sünni seçmen için MHP’nin pekala bir alternatif olabileceğini düşünüyorlar.

Onların kaygılarının, MHP Lideri Bahçeli’nin son Alevi açılımdan sonra mesnetsiz olduğunu düşünüyorum. Bu görüşümü geçen Salı günü bazı AKP milletvekillerine söylediğimde kendilerinin MHP’yi Alevi sorununda samimi bulmadıklarını, hatta bu partiye fazlasıyla şüpheyle baktıklarını gözledim. Geçen türban düzenlemesinde MHP’nin kendilerine bir “tuzak” kurmuş olduğuna inanıyor Alevi konusunda da benzer bir strateji izlediğini düşünüyor olmalılar.

Hem kızgın, hem memnun

AKP, CHP ve MHP’nin Kürt, laiklik ve Alevi sorunları konusunda geliştirdikleri son politikaların samimiyetini bir kenara bırakıp, farklı kesimlerin ve bazı kanaat önderlerinin bu partilere bakışlarını sorgulamak daha ilginç olabilir. Öncelikle kendilerini “demokrat” ve/veya “liberal” olarak tanımlayan bazı aydınları AKP’ye ve özellikle de Erdoğan’a yönelik son dönemde tırmanan eleştirilerini ele alacak olursak bazılarının iddia ettiği gibi, bu çıkışların Başbakan’ı fazla etkilemediğini hiç sanmıyorum. AKP Liderinin bu eleştirilerden kısmen rahatsız, kısmen de memnun olduğunu tahmin edebiliriz.

Rahatsızdır çünkü Erdoğan, doğrudan kendisini hedef alan açık ve sert eleştirileri fazla tolere edebilen bir siyasetçi değil.

Rahatsızdır çünkü bu aydınların gerek AKP tabanı, gerekse iktidar partisinin iyi ilişkiler içinde olmak istediği dış odaklar nezdinde epey itibarları olduğunu çok iyi biliyor. Nitekim Türk basınında çıkan Erdoğan eleştirileri, kısa sürede, belki daha da keskin bir şekilde Batı basınına da taştı.

Rahatsızdır çünkü eleştiriler daha çok Kürt sorununda odaklanıyor ve Başbakan yerel seçimlerde en fazla Güneydoğu’yu önemsiyor.

Öte yandan Erdoğan’ın bu eleştirilerden memnun olduğunu da söyleyebiliriz çünkü bu sayede, son dönemlerde kendisine kuşkuyla bakmakta olan milliyetçi duyarlığa sahip bazı kişi ve çevreler nezdindeki imajı yeniden parlıyor. Memnundur çünkü “entellerin” hoşlanmadığı siyasetçi imajı sayeinde seçim kampanyasında daha rahat popülüzim yapabilir.

Baykal’la flört

Baykal’ın son açılımları hakkındaysa, genellikle gözden kaçmakta olan bir boyutun altını çizmek istiyorum. Bilindiği gibi, bazı muhafazakâr kişi ve çevreler Baykal’ı aşırı ölçüde destekliyor ve kimi CHP milletvekilleri de bunu sadece, Baykal’ın tesettürü meşrulaştırması ve tek parti dönemini tartışmaya açmasına bağlıyorlar. Halbuki bu kesimlerin Baykal’ı coşkuyla alkışlamalarının ardında sadece ideolojik motivasyonlar yatmıyor, işin içinde bazı siyasi hesaplar da var.

Baykal’ın, samimiyeti hayli şüpheli şu birkaç adımla çok sayıda Sünni muhafazakâr oy olması tabii ki pek mümkün gözükmüyor. Fakat bazı örgütlü İslami yapılar, Baykal kozunu oynayarak AKP ile pazarlığa oturabilir veya zaten masadalarsa, ondan daha fazla taviz koparabilirler.

Bu noktada “liberal” aydınların eleştirilerini hatılayalım: Reformlara bariz bir şekilde ara vermiş, Kürt sorununda TSK ile kapsamlı bir mutabakat içinde olan AKP ve Erdoğan kimi İslami grup, cemaat ve aydınlara eskisi kadar güven vermiyor, onları artık fazla heyecanlandırmıyor.

Kuşkusuz AKP’nin alternatifi olarak CHP’yi görmeleri pek inandırıcı olmaz, ancak Baykal ile flörtleşmelerinin Erdoğan’ın pek hoşuna gitmediğini kestirebiliriz