Adamın biri kocaman pahalı arabasıyla giderken yanından son sürat bir motosiklet geçmiş.
Motosikletin üstündeki adam, yanından geçtiği arabanın sahibine bağırmış:
“Sen bu motosikleti biliyor musun?”
Sonra da vınn diye gitmiş.
Arabanın sahibi sinirlenip gaza basmış.
Biraz sonra motoru yakalayıp geçmiş.
Ama birkaç dakika sonra yeniden motosiklet yanında belirmiş, gene “Sen bu motosikleti biliyor musun” diye bağırıp, vınn...
Araba sahibi iyice öfkelenmiş, gazı köklemiş.
Bu sahne birkaç kere tekrarlandıktan sonra motosiklet gene arabayı geçip biraz ilerde bir moloz yığınına çarpıp devrilmiş.
Araba sahibi de arabasından inip yerde yatan motosikletlinin yanına gelmiş, “Öyle, sen bu motoru biliyor musun diye fiyakalanarak basıp gidersen, sonu bu olur,” demiş.
Motosikletin sürücüsü zor bela gözünü açmış, “Ne fiyakası be abi,” demiş, “ben, sen bu motoru biliyor musun, biliyorsan bunun frenini söyle, demeye uğraşıyordum”.
Başbakan Erdoğan’ın, son sürat giden KCK operasyonlarını eleştiren gazetecileri hedef alarak,“Gazeteciler bu KCK’nın ne olduğunu biliyor mu” diye sorduğunu okuyunca...
Acaba operasyonların frenini mi soracak diye merak ettim doğrusu.
Maşallah gaza basmasını biliyor da durmasını bilmiyor çünkü.
O tehditkâr havasıyla, PKK’nın akılsızlığından yararlanıp eski usul bir “takrir-i sükûn” kanunu devreye sokmayı arzuluyormuş izlenimi yaratıyor.
Temmuzda “asla yenilemez bir örgüt” olduğu kabul edilen muzaffer bir “efsane” olarak müzakere masasına oturan PKK, masayı devirdikten üç ay sonra “devletin istediği zaman bitirebileceğine”inandığı, büyük zayiatlar veren bir örgüte dönüştü.