Bir uçak seyahatinde 1.5 saatlik yolculukta gökyüzüyle biraz hasbihal ettim. 1 saatlik tefekkürün 1000 rekat nafile namazdan daha önemli olduğu düşüncesiyle…
Hani diyor ya Üstat Bediüzzaman Said Nursi: "Bil, Ey Aziz Kardeşim, Tefekkür gafleti izale eder."
Gaflete kapılmadan, sebebin sahibinin kendimize ait olduğunu düşünmeden aldım elime kalemi. Hayatımızda tefekküre ne kadar yer verebiliyoruz? Ne kadar düşüncemizin başı Elhamdülillah diye başlıyor ve hangi birimizin düşüncesinin sonunda "Allahukber , Allah en büyüktür. Bundan sonra adımlarımı bana nasip eden O'dur." cümlesi yer alıyor.
Değerli Büyüklerim ve Sevgili kardeşlerim ,
Çok düşünmüyoruz yeterince. Düşünmediğimiz için de tefekkür ibadetinden mahrum kalıyoruz. Tefekkür olmayan hayatta da İnsan "Ben Başardım" cümlesine yer veriyor. Bu bizi gaflete, gaflet ise nefsimizdeki hasara yol açıyor.
Cenab-ı Hak şu dünyayı öyle muntazam bir şekilde yararmış ki, nereye bakarsanız bakın, tefekkürü en güzel şekilde yapmanızın garantisi var. Ben bunu uçak yolculuğunda pencere kenarında gökyüzünü izleyerek tefekkürün kapısını açtım ve o an kalemi elime aldım.
Elhamdulillah diyerek başlıyorum.
Bulutlara baktım önce;
Beyaz ve dalgalı, pamuk görünümüne sahip. Hani her insanın uçaktayken onların üstünde yaşayası gelir ya, ne kadar güzel ve tatlı görünür gözümüze,
Hayatın beyaz tacı gibiydi değil mi? Bütün yeryüzünü kaplamış, herkesin üstünde beyaz bir koruyucu kalkan gibi...
Bazen dünyamızı bazen içimizi bazen ise geceyi aydınlatan Güneş'e baktım. En ufak bir ışığıyla sadece etrafımıza aydınlık değil, içimize de huzur veriyordu oysaki, Güneş'in dahi ufak bir yıldız olduğu şu galakside insan Güneş’i ne kadar büyük ve muhteşem görüyor.
Mavi semaya baktım, ne kadar muhteşem bir perde, Dünyayı koruyan kalkan.
Cenab-ı Hak öyle muhteşem yaratmış ve öyle bir nizamda yerlerine yerleştirmiş ki, insan bakınca hayretle izliyor. Bize basit görünen şu gökyüzü bile ne kadar ihtişamlı donatılmış ve sahip oldukları görevleri anlık yanılma olmadan bir bir yerine getiriyor.
Vaktinde Yağmur'u yağdırıyor, vakti geldiğinde Güneş'i açtırıyor, mikroplanan havayı temizlemek için ise karı bizlere ulaştıran şu gördüğünüz gökyüzü tablosu.
Hiç bir yanılma olmadan, hepimizin üstünde aynı gökyüzü olmasına rağmen, hangi bölgenin hangi hava olayına ihtiyacı varsa yerine göre onu gönderiyor.
Şimdi soruyorum sizlere bu kadar ihtişamlı bir görev ile donatan ve o görevi bizim ihtiyacımıza göre gökyüzüne giydiren, rengini gözümüzün sevebileceği ve kalbimize huzur verecek bir renk ile boyatan, sadece yarattığı kulları için (bizler için) bütün kâinatı giydiren Allah? Hiç kulunu düşünmez olur mu?
Kulu için her şeyi veren ve her şeyi kulu için şekillendiren Cenab-ı Hak, kulunun derdine çare olmaz mı? Kulunun mutsuzluğunu ister mi?
Ve "Şah damarınızdan daha yakınım size" diyerek bize apaçık bunu bildiren Cenab-ı Hak, benden istediğinizi dileyin diye söylemez mi?
Nasıl ki yaşadığımız şu yeri koruyan ve güze bir örtü giydiren, gökyüzüne ayı , güneşi, bulutu, yıldızları yerleştiren Allah, elbette Kulunun derdine de derman gönderir. Sevincine huzur gönderir.
Ve bunca nimete rağmen Cenab-ı Hak Kuran'ı Kerim'de defalarca bildirdiği "Hiç düşünmez misiniz?" Sorusunu aslında yine bizi düşünerek bizim unutabileceğimiz olaylar olacağı için yardım amaçlı bizi ikaz etmektedir.
Ey insan! Titre ve kendine gel... Bir gece yıldızlara ve bir sabah doğan Güneş'i izle... Ve deki bu kâinatı benim zevkime göre boyayan ve görevini benim ihtiyacıma göre veren Cenab-ı Hak elbette benden bir şey bekler? Bu kadar nimet uğruna aldığım nefesi geri verebiliyorsam, benden bir şey bekler. En büyük şükrü ister.. İmanın Sultanı olan Namazı bekler..
Bize yıllar süren ömrü muhteşem nimetlerle veren Cenab-ı Hakka günde sadece 1 saatini veremeyecek kadar düşüncesiz miyiz?
Onu da kendi için değil, yine bizim için, ebedi saadetimiz için bizden istiyor. Bu kadar nimetin arasında kulum beni unutmasın, diyor. Nasıl ki bizler ziyaretine gideceğimiz bir dostumuzu unutmuyor, ona bir şeyler getirmek istiyorsak... Şunu unutmayalım ki, bizler Cenab-ı Hakka ebedi hayat için gideceğiz. Onu unutmayalım! Ona namazımızı getirelim...
Uçakta gökyüzünü izlerken biraz düşündüm. Önce kendi nefsimle hesaplaştım. Bir saatlik tefekkür ile başta kendi nefsimi terbiye etmek ve sonra sizlerin düşüncesine vesile olmak için kaleme almak istedim. Ben gökyüzünü izledim.
Sizler hayatınızı izleyin.
Şunu unutmayalım ki; her ne yapıyorsak bunu fırsata çevirebiliriz. En basiti bir uçak yolculuğu bile bizim için ibadete dönebilir.
Selam ve dua ile..