Günah denizinde yüzen bir geminin kamarasında oturmuş yazıyorum.
Gecenin gündüze düşman olduğu belalı bir yer..
Yıldızların küsüp, ayın karalar giyip yas tuttuğu bir zaman..
Zifte çalan karanlık öylesine etkili ki; gölgesi dahi terk ediyor insanı. Ümitsizliğimizi tartabilecek bir terazi yok henüz. En saçma cümlelerin arkasına sığınmış korkularımız.
Ümitlerimiz ise, cellâtlar tarafından başlarının vurulmasını bekliyor..
Yüreğimizdeki dehşetli sarsıntı med-cezir’ler oluşturuyor, umutlu bir günün intizarıyla. Derken gemimiz alabora olacak gibi. Sarsıntının etkisiyle bazı kimseler denize düşüyor..
Köpek balıklarına yem oluyorlar maalesef.
Böylesine fırtınalı ve dehşetengiz bir zamanda güvertede dolaşmak çılgınlık doğrusu.
Defalarca uyarılmalarına rağmen tehlikeli yerlerde dolaşmaya devam ediyorlar. İnsanların suratlarında korku okunuyor; hem de beş haneli zillet alfabesiyle..
Göz çukurlarında ise şeytanın neferleri gizlenmiş..
Bekleyişler donuk, bakışlar ölümüne..
Saba yelinden kopup gelen firak rüzgârları esiyor; fakat hangi yönden estiği belli değil.
Tek bildiğim, günah denizinden hırçın dalgalar oluşturarak bizi devirmeye çalıştığıdır. Esen her rüzgâr dinozora dönüşerek gemiyi savuruyor ve bu da kayıpların verilmesine sebebiyet veriyor.
İnsanların yaptığı tek şey ise; oluşan her fırtınaya bir isim koymak oluyor sadece.
Gâh zina tayfunu, gâh faiz tayfunu, gâh içki tayfunu..
Gündüzü belli olmayan bir zamanda vakit ilerliyor..
Bir münadi bağırıyor, avazı çıktığı kadar, karanlığı yırtan keskin bir ses tonuyla.
“ Pusula bulundu. ’’
Sessizlik sis bulutu gibi çökmüş, insanlar münadiyi can kulağı ile dinliyor.
Söylenecek her söz kurtuluş reçetesi olacak nihayetinde. Karanlıktan aydınlığa çıkaracak, umutların neşvünema bulmasını sağlayacak.
Evet, pusula ‘’ Kur’an ve Sünnet ’’
Yani yol gösterici, tarik-ı hakikat sınırlarının belirleyicisi olan Kur’an ve Sünnet.
Bizleri sahil-i selamete ulaştıracak olan pusula..
Hakikaten ne zaman ki insanlar bu iki şiara sımsıkı sarıldı işte o zaman sahil-i selamete ulaştılar.
Çünkü bu iki şiar zulmün bin yıldır sönmeyen ateşini söndürüyor.
Sava gölünü kuruttuğu gibi günah denizini de kurutuyor. Önüne çıkan buz dağı mesabesindeki putları, ideolojileri dümdüz edip, yıkıp geçiyor.
Karanlık ve köhnemiş zihinleri, nuru ile ak-u pak ediyor. Cehalet bataklıklarını kurutup; medeniyet şehirlerini inşa ediyor.
Velhasıl, İslamsız bir hayat rotasız bir gemi gibi olup; insanı karanlık ve fırtınalı bir hayat yaşamaya mahkûm ediyor.
Rabbim bizleri, pusulası Kur’an ve Sünnet olan, rotası belli olan dinimizden ayırmasın..
Selam ve Dua ile..