“Müslümanların Masumiyeti” adlı film…
Filmin yapımcısı Morris Sadık adlı Mısırlı bir Kıpti!
Bu film, Hz. Muhammed’e hakaretler içerdiği için dünyanın her yerinden bu filme tepkiler yağıyor. Eylül ayı Müslümanların küresel kıyamına şahit oluyor. Filmin yapımcısı Mısırlı bir Kıpti olması son derece ilginç!
%10’nu Hıristiyan Kıpti olan Mısır’da, yönetimin İslamcıların eline geçtiği bir dönemde…
26 Eylül 1988’de Hint kökenli yazar Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetler” kitabı, İslam Peygamberi’ne hakaretler içeriyordu ve İran İslam Devrimi’nin lideri İmam Humeyni tarafından katline fetva verilmişti…
Eylül 2005 yılında Danimarka’da Hz. Peygambere hakaretler içeren resimler karikatürize edildi…
“Hak ve Batıl” mücadelesinin temel paradigmasında hakaret edenler ve hakarete maruz kalanlar…
Hakarete maruz kalan Müslümanlar…
Ehlisalip(haç ehli) hem İslama ve Müslümanlara hakaret ediyor hem de her defasında yağ gibi su yüzüne çıkma gayretindeler…
Hakaretlerini “ifade özgürlüğü” diye tanımlamaları yetmemiş gibi Müslümanları da “aşırı dincilikle, radikal İslamcıkla” yaftalayabiliyorlar…
Acaba olay, sadece su yüzüne çıkma ve yaftalama olayı mı?
Hayır, sanmıyorum…
Her zaman ki gibi, her taşın arkasında “Irkçı emperyalizm” var diyemeyiz. Bu doğru bir tespit olmaz. Ama şunu rahatlıkla diyebiliriz ki; her taşın arkasında kendileri olmasa da her taşın altında onların pislikleri, onların çok yüzlü oyunları ve çirkef emelleri var!
Size hiç abartı gelmesin; bunlar, insanlığı yalanlarıyla meşgul edip küresel manada zihinleri taciz etmeye memurdurlar. İnançları öyle! “Barış, barış adına” derler, terörün önde koşanı olurlar. Üstelik bu terör; devlet terörüdür, örgüt falan değil haaaa!
Yeryüzünü fesada, teröre bulayıp gayelerine öyle ulaşmak isterler! Hani Kuran diyor ya; “Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiği zaman, biz ancak ıslah edicileriz, derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar. (Bakara 11–12)”, işte bunları böyle tanımlıyor.
Küresel yalanlarından birkaç örnek verelim;
“Ozon tabakası delindi” dediler, bilimsel gerçekliği olmadığı ortaya çıktı. Sadece incelip kalınlaşması söz konusu olduğu, delinmesi halinde dünyada insan ve bildiğimiz canlı türünün yaşayamayacağı, bunun bir iklim ayarlaması odluğu vs. ispatlandı…
“Küresel ısınma var” dediler, yalan! Bu durum tabiatın iklim dönüşümü olduğu kanıtlandı. Her nedense yeryüzünde metrekare başına düşen yağmur miktarında hiç değişim gözlenemedi. Küresel ısınmaya sebep olan sanayinin büyük oranı gelişmiş ülkelerde olmasına rağmen ABD, Kyoto Sözleşmesi’ni imzalamadı. Ancak gelişmekte olan Türkiye gibi ülkelere
imzalatıverirler. Ben bu sözleşmeyi bu dönemde Türkiye niçin imzaladığını hala anlayabilmiş değilim.
Hâsılı; küresel Isınma yalanının gelişmekte olan ülkelerin önünü kesmek adına uydurulduğu ortaya çıkmış oldu…
Küresel ısınma yalanı tutmayınca bu sefer vazgeçtiler “mini buzul çağ” yaşanacağını söylediler…
Dilin kemiği yok ya, ha bire bilimsel palavralarla insanlığı meşgul ediyorlar…
Palavra deyip geçmeyelim; bu palavralarıyla “küresel korkular” üretip kendi emellerini gerçekleştirmek ve kendilerini âlemde “mutlak hâkim veya kurtarıcı” olarak göstermek istiyorlar!
Bu gayede her türlü çirkefliği meşru sayarlar. Hz. Peygambere hakaretler içeren eylemlerinde de aynı durum söz konusudur. Batılı devletlerin devlet terörüdür. Bakın hiç abartmadan söylüyorum; Batılı devletlerin hukuki manada hiçbir adım atmaması “devlet terörü” olduğunun ispatıdır. Yahudi düşmanlığına “antisemitizm” adına hemen yasa çıkartabiliyorlar, ama sıra “İslamofobiya” olunca, orada dur!
İslam’a ve Müslümanlara yapılan hakaretleri sadece bireysel bir kalkışma olarak değerlendirmek saflıktır. Irkçı emperyalizm, insanlığı ya “bilimsel” ya da “dinsel” bir mizansenle meşgul eden, gerektiğinde ulusal ve uluslar arası politaka malzemesi haline dönüştürebilen gizli gücün adı ırkçı emperyalizmdir.Devlet teröründen kastımız budur…
Bu konuya devam edeceğiz.
Selam ve dua ile.