2011 seçimleri öncesinde Sayın Cumhurbaşkanımız, çılgın proje olarak Kanal İstanbul'u açıklamıştı. Akabinde Marmaray faaliyete girdi, 3. Köprü, 3. Havaalanı, boğazda ikinci altgeçit çalışmaları halen devam ediyor. Bunlar takdir edilesi şeyler…
Şimdi yeni bir seçim sathına girerken İstanbul'a dair bir çılgın projeyi de ben takdirlerinize sunmak isterim. Daha evvel ÇAYKUR için "randevulu sistem"i yine sizlerin takdirine sunmuş, yeni sezonda uygulamaya geçtiğine şahit olmuştuk. Olayda ismim anılmasa da önemli olan insanlarımızın daha güzeli yaşamasıdır. Ki kalemimden maksat, milletimizin menfaatine olan her fikri ve projeyi açıklamaktır. Bunu bir vazife bildim, bileceğim.
İşte Çılgın Proje: 3. Havaalanı ve Kanal İstanbul hattında bir ilçe büyüklüğünde etrafı surlarla çevrili alanın içinde 16. - 17. yy dönemlerini yansıtan bir Osmanlı şehri…
Bu surların içinde Osmanlı pazarları, köşkleri, sarayları, dükkânları, hanları, hamamları, ibadethaneleri, kurumları, mahalleleri, çeşmeleri, külliyeleri vs. gerçek şekilleriyle kurulmalı, inşa edilmeli. Başta modern araçlar olmak üzere yeniye dair hiçbir şey içine dâhil edilmemeli. Atlar, at arabaları ulaşım araçları olmalı. Surların içindeki çalışma disiplini Osmanlı şehir sistemine uygun olmalı. Mesela çalışanlar Osmanlı kıyafetleri giymeli. Belki misafirlere dahi özel kıyafetler verilmeli ya da kiralanmalı.
Surların içine giren bir zaman tünelinden geçtiğini hissetmeli. Kendi kültür ve medeniyet izlerimizi hissederek, yaşayarak keşfetmemize imkân tanıyacak ölçüde bir düzen oturtulmalı. Surların içinde misafirler dolu dolu bir gün geçirebilmeli, ağırlanabilmeli, konaklatılabilmeli, toplantılar tertiplenebilmeli. Fakat yerleşime açılmamalı. Yerleşim surların içinden görülmeyecek yükseklikte surların dışında kalan alanlarda olmalı.
Günümüzde faaliyet gösteren bazı tarihsel kurumlarımız da bu surların içine taşınabilir.
Nesillerimize okul dersleri ile medeniyet bilincimizi aktaramadığımız aşikâr. Böylesi bir çılgın proje sayesinde yeni nesillerimiz için çok önemli bir bilinç kaynağı sunmuş oluruz. Gerek Miniatürk, gerek Panoramik alanlar kısmen de olsa kültür ve tarih medeniyetimize katkı sağlamıştır. Ama bahsettiğim proje şimdiye dek Türkiye'de yapılan kültür yatırımlarının hepsini yutacak çapta evrensel bir model olacaktır.
Yap işlet devret usulüyle faaliyete geçirilebilecek böylesi bir yapı İstanbul'a çok yakışır gerçekten. 100. yılında I. Dünya Savaşı Belgeleri programı vesilesi ile kurumumuza (Osmanlı Arşivi) teşrif eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Kadir TOPBAŞ Bey'e bu projeyi arz etme imkânı buldum. Sağ olsunlar dikkatle dinlediler. Buna benzer bir projeyi Süleymaniye Külliyesi çevresi için düşündüklerini, bahsettiğim projenin de düşünülebilir olduğunu söylediler.
Elbette ki İstanbul tarih figürleriyle doludur. Fakat yeni ile eski o kadar girift haldedir ki ne eskiyi ne de yeniyi başlı başına hissetmek, dolu dolu yaşamak pek mümkün olmuyor. Benim de projemin hareket noktası da zaten bu: Eskiyi hissettirecek ve yaşatacak bir bilinç merkezi oluşturmak.
Tabi bu çok teferruatlı bir proje… Ben burada sadece fikir olarak dikkatlerinize sunmak istedim. İş realite sürecine girdiğinde işin gerektirdiği uzmanlar, heyetler ve kurullar her bir adımı en ince teferruatına kadar belirler ve hayata geçirirler.
Bir gün böyle bir proje gerçekleşecek ama gönül arzu eder ki büyük projeleri göğüslemeye yetkin olduğumuz bu dönemde gerçekleşsin.
Bu vesileyle yeni bir seçim sathına girerken ilgili ve yetkililere bir Çılgın Proje çağrısı yapmış ve daha önemlisi projeyi halkımızın takdirine sunmuş olduk.
Görelim Mevla'm neyler, neylerse güzel eyler…