Bilardo ya da satranç oynar mısınız.. Bilardoda sadece vurduğunuz top değil, vurduğunuz topun vurduğu toplara bakın ve onlar nereye gidiyor!? Ya da önünüze yemeniz için bir asker veriyorlarsa filinizi kaybetmeyin.
Geçen gün bir düğün ya da nişanla ilgili takı merasimi servis edildi. İddia o ki, o görüntüler AK Partili bir bakanın kızına ya da yeğenine aitti. Ama değilmiş, sonra anlaşıldı ki, CHP Alanya ilçe başkan yardımcısının ailesinden birinin takı merasimi imiş.
Bu olayı servis edenler bir komplo kurmuş olabilirler. Ya da sıradan bir olay olarak gelişmiş de olabilir. Ama sonuçta önce birileri AK Parti’ye saldırdı, sonra iş tersine dönünce CHP’ye eleştiriler gelmeye başladı.
Aslında CHP’ye tepkinin daha fazla olması gerekirdi. Bu iki sebepten olmalı idi, bir madem birileri bir haksızlığı eleştiriyorlardı, haksızlık yapan kim olursa olsun, bu defa öbür tarafa aynı tepkiyi göstermeleri gerekirdi.
Ne gezer.
2. sebeb de sen solcuyum diyorsun, yolsuzluklar, israf diye iktidarı eleştiriyorsun, CHP tabanı “bizi aldatıyor musunuz” diye daha fazla tepki göstermesi gerekirdi.
Birileri bu olayı bugün ve yarın kullanacaktır. Büyük ihtimalle de herkes ötekinin kirli çamaşırlarını ortaya dökecektir. Sonuçta, “tencere dibin kara, seninki benden kara”.
Aslında farkında mısınız, bu sürecin sonunda çok büyük bir kitle siyasetten soğuyor. Yani burada bir depolitizasyon sözkonusu. İnsanlar kime inanacaklarını, kime güveneceklerini şaşırmış durumdalar. Bu konuda kişi kendi nefsine de mutlak güven duymasın. Müslümanlar “Beni bana bırakma Rabbim” diye dua etmelerinin sebebi budur. Başkalarına güvenme konusunda da ihtiyad edelim. Çünkü onlar da nefs taşıyor. Güvenmek güzel olsa da, kontrol etmek daha da güzeldir.
Dün ayın 21’i idi. Yani tarih 21.10.2021 idi.
Bu tarih birileri için ezoterik anlamlar taşıyor. Yani bugünden başlayarak yıl sonuna kadar sürprizlerle dolu bir sürece gireceğiz.
Bu süreç 2022’de de güncellenerek devam edecek. Bu birileri için önemli bir bilgi olsa ve o birileri planlarını, hesaplarını bu tarihe göre yapsa da, geleceği yalnız Allah bilir. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Bizim için aslolan Allah’ın ipine tutunmak, rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır.
Yani bizim kendimizi değiştirmemiz gerekiyor.
Ama hemen herkes ötekileri değiştirme, dönüştürme çabasında.
Biliyorsunuz, önceki gün KKTC karıştı. Sedat Peker; Falyalı’ya vurdu, ama, KKTC Başbakanı Ersan Saner’in koltuğu sallandı. Nasıl oldu bu iş. Siz Halil Falyalı’ya vurdunuz ama, KKTC Başbakanı Ersan Saner düştü. Nasıl oldu iş.
Bugünlerde neler oldu? Kavala konusunda ABD ve AB’den, AİHM’den sert açıklamalar geldi. Akla Papaz Andrew Craig Brunson geldi. Bu tartışmalar yine egemenlik, yargı bağımsızlığı üzerinden yapılıyor!
Başta size iki örnek vermiştim. Biri satranç ötekisi bilardo örneği. Satrançta “yemeniz” için size kolay bir lokma sunuyorlarsa yemleniyor olabilirsiniz. O servis edilen görüntülerin sahibinden ibaret değildir bu gibi işlerde hedeflenen. Vurduğunuz taş değil, onun vurduğu taşa, ya da onun ilişkide olduğu daha büyük bir kişi var mı ona, onun ilişkilerine bakın. 17/25’de, asıl hedeflerine değil, asıl hedefe giden yolun köşe başındaki tarassut kulelerini hedef almışlardı. Ya da bilardo örneğinde olduğu gibi Sadece Falyalı / Saner krizi değil, mesela o görüntüler, başka görüntülerin öncüsü olabilir mi. O grubta, o mekanda aceba başka kimler vardı.
Yani birileri “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” demiş olabilir mi!
Turpun büyüğü heybede(!) olmasın sakın.
Bu tezgahı kuranlar, bir taşla bir düzine kuş vurmayı planlayanlar, aynı zamanda bir tavşandan bir o kadar post çıkarmayı da bilirler.
Mesele; Peker, Falyalı, Saner meselesi değil. Kibriti gözünüze çok yaklaştırırsanız, arkasında bir ormanı kaybedersiniz. Burada günah keçisi belli, Falyalı.
Mevlana, “Köpeğin kuyruğuna bastım, sesi ağzından çıktı” diyor! Peki siz kimin kuyruğuna bastınız!
Manzaraya bakınca olay Falyalı’nın şantaj kasedinden ibaret değil gibi.
Bir işin içinde Falyalı varsa, uyuşturucudan karaparaya, kumara kadar her şey vardır. Bunlar varsa fuhşiyat olmazsa olmaz. Milli menfaatlar ise işte gün gelir böyle sarhoş masasında meze yapılır birileri tarafından.
İşin içine biraz siyaset serpiştirelim(!). Mesela F35, S-400.Tamam, biraz da Kavala ekelim üstüne. KKTC’de Maraş bölgesinden söz etmeye gerek var mı? Hani KKTC Bakanlar Kurulu, ülkede deniz üssü kurulması için Dipkarpaz köyü Zafer burnu mevkiinde bulunan vakıf arazilerini 30 yıllığına Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığının kullanımına vermişti, ne oldu o iş..
Söyleyelim: KKTC’deki AB yanlısı Şehir Plancıları Odası, bölgenin Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğunu açıkladı.
“Söz konusu parseller Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı içerisindedir” dedi ve ekledi:
“Ağaç kesilemez ve ekilemez.”
Hadi şimdi, bir de iklim anlaşmasını imzaladınız, ne yapacaksınız bakalım. 2000’li yılların başında da Türk Deniz Kuvvetleri Doğu Akdeniz’de bir tersane inşaatına başlamıştı. O da başlamadan bitmişti. Hem de Alman Heinrich Böll Vakfı’nın fonladığı çevre girişimcisi STK Platformu konuyu Danıştay’a götürdü.
Bu işler böyledir. Şimdi bir de İklim anlaşmasını imzaladınız ya, o sözleşme hükümleri “Norm Hukuk” statüsündedir ve yasadan önce gelir. Hali hazırda Doğu Akdeniz’de donanmamız o gündür, bugündür bakım-onarım için İzmir’e, İstanbul’a, İzmit’e gelir-gider.
Sabırlı olun, daha yeni başlıyorlar. Siz %78 mRNAnın yan etkisine ve zararlarına rağmen kampanyaya devam.
Bu işi çözelim, sıra onlara da gelir belki bir gün.
Maske, mesafe, iğneni ol, test yaptır, yola devam! Şimdi çevreci olma zamanı!?
Selâm ve dua ile.