Önceleri pek önemsememiştim... Çünkü, Cumhuriyet, bunu hep yapıyordu... Öyle ya; birer Ergenekon yapımı olduğu sonradan ortaya çıkan Cumhuriyet mitingleri öncesinde kapkara anonslarla çıkıp, Tehlikenin Farkında mısınız? diyen Cumhuriyet, bu defa da beyaz sayfalarla ortaya çıkıp, Biz susarsak, kim konuşacak? diyerek, yine tahrik kokan bir taktiğe başvuruyordu... Cumhuriyetin, 1 Mart tarihli sayısı, tam 4 sayfası beyaz olarak çıkmıştı!.. Dedim ya; Cumhuriyetin kışkırtma ve ajitasyon amaçlı tavrını çok iyi bildiğim için, pek üzerinde durmadım... Ama ertesi günkü gazetelerin haberlerini okuyup, televizyonlara çıkan konuşmacıların sözlerini duyunca, susma dedim kendi kendime; Susma!.. Eğer susup da meydanı boş bırakırsan, kamuoyu gerçeği öğrenemeyecek!
İşte bu yüzden, Cumhuriyetin beyaz sayfalarının ardında yatan siyah ve hatta kapkara zihniyeti yazmaya karar verdim!..
CUMHURİYETİN KUYRUK ACISI NE?
Öncelikle şunu söyleyeyim: Biraz önce de dediğim gibi; 1 Mart Pazar günkü Cumhuriyetin ön sayfası ve onun arkası ile son sayfası ve onun arkası, yani 4 sayfası beyazdı!..
Birinci sayfada; Biz susarsak, kim konuşacak? başlıklı bir başyazı vardı... Başyazıda, özetle deniliyordu ki; Bu gidiş gidiş değildir. Özgür medyaya karşı harp süreci öyle bir aşamaya ulaşmıştır ki Cumhuriyet bu vahim gerçeğin altını tarihsel bir uyarıyla çizmeyi yalnız gazetemiz adına değil, tüm Türkiyenin varoluşu açısından kaçınılmaz görüyor...
AKP, elindeki devlet olanaklarını pervasızca kullanıyor, kendinden yana medya oluşturmak için gazete, televizyon satın alıyor, kendinden yana olmayan medyaya vergi cezaları uygulamaya yöneliyor, karşıt bellediği yazar ve gazetecilere asılsız suçlamalarla soruşturmalar açtırarak basındaki muhalefeti sindirmeye çalışıyor; bu yolda bir geniş saldırı cephesi oluşturmuş durumdadır. Tüm kamuoyunu uyarmak için herkese soruyoruz: Biz susarsak... Kim konuşacak?..
Anlaşılacağı gibi;
Cumhuriyetin başyazısında Hükümetin uyguladığı sansür(!)den şikayet ediliyordu!..
Peki, kime sansür(!) uyguluyordu Hükümet?..
Bu başyazıyı okuyanlar, pekalâ, Cumhuriyetin Aydın Doğana destek verdiğini düşünebilirlerdi!..
Öyle ya;
Cumhuriyet, hiç de mecburiyeti olmadığı halde Doğan Yayın Holding ile dayanışma halindeydi!.. Bu ne güzel fedakârlık, ne güzel digergâmlıktı!..
Ama, kazın ayağı hiç de öyle değildi!..
Cumhuriyet, 826 milyon Liralık vergi kaçırma cezasına çarptırıldığından dolayı Aydın Doğana destek veriyor gibi görünüyordu ama, aslında kendi paçasını kurtarmaya çalışıyordu!..
Çünkü, kendisi de denetleniyordu ve bu bilgi Hürriyet yazarı Ferai Tınçın verdiği destek demecinin satır aralarında gizliydi!..
Ferai Tınç diyordu ki;
Aynı hafta içerisinde Doğan Medya Grubuna ezici bir vergi cezası kesilmesi, Çukurova grubunun patronunun eski bir bantla ilgili olarak Ergenekon çerçevesinde sorgulanması ve Cumhuriyet gazetesinin ortaklık yapısını incelemek üzere harekete geçilmesi, tesadüf olamaz. Ayrıca son olarak RTÜKün Show TVye yönelik girişimi de aynı şekilde muhalif haberlerin susturulmasını amaçlayan girişimlerdir.
Ferai Tınçın sözlerinden de anlaşılıyordu ki; Cumhuriyetin yaygarasının altında, biraz da kendi gazetelerinin ortaklık yapısının incelenmek üzere harekete geçilmesi vardı!..
Lütfen dikkat;
Cumhuriyet bağırıyordu, çünkü gazetenin ortaklık yapısı incelenmenin arefesindeydi!..
CUMHURİYETİN GİZLİ ORTAKLARI!
İyi, hoş da;
Cumhuriyetin ortaklık yapısını inceleyince, ortaya ne gibi bir tablo çıkacaktı ki, Cumhuriyet bundan rahatsız oluyordu!..
Kimdi Cumhuriyetin ortakları?..
Ankara Haber Koordinatörümüz Yener Dönmez, işte bu soruya takmış kafasını!..
Şöyle düşünmüş:
Cumhuriyet Aydın Doğana böylesine destek verdiğine; Hürriyet de, Cumhuriyetin sansüre tepkisine tam sayfa yer ayırdığına göre; Cumhuriyet ile Hürriyet arasında, mesleki dayanışmanın da ötesinde bir bağ olmalı!.. Acaba aralarında kurumsal bir bağlantı mı var?
Derken, karşısına ilginç bir tablo çıkmış!.. Öyle bir tablo ki; Cumhuriyetin yönetim ve hisse paylaşımı şemasında kimi ararsan var!..
Aydın Doğandan M. Emin Karamehmete!..
Turgay Cinerden Gürbüz Çapana!..
Buyrun, şemaya birlikte bakalım:
¥ AYDIN DOĞAN: Ortaklık payı çok düşük!
¥ İNAN KIRAÇ: Koç Grubu, yüzde 7 pay sahibi, Vehbi Koçun damadı, Koç Grubunda uzun yıllar yöneticilik yaptı.
¥ TURGAY CİNER: Ciner Holdingin sahibi, yüzde 18 pay sahibi, Habertürk televizyonu ile Haber Türk gazetesinin sahibi.
¥ KENAN TEKDAĞ: Ciner Grubu Medya Grup Başkanı, Turgay Cineri temsil ediyor.
¥ MEHMET EMİN KARAMEHMET: Çukurova Grubu, yüzde 9 pay sahibi, Akşam ve Güneş gazeteleri, Show TV, SkyTürk televizyonları ve Turkcellin sahibi.
¥ OSMAN BERKMEN: Karamehmeti temsilen yönetim kurulu üyesi
¥ GÜRBÜZ ÇAPAN: Esenyurt eski Belediye Başkanı, Ergenekon tutuklusu, yüzde 8 pay sahibi.
¥ ZEKERİYA TEMİZEL: Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Eski Maliye Bakanı, BDDK eski Başkanı.
¥ AKIN ATALAY: Yönetim Kurulu üyesi, İlhan Selçuk ve Mustafa Balbayın avukatı.
¥ İLHAN SELÇUK: Yönetim Kurulu Başkanı, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi
¥ İBRAHİM YILDIZ: Yönetim Kurulu üyesi, Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni
¥ MUSTAFA BALBAY: Yönetim Kurulu üyesi, Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi
¥ ŞÜKRAN SONER: Yönetim Kurulu üyesi, Cumhuriyet gazetesi yazarı
PATRONLAR, CHP VE CUMHURİYET
Bu şemayı gördükten sonra, Cumhuriyetin kuyruk acısını sanıyorum anladım!..
Cumhuriyet, sansür(!)e karşı çıkıyor yaygaraları altında, Sermaye Piyasası Kuruluna mesaj gönderip, demek istiyor ki;
Benim ortaklarımı araştırıp da, örtülü kazanç aktarımından dolayı hakkımda suç duyurusunda bulunmaya filan kalkma!.. Benimle uğraşırsan, ben de bunun bir sansür olduğu konusunda işte böyle yaygara koparırım!
Ne yalan söyleyeyim;
Cumhuriyetin kopardığı beyaz yaygara olmasaydı; ne Yener Dönmezin içine kurt düşüp bu araştırmayı yapardı, ne de ben böyle bir yazı yazardım!..
Kopardıkları beyaz yaygara vesilesiyle hepimiz öğrendik ki, Cumhuriyetin arkasında, ensesi kalın patronlar vardır!..
Bütün gazeteler ilân-reklâm kıtlığından yakınırken, Cumhuriyete akıtılan tam sayfa ilan-reklâmların sebeb-i hikmetini şimdi daha iyi anlıyorum!..
Demek oluyor ki;
Ensesi kalın patronlarımız, Cumhuriyete sadece ortak değiller, onun yaşaması için ilan-reklâm da pompalıyorlar!..
Tabiî, bu pompalamada, CHPli belediyeleri de es geçmek olmaz!.. CHPli Çankaya Belediyesinin yaptığı gibi; onlar da, parasını vererek, paket paket aldıkları Cumhuriyeti bedava dağıtıyorlar!..
Ensesi kalın patronlar, CHP ve Doğan medya arasındaki bu dayanışmayı gördükten sonra, gıpta etmemek mümkün değil!..
Öyle bir dayanışma ki;
Vergi kaçırmaktan dolayı 826 milyon Lira cezaya çarptırılan Aydın Doğana en büyük destek; bu, bir rejim sorunudur diyen Deniz Baykaldan ve Bu bir sansürdür diyen Cumhuriyetten geliyor!.. Cumhuriyete en büyük destek de, Aydın Doğanın Hürriyetinden!..
ATMA BE HAMİDİYE!
Yalnız, benim anlayamadığım şu:
Bu ülkede hemen herkes vergi verirken, işçi, memur ve esnafın vergi kaçırma gibi bir lüksü yokken, işadamlarının böyle bir hakkı, böyle bir ayrıcalığı mı vardır ki, vergi kaçırma cezasına maruz kaldıklarında bunun adı sansür olsun, rejim sorunu olsun!.. Bu mudur faşizm rejimine gidiş, bu mudur dikta zihniyeti?..
Ohh, ne güzel memleket!..
Simitçi veya çaycılar vergi ödeyecekler ama işadamları vergi ödemeyecek, üstelik vergi kaçıracaklar öyle mi?!?..
Sevsinler böyle demokrasiyi!..
Vergi ve sansür dedim de, aklıma geldi... Aydın Doğanın Hürriyeti, İlhan Selçukun Cumhuriyetine destek verirken, Sultan 2. Abdülhamidden başlayıp, Adnan Menderes, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğana kadar bütün yöneticilerin uyguladıkları sansürlerden örnekler vermiş!.
Ama, ne hikmettir bilinmez;
İsmet İnönüden hiç bahsetmemişler!..
Oysa, 3 Mart 1925te Mecliste kabul edilen bir Takrir-i Sükûn Kanunu var ki; o dönemde teşkilat ve neşriyata uygulanan sansürün boyutları anlatılır gibi değil!..
Bırakın insanların fikirlerini, canları bile İsmet İnönünün iki dudağının arasındaydı!.. O dönemde kurulan İstiklâl Mahkemeleri ise; Sanığın idamına, şahitlerin bilâhare dinlenmesine! şeklinde kararlar veriyordu!..
Bu da yetmiyor;
Şapka giymedikleri, vergi de vermedikleri için Rize halkı topa tutuluyordu!..
Bilenler, bilir...
Rize Limanına 1-15 Aralık 1925 tarihlerinde demirlemiş olan Hamidiye Zırhlısından halka yönelik top ateşleri yapması, Rize halkının Atma be Hamidiye atma!.. Şapkayı da giyeriz, vergiyi de veririz demesine yol açmış, bu söz literatürümüze girmiş, hafızalarımıza kazınmıştır!..
Ne ilginç değil mi;
O dönemde vergi vermedikleri için camileri top ateşine tutulan bir millet, bugün vergi kaçırdıkları iddia edilen medya patronlarının ağzından, bunun bir sansür olduğunu duyuyor!..
CUMHURİYETTEN SANSÜR ÖRNEKLERİ
Gelelim, şu sansür meselesine... Başbakan Tayyip Erdoğan Hükümetinin basına sansür uyguladığını ve basın özgürlüğüne darbe vurduğunu iddia eden Cumhuriyet, bu söyleminde acaba ne kadar samimidir?..
Şahsen ben, Cumhuriyetin sansür lafını duyunca; Bak şu konuşana! demekten kendimi alamadım!..
Evet, bakın şu konuşana
Çünkü efendim;
Cumhuriyetin bizzat kendisi, hem de kendi yazar-çizerlerine karşı, sansürün şahını uyguladı!..
Ankara Büromuz muhabirlerinden Abdullah Aydın, Cumhuriyetin kendi adamlarına uyguladığı sansürlerden uzunca bir liste çıkarmış ama ben birkaçını sıralamak istiyorum.
Buyrun, Cumhuriyetten sansür örnekleri:
¥ Toktamış Ateş, 14 yıl boyunca yazarlığını yaptığı Cumhuriyet gazetesinden sansür nedeniyle ayrılmıştı. Ateş Artık kesinlikle Cumhuriyet'te yazmam demiş ve Cumhuriyeti sansürcülükle suçlamıştı.
¥ 24 Ocak 2007 tarihinde Cumhuriyet çalışanlarının gazeteye verdiği ilanın gazetenin İstanbul baskısında "kendilerinden habersiz" olarak ve "değiştirilerek" yayınlandığı ortaya çıkmıştı.
Cumhuriyet çalışanları da "ilanımızın orijinal halinin, hiç haberimiz olmaksızın, hiçbirimize danışılmaksızın, gazete yönetiminin 'ideolojik' tutumu ile değiştirilmesini kınıyoruz" diyerek basın açıklaması yapmışlardı.
SANSÜRÜN DETAYLARINI ANLATTI!
¥ Cumhuriyet yazarı ve Skytürk program sunucusu Enver Aysever'in "Bir Mustafa Kemal Yazısı" başlığıyla yazdığı yazının Cumhuriyet yönetimi tarafından yayınlanmadığı ortaya çıkmıştı.
Aysever program yaptığı SkyTürk'ün internet sitesinde 'Sansür' başlıklı bir yazı kaleme alarak 'Makas' olayının detaylarını anlatmıştı.
¥ Nihat Behram da 24 Eylül 2008 tarihinde Sol dergisinde, Onur Behramoğluna ait bir yazının Cumhuriyet Gazetesi tarafından nasıl sansüre uğradığını şöyle anlatmıştı; Yazı, yayınlanması için verildiği Cumhuriyet Gazetesinde sansür edilmiştir. Bu sansür, Cumhuriyetin uyuşuk, yeniliğe kapalı, genç ve dinamik atılımların önüne takoz olan, diri ve mücadeleci tavra tahammülsüz, okuruna lâyık olmayan yapısının, konuya yaklaşımlarındaki çapsızlıklarına rağmen kendi yazarlarını koruma anlayışının bir sonucudur.
¥ Cumhuriyet Gazetesi'nin 30 yıllık çizeri Tan Oral, Yeni Şafak gazetesine söyleşi verdiği ve bir karikatürü yayımlandığı için Cumhuriyet yönetimi tarafından kovulmuştu. Cumhuriyetin bu tavrı çok eleştirilmiş ve İşte Cumhuriyet Gazetesinin sansürcü kafası yorumları yapılmıştı.
Bu örnekler ortada dururken, sorarım size; Cumhuriyetin sansürden şikayete hakkı var mıdır?.. Öyle ya; bir şeyden şikayet eden adam o şeyi ilk önce kendisi yapmamalıdır!..
Yaparsan, Bu ne perhiz, bu ne turşu derler!..
Derler!.. Daha çok şeyler derler ama, yerimiz bitti!.. Onun için kısa kesip diyelim ki; beyaz sayfaların ardındaki bu karanlık gerçekleri hiç kimse örtbas edemez!..
Çünkü gerçeklerin, yıllar sonra bile olsa, ortaya çıkmak gibi bir huyları vardır!..
Bilmem, anlatabildim mi?
============
CHPde dövme alışkanlığı!
Dün de yazdım ya; bu CHPliler insanı sevmezler, bunlar adam dövmeyi bilirler dedim ya, ne ilginçtir ki, CHPliler bu tezimi güçlendirmek için ellerinden geleni yapıyorlar!..
Muhabirimiz Hüseyin Kulaoğlunu, sırf soru sorduğu için tartaklayıp, dövdüler... Hemen ardından; bir elinde Kuran-ı Kerim, bir elinde CHP bayrağı olduğu halde Kılıçdaroğlunun seçim otobüsüne binmek isteyen Kıymet Özgür adlı kadını da fena halde tartaklayıp, feci şekilde dövdüler!..
Adam dövmeye alışmış CHPliler, duydum ki, dün de bir yankesiciyi dövmüşler!..
Önce Vakit muhabiri, sonra çarşaflı kadın derken, şimdi de yankesici!..
Korkarım ki, bunlar sonradan aramıza geldi diyerek, İlhan Kesiciyi de dövmeye kalkarlar!..
Dövmeye alışmışlar ya, yaparlar mı yaparlar!..