Bir İslami Cihad lideri Türkiye'de ne yapar?

İbrahim KARAGÜL

Bölgesel normalleşme ya da bölgesel eksen kaymaları devletler kadar örgütleri de derinden etkiliyor, yapısal değişime zorluyor. Denklem değişiyor, çıkar alanları değişiyor, ülkelerin ilgi alanları değişiyor. Ekonomik, siyasi ve güvenlik stratejileri değişiyor.

PKK'ya silah bıraktırma sürecinin bu değişimle birebir ilgisi var. Türkiye'nin bölgesel açılımı, Orta Afrika'dan yakın çevresine yönelik ilgisi kadar Irak'ın ve Suriye'nin içinde bulunduğu durum ve Kuzey Irak yönetiminin geleceğe bakışı gibi bir çok faktör var. Bu faktörler, bir örgüt olarak PKK'nın da pozisyonunda radikal değişiklikleri zorluyor.

Buradan hareketle PKK ya da 'barış süreci'ne ilişkin bir değerlendirme yapacak değilim. Yukarıda verdiğim gerekçeler sadece bizimle ilgili bir durum değil. Filistin'den Mısır'a kadar bir çok ülke, bu ülkelerle bağlantılı örgütler de aynı durumda.

Filistin İslami Cihad Hareketi'nin Gazze Siyasi Büro Şefi Muhammed El Hindi ile görüşürken, değişimin örgütleri nasıl dönüştürdüğüne ilişkin dramatik örnekler geldi aklıma. En keskin, en örtülü, en radikal unsurlarla, en uyumlu yapılar aynı dönüşüm şiddetini hissediyor.

1970'lerde kurulan İslami Cihad hareketi, bizim gibi yıllarca bölgeyi izleyenler için bir efsanedir. Son derece gizli, bilinmezliklerle dolu, kararlı, kendini öne çıkarmayan, nokta hedeflere göre hareket geden gizli ordulardandır.

Bu yüzden de, İslami Cihad liderleri, İsrail için öncelikli hedeftir ve bir çoğu sınırötesi istihbarat operasyonlarıyla şehid edilir. Malta'da Mossad suikastçileri tarafından öldürülen Fethi Şikaki gibi…

İslami Cihad hareketi, El Fetih gibi ya da Hamas gibi bir yapı değildir. Yıllarca Filistin halkının sinir sistemini oluşturan en mahrem yapılardan biridir. Dolayısıyla, Hamas ya da El Fetih'in tavrı kestirilebilir ancak İslami Cihad'ın gündeminde ne olduğu ancak eylemi yaptıktan sonra öğrenilir.

El Fetih, ABD ve İsrail için meşrulaştıktan sonra Hamas yeni zinde güç olarak öne çıktı. Savaş esastı ve öyle de devam etti. Hamas kitleselleşen tabanının siyasi güce dönüştürdü ve hükümet oldu. Son günlerde Hamas ile dolaylı pazarlık süreci iddiaları yalanlansa da, bu siyasi yapının yönü bellidir.

Ama İslami Cihad hareketi hala pozisyonunu değiştirmedi. Kitlesel sempatiyi siyasi güce dönüştürme, bir parti gibi hareket etme girişimi olmadı. İsrail'le savaş dışında arayışlara girmedi. 'ABD ne der, İsrail ne der ya da bölge ülkeleri bizim savaşımıza nasıl bakar' gibi endişeleri olmadı.

İslami Cihad liderleri en üst düzey gizlilik ve koruma ile hareket ederdi. Çünkü her yerde öncelikli hedeftiler ve İsrail istihbaratı imkanını bulduğu anda onları ortadan kaldırıyordu.

İslami Cihad liderlerinden birinin Türkiye'ye gelişi, programlara katılması, 16 Şubat'taki Şehitler Gecesi'nde konuşma yapması, televizyon ve gazetelerle görüşmesi, açık hedef olup olmadıklarına bakmaksızın ziyaretler yapması olağan şeylerden değildi. Muhammed El Hindi'de bu rahatlık açıkça gözlemleniyordu.

El Hindi ile görüşürken bunları düşündüm. Bu bağlamda sorular sordum. Bu rahatlık nereden geliyordu?

Türkiye'nin sağladığı güvenceden mi yoksa kendilerini artık açık etmekten çekinmediklerinden mi?

Elbette Türkiye, Filistin davasına hiç olmadığı kadar, çok az ülkenin verdiği kadar destek veriyordu ve bu yeni bir durumdu. Onlar da bu güvenceyi hissediyorlar ve Türkiye'de çok rahat hareket edebiliyorlar.

Ancak 'yeni ve alışık olmadık' durumun sebebi sadece bu olamaz. Nedeni kendisine sordum. 'Artık siz de mi bir siyasal grup ya da parti gibi hareket edeceksiniz? Çalışma yönteminizi değiştirip kitleselleşmek, siyasi güç olarak öne mi çıkıyorsunuz' şeklinde sorular yönelttim.

Hiçbir şekilde savaştan taviz vermeyeceklerini, mücadeleyi aynen devam ettireceklerini, İslami Cihad'ın pozisyonunu değiştirmeyeceğini söyledi. Filistin toplumuyla dayanışma içinde olduklarını, bazı ülkelerde benzer görüşmeler yaptıklarını, Türkiye'de bunun bir ilk olduğunu ekledi.

Her ne kadar net bicimde ifade etmese de şu kanaat oluştu:

İslami Cihad Filistin'de kitleselleşip aynı zamanda bir siyasi güce dönüşmek, Filistin dışında da kendi özel ilişkilerini kurup güç kazanmak istiyor. Bu yönde bir hareketlilik söz konusu. Hamas'ın serüvenine benzer bir süreç gelişiyor, Filistin halkı kendi içinden bir başka gücü daha öne çıkarıyor sanki.

Eğer öyleyse, ki ben öyle olduğuna inanıyorum, İslami Cihad'ı sadece örtülü savaşta değil, Filistin meselesiyle bağlantılı bütün siyasal hareketlilik içinde daha güçlü bir yapı olarak göreceğiz bundan sonra.

Bölgesel güç haritasındaki değişikliğin, ülkelerin olduğu kadar örgütlerin de pozisyonunu nasıl değiştirdiğine ilişkin çarpıcı bir örnek daha…

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.