Ligin boyu kısalıyor.
Her geçen hafta Çaykur Rizespor için tehlike çanları daha tehlikeli çalıyor.
Bu saatten sonra kendi evinde maç kaybetmek, bile bile lades demektir.
Pandemi sonrası değişen hayatlarımızda, liglerle ilgili tarihler ve uygulamalar kafa karıştırmaya devam ediyor.
2020 yılında herkesin eve kapanıp seyircisiz maçlar oynandığı ve ligler sona erdiğinde küme düşme kaldırılmıştı.
Bu inanılmaz bir hata, inanılmaz bir öngörü eksikliği idi. Oldukça gelir kayıplarının yaşandığı bu süreçte 3 takımın daha azalan gelirlere ortak olması, sonraki süreçlerde maçların yoğunluğu, bir takımın maç yapmadan bay geçmesi vs.
Bu olumsuz şartlar bugünde devam ediyor.
Ligin ilk devresi bitmiş ara vermeden 2.devre oynanmaya başladı. Transfer süreci bugün hala devam ediyor. Ligin 2. yarısında 5 maç oynanmış.
Sezon başı oldukça kötü bir başlangıç yapan Çaykur Rizespor, teknik adam değişikliği sonrası canlanmaya ve takım kimliği kazanmaya başlamıştı.
Bu süreçte en büyük beklenti, ara transfer sürecinde eksik bölgelere takviyelerle takım kimliğinin artması ve kazanan takım alışkanlığı kazanmasıydı.
Sezon başından beri takım adına en belirgin özellik, çok basit gol yemek ve akan oyundan gol atamama özellikleriydi.
Gelelim Adana Demirspor maçına.
Ligin başından beri oynayan takım kadrosuyla sahaya çıkıldı.
Sanki transfer süreci yaşanmamış, takıma takviye yapılmamış. (Öncelikle şu ana kadar yapılan transferler, Yusuf Sarı, Kubilay ve Gedson Fernandes takıma katkı yapacak.) Ancak Çaykur Rizespor'un en büyük eksikliği stoper mevkiinde. Ligin başından beri bariz gözüken bu mevki için ligler devam ederken araştırılmalı, anlaşılmalı ve transferin ilk günlerinde takıma katılmalıydı.
Hala belli isimler konuşuluyor. Anlaşılacak, takıma katılacak ve katkı yapacak. Ne diyelim inşallah yeterli olur, atı alan Üsküdar`ı geçmez. Ama zor, her geçen zaman zorluk derecesi artıyor.
Maçlar oynanır ve sonrasında yorumlanır. Ne oynadığı belli değil diye bir tabir kullanılır.
Aslında bu ifadeyi kullanan, takım oyununu beğenmemiş ve eleştirel anlamda bu ifadeyi kullanır.
Adana Demirspor maçında, bir önceki maçtaki kadroyu sahada gördük. Kaleci hariç. Kadroda olmasına rağmen, Tarık yerine Zafer tercih edildi. Genç kaleci Zafer'in maç ve tecrübe eksikliği ilk dakikadan itibaren göründü. Takım olarak golleri yememize rağmen kalecinin bireysel hataları görüldü.
Ne oynandığı belli. 4-4-2 formatında sahaya çıkıldı. Çaykur Rizespor, ilk yarı oyunun hiçbir yerinde etkili olamadı.1.bölge ile 3. bölgenin arasındaki mesafe 60-70 metrelere çıktı. Birbirlerinden kopuk ve yardımlaşmasız bir maç oldu. Sanki eksik bir takım görüntüsü vardı. Yenilen goller inanılmazdı. Balotelli futbol yaşantısının en kolay gollerini atmış olabilir.
Çaykur Rizesporda 2. yarı başında, Yusuf Sarı ve Bolasie`nin sahaya girmesiyle format, 4-3-3 e döndü. Daha dirençli ve baskılı oynamaya başladı. Ancak olgun ve akan bir oyun göremedik. Adana Demirspor 2-0 ilerde olmanın verdiği güvenle, kendi alanında top çevirerek ve bekleyerek kontra ataklarla oynamaya başladı. 72. Dakikada Balotelli'nin attığı frikik golü sonrası fiş çekilmiş gibi oldu. 3'lü baraj kuruldu ancak vuruş yapılırken ortada baraj falan yoktu. Sahaya yeni giren Fernandes'te barajda idi. Dramatik ve üzücü bir gol.
Çaykur Rizespor'da bu yıl atılan gollerin çoğunluğu duran toplardandı. Bu maçta, kazanılan toplar sahanın en uzunu Adana Demirspor kalecisinin ellerinde eridi. Fernando Boldrin bu maçta sadece rakip kaleciyi çalıştırmış gibi oldu.
Adana Demirspor, kendini çok fazla zorlamadan, çok rahat bir galibiyet aldı. Galibiyeti hak etti.
Hakem için kolay bir maç oldu.
Ancak ilk yarı ortalarında cezaalanı dışında topa elle müdahale eden kaleci Zafer`i VAR uyarmasına rağmen dışarı atmayan hakem tam bir eyyam yaptı.
Futbol, hayat gibi.
Hayal kırıklığına uğramamak için beklentileri büyük tutmamak lazım.
Başarı kriteri nedir?
Özüne dönmüş, kendi yağıyla kavrulan ve sürdürülebilir bir sistemi oluşturan kulüp başarılı sayılmaz mı?
Yoksa, 3 direk arasından geçip ağlarla kucaklaşan top, bütün olumsuzlukların üzerini örtmeye yeter mi.?
Düşünmeye değer.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın.