İslam’ı yaşamak ve yaymak için çalışan kullarına Allah’ın bahşettiği yeryüzünün Halifesi olma yani bugünkü tabirle süper güç olma nimetini, Batılılaşma ihaneti uğruna kaybedeli tam iki asır geçti. Maddi ve manevi sahada kalkınmayı başaramadığımızdan, İslam’a İsyan Coğrafyasında sefil ve zelil halde yaşayan bir topluluk haline geldik.
Müslüman ülkelerin başında İslam nizamına savaş açan Sisi gibi yerli Ebu Cehiller, dış güçleri aratmayacak maddi ve manevi işgalleri gerçekleştirdiler. Medeniyetimizin düşmanları bu adamlar, maalesef kendi halkları tarafından da kahramanlaştırıldılar.
Nihayet son yarım asırdır yeniden başlayan İslam Medeniyetine dönüş hareketi meyvelerini vermeye başladı. Üzerinde Siyonist oyunların oynandığı Türkiye’miz ilk uyanmakta olan ülkelerin başında geliyor elhamdülillah.
Asırlık milli bir mücadelenin neticesindedir ki, son on yıldır ilk defa ülkemizin meclisinde ve bakanlar kurulunda milli bir irade iktidardadır.
Şimdi ilk defa halkımız kendi Cumhurbaşkanını kendi iradesiyle seçebilecek bir imtihanın sorumluluğu altında, 10 Ağustos’ta tekrar sandık başına gidecek!
Bu imtihanda en büyük sorumluluk Cumhurbaşkanı ve Başbakan kardeşlerimizindir. Geçmişte her ikisi de nefis imtihanlarını fedakârlıklarıyla kazandılar.
Abdullah Gül kardeşimiz başbakanlık emanetini siyasi yasağı kalkan Tayyib Erdoğan kardeşimize çekinmeden teslim ederek, Tayyib Erdoğan kardeşimiz de Cumhurbaşkanlığı adaylığında Abdullah Gül kardeşini nefsine tercih ederek bu imtihanı kazanmışlardı elhamdülillah.
Şimdi çevrelerindeki bazı dalkavukların tahriklerine aldanmadan geniş tabanlı istişareler neticesinde alınacak karara birlikte uyacaklardır inşallah.
Unutmayalım ki; ben diyenler bir gün mutlaka kaybederler. Evet; benim partim, benim hükümetim, benim başarım diyenler bir gün mutlaka kaybederler.
Çünkü ben demek yalnız Allah’a mahsustur. Yaratıcımız Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de sadece, “Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” ayeti kerimesinde ben kelimesini kullanırken, diğer ayetlerinde meleklerin görevlerini taltif ve tebrik için hep biz kelimesini kullanması hepimiz için ders olmalıdır. Kişileri dediğim dedik hastalığına yakalattıran enaniyet kelimesi Arapça Ene(ben)kelimesinden gelen Ben’in tezahürü olduğunu asla unutmayalım.
Kişiler üzerinde yapılacak siyasetin ve istişarelerin faydası kısadır. Bu sebeple kriterler ve ilkeler üzerinde siyasi kararlar alınmalıdır.
Kanaatim odur ki; Geniş tabanlı istişareler neticesinde, Cumhurbaşkanı hangi kardeşimiz olursa olsun, ama Başbakan ile parti başkanlığı mutlaka ayrılmalıdır.
Çünkü süratle kalkınmakta olan Türkiye’mizin içte ve dışta devasa sorunları vardır. Ve ülkemizi çekemeyenlerin oyunları kıyamete kadar da devam edecektir.
Başbakan, bu sorunların yanında teşkilat meselleriyle detaylıca ilgilenecek vakit bulamamaktadır. Bu durumun acı neticelerini bazı belediye adaylarının tespitindeki isabetsizliklerde bir kere daha yaşadık. Teşkilatlarla ilgilendiğinde de ülke sorunlarıyla ilgilenmeye vakit bulamamaktadır. Her iki halde de aşırı yorgunluk içinde isabetli kararları almakta zorlanmaktadırlar.
Henüz yolun başındayız. Yani ülkemizde taşların yerine oturtulmaya çalışıldığı çocukluk dönemindeyiz. Gençlik dönemine geçiş aşamasındayız. Gevşemeden, şımarmadan ve dünya dengelerini mutlaka hesaba katarak yürümek zorundayız. Ülke arabasını yolculara göre değil, dikenli ve engelli yollara göre sürmeye mecburuz.
“Ben yok! Biz varız! Ve hepimiz birlikte başarabiliriz” şuuruyla Yeniden Büyük Türkiye için yola devam inşallah!
Medine- i Münevvere’den selam ve dualarımızla!