Baykal ve körlük

TRT Şeş’in Kürtçe yayına başlaması sonrası en tuhaf açıklama kanımca CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’dan geldi.

Kanımca bir dizi psikolojik ve siyasal nedenin etkisi altında Sayın Baykal TRT Şeş’in Kürtçe yayına başladığı günlerde yaptığı bir açıklamada ‘devletin etnik kör olması’ gerektiğini belirtti ve bu kavram çerçevesinde de bir devlet televizyonu olan TRT’nin bir etnik kesimin diliyle yayın yapmasını etnik kimlikler karşısında ‘kör/tarafsız’ olması gereken devlet kavramı açısından sakıncalı buldu.

Doğrudur, devlet etnik kimliklere karşı eşit mesafede durmalıdır, bu açıdan yani söylem düzeyinde Sayın Baykal haklıdır, ama meselenin altını biraz kurcaladığınız zaman ortaya Sayın Baykal’ın büyük tutarsızlığı da çıkmaktadır.

Sayın Baykal bugün bir siyasetçidir ama köken olarak öğretim üyesidir, doktorası ve doçentliği vardır, siyasete girişinin kökeninde de Mülkiye öğretim üyeliği yatmaktadır ve bu geçmiş Sayın Baykal’ı bu konularda çok daha güçlü bir tutarlılığa mahkum etmektedir ama durum pek öyle görünmemektedir.

TRT ağırlıklı olarak kamu gelirleriyle faaliyet gösteren bir yayın kuruluşudur ve tüm yurttaşların vergileriyle yayın yapan bir televizyonun kanallarından birinin toplam sayılarının on milyon dolayında olduğu söylenen ve anadilleri kürtçe olan bir yurttaş grubuna anadillerinde yayın yapması demokratik bir zorunluktur; burada tek tartışılabilecek konu devletin bir televizyonunun olup olamayacağı konusudur, kamu yayıncılığı kavramı ilginç ve tartışmalı bir meseledir.

Şayet bir devlet televizyonu kavramı olacaksa bu televizyondan kürtçe yayın yapılması doğal ve gereklidir; yapılması gereken nüfus sayımlarında yurttaşlara tekrar anadil konusunda bir soru yöneltilmesi ve belirli bir barajı, mesela yüzde üçü ya da yüzde beşi aşan dillere TRT üzerinden yayın hakkı tanınmalıdır.

Daha da önemlisi bu dillerde, isteyen kişi ve kurumların ulusal bazda özel radyo ve televizyon yayıncılığı yapma hakkı tanınması, bu yayınların evrensel hukuk ilkeleri doğrultusunda denetlenmesidir.

Sayın Baykal’ın büyük tutarsızlığı TRT’nin varlığına itiraz etmeden başka bir etnik grubun ama çoğunluk etnik grubunun dilinde devlet tekelini savunmasıdır.

Bu aşamada AK Parti’ye düşen temel görev de bu olumlu açılım sonrası bu açılımı Siyasal Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, Nüfus Kanunu vs. gibi mevzuatta da sürdürmesi, meseleye evrensel hukukun mesela üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin hukuk (Strasburg, 5 Kasım 1992, Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı) çerçevesinden bakmasıdır; aksi durumda ortaya büyük bir tutarsızlık ve bu tutarsızlığı izleyecek bir kaos çıkabilir.

Sayın Baykal’ın ikinci ve kanımca en büyük tutarsızlığı ise devletin etnik kör olmasını talep ederken aynı devletin inançlar karşısında körlüğünü talep etmemesidir;
Sayın Baykal aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik körlüğünü de tam talep etmemektedir, buram buram türk ırkçılığı kokan söylemler CHP’de hem dün hem de bugün çok yaygındır.

Devletin etnisite ve inançlar karşısında körlüğünü talep etmek tutarlılık ister, TRT’nin Kürtçe yayın yapmasını tarafsız devlet ilkesine karşı gören Sayın Baykal, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) gibi devletin inançlar karşısında körlüğüne büyük bir darbe vuran yapılanmaya da sesini bile çıkarmayarak herşeyden önce akademisyen geçmişine ve bu geçmişin gerektirdiği tutarlılığa büyük ayıp etmektedir.

Devletimiz, şayet başka çağdaş devletlerin yaptığı gibi etnik kimliklere ve farklı inançlara eşit mesafede duracak ise, CHP Başkanı bu temel evrensel ilkeyi savunacak ise ilk yapması gereken DİB’in mevcut yapılanmasına, finansman biçimine, Siyasal Partiler Kanunu’nun en korkunç maddesi 89. maddeye itiraz etmek olmalıdır.

Herkesten tüm talebimiz biraz tutarlılıktır.