Nerede o dünkü muteber adamlar. Bir anda buhar oldular sanki. Ve bu isimler, etraflarında bir sürü “küskün” orta yerde dolaşıp duruyorlar. Ortalıktan kaybolanlar kadar, onları unutanlar da sorumlu.
O birilerinin unutuluvermelerinin sebeplerinden biri de, yok olduklarında gerilerinde bir boşluk bırakmayan insanlar olmaları sanki. Yoklukları farkedilmiyor. Peki onlar nasıl oralara geldiler?. Bugün koltuklarını dolduranlar, yarın aynı akıbeti paylaşmak istemiyorlarsa, daha fazla ekranlarda gözükmek değil, kalplere girmek zorundalar. Ve bu tip insanların daha fazla itibar görmemesi gerek.
Aradan epey zaman geçti ama, hatırlayalım, son baro seçimlerinin sonuçları nasıldı? Sonuç felaket. Eğitim seviyesi yükseldikçe ve yaş gençleştikçe oy oranınız düşüyor. Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen İstanbul Barosu Başkanlık seçiminde, baroya kayıtlı 41 bin 462 avukattan 26 bin 294 kişi, 105 sandıkta oyunu kullandı. Seçimde, 8 bin 77 oy alan Kemalist, CHP’nin Ulusalcı kanadını oluşturan “Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu”nun adayı Mehmet Durakoğlu birinci oldu. 2. sırada yine CHP’li, ama Kürt açılımını savunan kanada daha yakın Çağdaş Avukatlar Yükseliş Grubu›nun adayı Hasan Kılıç 6 bin 856 oy aldı. Durun, daha bitmedi. Türkiye’nin en büyük barosunda solcu “Avukat Hakları Grubu” adayı Mustafa Gökhan Ahi 2 bin 488 oy ile üçüncü. Liberal sol Fikret İlkiz 2.238 ile 5. sırada. HDP’ye yakın sol isim Eren Keskin 1645 oyla 6.
AK Parti’ye yakın isim “Baroda Değişim ve Gelişim Hareketi” adayı Talat Canbolat 2 bin 407 oy ile ancak 4. olabildi. 10 sene önce 2700 oyları vardı. Bugün CHP çizgisindeki solun oyu 21.306. Gelinen nokta şu: 26 bin 294’de 21.306 sol. AK Partiye yakın aday solun onda biri. Hadi Cumhur İttifakını da ekleyelim. İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu adayı Kaptan Yılmaz 1203 oy ile 7. oldu.
SDP’li, Atatürkçü, İyi Parti’den aday olan “Avukat Hareketi grubu” adayı Başar Yaltı bu hesaba dahil değil. O da 965 oy alarak 8. oldu.
Bunun hesabını kim verecek. Söz konusu olan hukuk. Söz konusu olan adalet!
Bağlantısız merkez sağdan bir aday olan “Ortak Hedef Platformu Grubu” adayı Cem Kaya Karatün 399 oy ile 9. olmuş. Onu da toplama dahil etmedim. Etseniz ne yazar ki! Sonuç ortada. Sizin anketlerde bunu görmediniz mi, kimseyi uyarmadınız mı? Bu sonuç neden böyle merak ediyor musunuz? Bu sonuçtan dolayı kimi sorumlu tutacaksınız?
15.000 avukat oy kullanmaya gelmemiş. Hep böyle zaten. Bu kafadakiler toplam üye sayısının üçte biri. 28.000 avukat oy kullanmış. Sonuç ortada. Sol kendi kendisi ile yarışıyor..
İstanbul’daki Baro seçimlerini şöyle okumak mümkün: İstanbul Barosu’na 41.462 avukat kayıtlı.. 41.462 avukattan sadece 8077 oy alan kişi seçiliyor. Baronun 10 yönetim kurulu üyesi de, aynı oran ile seçilmiş oluyor.. Yani tablo ne? % 19.5 oy alan bir ekip, yönetimin tamamını ele geçirdi.. A. İhsan Karahasanoğlu böyle okudu. Daha doğrusu, birilerinin önüne bu tespiti koydu. AK Parti’ye ya da Erdoğan’a karşı mangalda kül bırakmayanlar, rakipleri için meşruiyet, demokrasi hukuk tartışması başlatmak için o zaman böyle bakıyorlardı. Peki ya şimdi.
Başkanlık için 5 adayın yarıştığı İzmir Barosunda da seçimi Çağdaş Avukatlar Grubu’ndan Özkan Yücel kazandı.
Ankara Barosu Başkanı da Demokratik Sol Avukatlar Grubu’nun adayı Erinç Sağkan oldu. Üç büyük ilde de seçimi kaybettiniz.
Tabipler, Eczacılar, Mimar ve Mühendislerde durum üç aşağı-beş yukarı aynı.
AK Parti’ye yakın isimlerin, geçen seçimlere göre oylarındaki sayısal artış, oy kullanan üyelerin sayısındaki artışın gerisinde. Yaşlıların oyunu alamıyorsunuz da, gençler de size oy vermiyor. Bunun bir açıklaması olmalı. Hatta daha gerilere sürükleniyorsunuz. Bunlar sizin zamanınızda lise ve üniversiteyi okuyan çocuklar ya hu!
Bakın bu sonuçları göz önünde tutarak aday belirleyin, hesabınızı ona göre yapın.
Esnaf ve ticaret odalarında durum biraz farklılaşsa da, buralarda da erime devam ediyor. Ticaret odalarındaki küçük esnafın oyu kurtarıyor, ama o da son süreçte gidişattan rahatsız.
Gidişat iyi değil. Kamu ihalelerini alan bir avuç müteahhit dışında diğerlerini de karşınıza aldınız. Büyüklerin taşeronu durumuna düşen diğer taahhüt işleri yapanlar yanınızda gibi gözükseler de, onlara da fazla güvenmeyin.
Merkezdekilerin eleştirilerden rahatsız olduklarını bildikleri için, alkışçılar ve meddahlar, ya da öyle davrananlar itibar gördüğü için öyle davrananları çevrenize toplarsanız, görmek istemedikleriniz, sesi kısılanlar ya da arka sıralara itilen gerçek dostlarınız bir gün küsüp giderlerse, onları geri kazanmak sandığınız kadar kolay olmayabilir..
Bir başka konu da şu: Tamam, baro seçimi, yerel ya da genel seçime örnek olmaz. Aynı şey değil. Bizde “Aydın” denilen kesim toplumda, toplumun talepleri ve reflekslerine yabancıdır. Bu doğru. Ama gelişmenin yönü açısından yine de bir takım sonuçlar çıkarmak mümkün bu tablodan..
Bir de şaibeli adamları, hakkında yolsuzluk ve kaset iddiaları olanları aday gösterirseniz, kesin aday listeleri ilan edildikten sonra bunları medyaya verirlerse kendileri de kaybeder, partileri de. Türkiye olarak hep birlikte bu işten zararlı çıkarız. O adaylık zırhı, koruma kalkanı gibi gözükse de, bir anda şimşekleri üzerine çeken bir paratonere dönüşebilir.
Şikâyet edenler, itiraz edenler, bu işten zevk aldıkları için değil, ya da şizofren oldukları için değil.
Bu işte bir hesap hatası var. Evdeki hesaplar çarşıya uymuyor. Gösterilen gerçeklerle, yaşanan gerçekler aynı değil.
Dost acı söyler ya, benden söylemesi. “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az”. Selam ve dua ile.