Her zamankinden daha çok birlik olmaya muhtacız.. Almanya’nın Ermeni iddiaları konusundaki kararını gördük. Bunun fiili bir sonucu yok. Daha önce Fransa ve İsviçre de aynı haltı yedi. Hatta Ermeni iddiaları ile ilgili olarak, “soykırım yok” demeyi bile suç saydılar, biliyorsunuz. Bunların dostluğu buraya kadar.. Bu konuda bir süreden beri Yahudi lobisi de aktif. Birileri bunu fırsat bilip, Türkiye’ye saldıracaktır.. Dikkatli olmamız gerek.. Birtakım kişi ve kuruluşların açıklama ve ataklarını da not etmek gerek.
Evet, def-i mazarrat celbi menafiden evladır, ama sanki biraz da Şeytan taşlamaktan salavat getirmeye zaman bulamıyoruz..
Hep ne olmadığımızı, ya da ne olmaması gerektiğini söylüyoruz. O yanlış, bu yanlış, şu yanlış, peki doğru olan ne?
“La ilahe” demeden Müslüman olunmaz da, “La ilahe” deyip orada kalırsak da dinsiz oluruz.. Bunun arkasını getirmeli ve “illallah” demeliyiz.
Bu Ramazan’a ortak takvim anlaşması ile giriyoruz. Artık, inşallah bundan sonra İslam ülkeleri aynı gün bayram yapacaklar..
Her alanda birlik olmaya ihtiyacımız var.. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel alanda da.. Artık global birlikler oluşturmamız gerek. Sadece hükümetler değil, sivil alanda da birlikler kurmalıyız..
Elbette Müslümanlar arası, beynel müslimin bir birlik imani zorunluluk bizim için. Ümmetin vahdeti bunun ile kaim.. Aramızdaki işler istişare ve şura ile olacak.. Mezhebi din edinmeyeceğiz. Din büyüklerimizi İlah ve Rab edinmeyeceğiz.. Aynı Allah’a, Resule ve kitaba iman edenler, tek bir millet, tek bir ümmet, tek bir cemaattir.
Biz sadece Müslümanlar arası birlikle yetinmeyeceğiz. Yeryüzünün bütün mazlumları ve erdemli insanları bizim müttefikimizdir.. Yeryüzünün bütün açları ümmetin yetimidir.. Onlarla ittifak üzere olacağız..
3. halkada itilaf edeceğimiz insanlar var. Biz yeryüzünde değer üreten herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştireceğiz..
İttihad, İttifak ve İtilaf..
Bizim sadece 2 düşmanımız var.. Allah’a, kitabına ve Müslümanlara düşman olanlar. Onlar düşmanlıklarını söz ve fiilleri ile kendileri ortaya koyarlar. İkinci düşmanlarımız ise müfsitler, bozguncular, nefislerini ve akıllarını Şeytana satanlardır.. İnsanların malları, canları, namusları, akılları, nesilleri ve inançlarına karşı düşmanlık besleyen cahil ve zalimlerdir.
Bizim gazetecilerimiz, işadamlarımız, sendikalarımız, STK’larımız, meslek örgütleri, üniversitelerimiz, herkes bu çerçevede kendi nefsini sorumlu kılması gerekir.. Her şeyi Ankara’dan beklememeliyiz..
Yeni önerilerle çıkalım ortaya. Madem rü’yeti hilal konusu çözüldü, tamam siyasiler, İslam barış gücünü, savunma sanayi işbirliğini konuşsunlar, ama biz de bir yandan, mesela Mukaddes beldelerin güvenliği ve hizmetlerin ifası için beynel müslimin bir örgütlenmeye gidemez miyiz?
Belki gelinen noktada Suudiler de artık buna razı olurlar.. Her ülkeden izin alacak muvazzaf asker ve polis, istihbarat elemanı ya da emeklilerden ihtiyaca göre güvenlik elemanı istihdam edilebilir. En az bir yıl, en çok 5 yıl süre ile Müslüman coğrafyadan nüfusa orantılı bir şekilde eleman istihdam edilebilir.. Vize konusu, idari hizmetler, sağlık hizmetleri, yargı hizmeti Mekke ve Medine’deki sosyal ve kültürel faaliyetler, yatırımlar da bu çerçevede örgütlenebilir..
Hatta bu yapı, Mekke ve Medine dışında Kudüs için de hazırlık yapmalı.. Gerek Tuva Vadisi, gerek Turi Sina ve gerekse Arzı Mev’ud bölgesi için de, Kur’an coğrafyasındaki tarihi ve kültürel mirasın korunması için de “beynel müslimin” projeler gerçekleştirebilir.. Ayasofya, Endülüs, Kerbela/Necef de, İsra’nın gerçekleştiği makam, Eyyüb Nebi köyü bu kapsamda ele alınabilir..
Belki bu yapı içinde bir hukuk komitesi oluşturarak, Mukaddes bölgelerin güvenliği ile ilgili bir uluslararası konferans düzenlenerek, uluslararası normlar oluşturulabilir.. Özellikle Kudüs açısından bu konu hayati bir öneme sahip..
Bugün dünyada evrensel temsilcisi olmayan tek dini topluluk İslam toplumu.. Tamam siyasi anlamda hükümetleri temsil eden bir birlik var, ama tüm dünyadaki Müslümanların hak ve hukukunu koruyacak evrensel bir İslam konseyinin, sekreteryanın, adına ne derseniz deyin, hilafet misyonunu üstlenecek bir yapıya kesinlikle ihtiyaç ve artık bunu konuşmamız gerekir..
Pekala bu anlamda ümmet ya da Hilafet temelli kongreler, komiteler örgütlenebilir.. Bu yapı, Allah’ı ve İslam’ı temsil etmeyecek. Müslümanları temsil eden, onların hak ve hukuklarını gözeten, sekretarya hizmeti verecek bir yapıdan söz ediyorum..
Dini nikah diyorsunuz, “şer’iyye sicilleri” yok ki. Zekat, miras konusu hala muhasebeleştirilemedi, dini açıdan. Zekatla ilgili ödemeler matrahtan düşürülemiyor. Farzı kifaye sorumlulukların oryantasyonu, Müslüman grublar, örgütler, Media’nın kendi arasında işbirliği imkanları, İslamifobia ile mücadele, tebliğ faaliyetlerinin organizasyonu bu açıdan hayati öneme sahip. İslam ülkeleri ya da toplumlarındaki risklerin, çatışmaların önlenmesi, hakemlik yapılması, her türlü kuruluşumuzun verimliliğinin ve etkinliğinin artırılması, israfın önlenmesi, rekabet edebilmek için güç birliği, hepsi bu çatının altında sağlanabilir..
Bu Ramazan bu konular üzerinde de düşünelim biraz. Bu konuları da konuşalım.. Böyle bir meselemiz olsun. Çocuklarımıza böyle bir davayı miras bırakalım en azından. Bu yönde bir meseleleri olsun.. Selam ve dua ile..