Kıskançlıktan dolayı ayrıldığım namzedim bana beddua ediyor. "Benimle oynadın, sana hakkımı helal etmiyorum" deyip tel'in ediyor. Ne tavsiye edersiniz? (Rumuz: Zafer)
İnsanların gönlünü yapmak kadar güzel bir şey olmadığı gibi, insanların kalbini kırmak kadar da çirkin bir şey yoktur.
Anlaşılan o ki ümit vermişsiniz, tatlı hayaller kurmuşsunuz, gelecek vadetmişsiniz, kalbine girmişsiniz. O da size bağlanmış, gönlünü kaptırmış, saf ve temiz dünyasını size açmış.
Fakat ne olduysa olmuş, siz buna ister "kıskançlık" deyin, isterseniz başka bir şey deyin, ne ad verirseniz verin, bir defa kızcağızın sevgisi nefrete dönüşmüş, aşkı düşmanlıkla eşleşmiş, size diş biler hale gelmiş.
"Beddua" ediyor, "tel'in"de bulunuyorsa ne yapıp gönlünü alın, memnun edin, araya bazı insanların koyarak hakkını helal ettirmeye çalışın. Yanlış yaptığınızı, hatalı olduğunuzu, kusurun bütünüyle kendinizde olduğunu kabul edin.
En azından "Kısmet değilmiş, kaderimize böyle yazılmış, nasip olsaydı çoktan biterdi" gibi sözlerle en azından suçunuzu itiraf edin. Kendinizi onun yerine koyduğunuzda ne gibi bir muamele görmek isterdiniz, size neler yapılmasını beklerdiniz, onları düşünün.
Çünkü gönlü kırık, ümidi yitik, geleceği bitik insanları teselli ekmek görüldüğü kadar kolay değil. En son uzunca bir mektup yazarak kendinize göre bazı gerekçeler göstererek affını isteyebilirsiniz. Daha olmadı, dualar ettiğinizi söyler "kalbine mukabil/karşılık bir kalple" buluşmasını istersiniz.
Beni sürekli eleştiriyor, incitiyor
Eşim beni sürekli eleştiriyor, gereksiz yere incitiyor, ruhen çok yoruyor. İyilikle vazgeçirmeye çalışıyorum, bu sefere de dalga geçiyor. Tavır yapıyorum, olmuyor. Ancak onun gibi yaparsam toparlanıyor. Bu hareketim sabırsızlığa mı giriyor? Günah ve kul hakkı olur diye üzülüyorum. (Rumuz: Sema)
Sürekli çatışma halinde olmak, kavga etmek, incinmek ve incitmek, her yapılanı eleştirmek ne kişinin kendine bir fayda verir ne de karşıyı yola getirir.
Daha çok onun nefretini kazanırsınız, kinini arttırırsınız, intikam duygularını tahrik edersiniz. Çünkü düşmanlık üzerine hiçbir şey bina edilmez, kırarak dökerek hiçbir yere varılmaz.
Böyle olumsuz hareketler bir an için nefsi tatmin etse de bir defa kalp burulmaya görsün bir daha çok zor düzelir.
"Birbiriyle çekişenler, boğuşanlar müspet hareket edemezler" diye güzel bir söz vardır. Çünkü fırsatını buldukça, açığını yakaladıkça ayağını kaydırmayı düşünür, mahcup edip zor durumda bırakmaya çalışır.
Bu arada siz alttan aldıkça, konuyu yatıştırmaya kalktıkça, yumuşak ve nazik hareket ettikçe daha da üzerinize geliyorsa, birbirinizin eşref saatini bulun, muhabbetli ve neşeli olduğunuz zamanlarda sakin bir mekânda bir yemek masasında buluşun. Bir yandan midenizin açlığını yatıştırırken, bir yandan da yaşadığınız soruna, olumsuz yaklaşımlara çareler üretin.
Birbirinizi suçlamadan, hatasını yüzüne vurmadan, kusurlarını sayıp dökmeden, Türkçesi yara yapmadan, nasırına basmadan, gözünün içine bakarak kalbine hitap edin, vicdanına seslenin, ruhunu okşayın. Birbirini seven ve sevmeye mahkûm olan bir çift/ikili olduğunuzu dile getirin.
"Allah seni bana, beni sana layık görmüş", "Benim sana, senin de bana kanaat etmen lazım", "Dosta düşmana kendimizi güldürmeyelim", "Şeytanı sevindirip bayram ettirmeyelim" gibi sözlerle "Barış masasında" buluşun, sevgi potasında birleşin, muhabbet ikliminde anlaşın.
Bakacaksınız ki arada öyle ahım şahım bir şey yokmuş, bir alınganlık, bir yanlış anlama varmış. Daha net söylemem gerekirse çocuklar gibi "evcilik oynamayın", evliliği ciddiye alın, siz ciddiye aldıkça nefis susar, şeytan işsiz kalır, hissiyatınız yatışır, duygularınız yerine akla ve mantığa devreder, göz göre birbirinizin kuyusunu kazmazsınız.
Böyle olumlu hareket ederseniz meleklerin duasını alırsınız, Allah'ın yardımı yetişir. Mutlu ve kutlu bir hayatı paylaşırınız.