Ne için çıkmıştık yola. Kimlerle beraberdik.. Cebimizde tesbih taşırdık, takke taşırdık. Bir de misvak! Dillerimizde dualar. Ülkemizi, bölgemizi, dünyayı değiştirecektik. Dillerde tekbir, Allahu ekber!
“Az zamanda büyük işler başardık”. Hızlıydık, başımız döndü. Bu kadar yüksekten bakınca insancıklar ne kadar küçük gözüküyormuş. Para ne kadar tatlıymış, şehvet insanı uçururmuş.. “Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu,. İnsan bu yaşa gelince anlarmış.” Hep böyle şiirler okurduk. “Sakarya”dan başka şiirler de varmış. Huriler için cenneti beklemek yerine 5 yıldızlı otellerin kral dairelerinde bekleyen başkaları da varmış. Yeter ki paran olsun. Ya da Şeytanın işadamı versiyonunun beklediği imzayı atarsan, cenneti beklemeden de muradına erişmek mümkünmüş!?. Netekim eldeki bir kuş, telgrafın tellerine tünemiş 40 kuştan daha değerliymiş.
Hem canım, n’olacak, tevbe edersin, olmazsa bir de Hac-Umre, 7 yıldızlı tarafından, çaldıklarının yüzde birine şehrin bir köşesine bir mescid çaktın mı, senden iyi kim olabilir ki!?
Ava gittik, ama avlandık. Dönüştürelim derken dönüştük. Para, makam ve güç dönüştürücüdür. Ama önce kendine sahip olmak isteyeni dönüştürür. Öyle olduk. Biz de dönüştük.. Çevremizde “yola çıktıklarımız” yok artık. Yolda bulduklarımız, yola çıktıklarımıza haddini bildiriyorlar, onları eleştirmeye kalktıklarında. Eskisinden kopan yeni partilerimizin il kadın kolları başkanları İstanbul sözleşmesinden geri çekilme yönündeki kararın iptali için mahkeme kapılarında basın açıklaması yaparken, “Kadınları kaderlerine terk etmemek”ten söz ediyorlar. Sahi kim bunlar? Sözlerinin ne anlama geldiğinin farkındalar mı? Ağızlarından çıkanı kulakları duyuyor mu! Bunlar mı “derdimize deva” olacaklar!?
Şeytan insanoğluna “yeryüzünde bir cennet” ve “ölümlü” insana, “ölümü unutturarak” sanki “ebediyen yaşayacakmış gibi” sürekli ihtiraslarının peşinde koşturarak farklı bir hayat vaad etti. Cennet dediği Şeytanın; Cennetinin taklidi, çakma şeylerdi.
Birileri bizi kendilerine benzetti bir şekilde. Hatta onlar toplumu Laikleştiremedi, bizi Sekülerleştirdiler. Temelde onlar kazandı. Bizi kendilerine benzettiler ama iktidar ve servet, onların oturdukları makam bizimkilerin eline geçince bundan rahatsız oldular. Daha doğrusu bizi kıskanıyorlar.
Öte yandan; şuur altları zafer kazandıklarını hissettiriyor onlara. Ama kıskançlıkları onları kudurtuyor. Onların kaybettikleri servet ve makam ötekilerin ellerinde. Boynuz kulağı geçince bunu bir türlü içlerine sindiremiyorlar.
Bizimkilerin muhafazakarlığı ile onların çağdaşlığı aslında çok da farklı şeyler değil. Onlar seçmeni kafeslemek için kapanlarının üstüne örttükleri çer-çöp gibi şeyler. Kendi yüzlerini maskeleyip, makyajladıkları gibi tuzaklarını da maskeleyip makyajlıyorlar. Yoksa CHP’yi de bilen bilir. Komünist Partisini kuran kimdi, ya da Hitler’in doğum gününü kutlamaya gidenler, Musolini’ye övgüler düzenler, Yunanla kardeş olanlar, Missouri zırhlısı gelince bir anda Amerikancı kesilenler.
Ne buyurmuştu namı diğer Morisson Süleyman olan Nurlu Süleyman, yani Çoban Sülü denilen zat: “Dün dündür, bugün bugün”. “Düne dair ne varsa dünde kaldı.” “Eskiyi unut, yeni yolu tut”. Yeşil Kemalistlerle, Mor Kemalistler, Pembe Kemalistler, Erguvani Kemalistler, Kırmızı Kemalistler arasında ne fark kaldı ki! Başörtüsü, sakal birer aksesuvar, ya da stil.
Yahudi olmak, “Tanrının ailesinden” olmak gibi, farklı bir imtiyazlı konum ifade ediyor. Yaratılış ile ilgili ırki bir statü bu, onlar açısından. Hristiyanlar için din “Kültürel bir aidiyet” ve “Vijdani, BİREYsel tercihlerle ilgili” bir konu. Müslüman toplulukları atomize edip, sonra nötralize ettikten sonra agnostik hale getirip, onları da “Vijdani, bireysel tercihlerle ilgili kültürel bir aidiyet” konumuna çekmek istiyorlar. Gay dergahları bile düşündüklerine göre, CHP’lilerin kendi “tek adamcı” fanatikliğinden kurtulup bu çevrelerle kucaklaşması gerek. Dindarları dininden vazgeçirmeye çalışıyorsunuz, siz 19. YY sonunda, kapitalizm, komünizm ve faşizmin gölgesinde oluşmuş kavram ve kurumlara dayalı bir ideoloji ile 21.YY’ı açıklamaya çalışıyorsunuz.
Olacak şey mi bu!
Hangi Laiklik, herkes globalist oldu artık, hangi milliyetçilik, hangi halkçılık, hangi devletçilik, dünya global köye döndü, karma ekonomiyi de geçtik Kemal Derviş’in önderliğinde, serbest piyasa ekonomisi de yok yeni normal dönemde. İnkılabçılığa ne oldu sahi! CHP bugün Türkiye’nin en muhafazakar partisi haline geldi. “ÇAP / Çoğunlukçu Azınlık Partisi”.
Sahi dün hepiniz FETÖ’cü değil miydiniz. Hepiniz NATO’ya CENTO’ya, AB’ye bağlı değil misiniz. O zaman niye kavga ediyor, kandırdığınız aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşlarının kaybına sebeb oluyorsunuz ki. Yedikçe aslında hepiniz daha çok birbirinize benziyorsunuz.
Bize sağımızdan yaklaşan da, solumuzdan yaklaşan da aslında aynı Şeytan. Herkes birbirinin Şeytanını taşladığını sanıyor ama, ama o öteki Şeytan sadece bir hologram, artırılmış bir gerçeklikle ötekine benzetilen bir imaj. Asıl sizi kandıran yanınızdaki Şeytan.
Herkes önce ötekinin Şeytanını bırakıp kendi Şeytanının yakasına sarılmalı. Hz. İbrahim de, Hz. İsmail de, Hz. Haacer de kendilerine gelen Şeytanı taşladılar. Bizim Hacılar Mekke’ye gidip Hz. İbrahim’e gelen Şeytanı taşlamaya devam ediyorlar. Oysa Hz. İbrahim gibi yapmak istiyorlarsa önce kendi nefislerinde taht kurup oturan Şeytanı taşlamaları gerek. Dikkat: Uyanık olalım “Şeytan sizi/bizi Allah’la aldatmasın”. Maskeli Şeytanlara aklınızı kiraya vermeyin.
Dikkat: Onlar her yerdeler. İşe bakar mısınız, tam AK Parti İstanbul sözleşmesinden geri çekiliyoruz dedi, bayrağı DEVA Partisi ile GELECEK Partisi devraldı, İYİ Parti ile birlikte omuz omuza CHP ile aynı çizgide durup yüzlerini AB’ye dönüverdiler.
Siyasetçisi, bürokratı, mediası, akademisi, STK’sı “Hocaefendi”nin arkasında saf tutmuştu. Tabii başka cemaat yapıları da var bugün hâlâ, aynı yolun yolcusu.
Bunlar bugün hâlâ uyanmadılar, varlar ve ciddi bir risk grubu oluşturuyorlar. FETÖ diğer partilerde de var ya da FETÖ’yü üreten akıl onlar için de birçok ideolojik, politik, sivil yapılar oluşturdu. Sermaye, siyaset, akademi, media yine her yerde adamları var. Gezi bileşenleri içinde hepsi vardı. Bunun sağı, solu, dindarı, profanı, gelenekçisi, milliyetçisi, liberali yok.. Aidiyetleri ise futbol takımı aidiyeti gibi. Zaten ne sağcılar, ne solcu, futbolcu! Birileri bu başarıları ile övünebilir!
Sahi “biz” kimiz! Eğer “biz” buysak ben o “bizden” değilim!?.
Ötekilere gelince, “sevinin” işte başar
dınız. Bizi kendinize benzettiniz. İdeolojik kalıplardan, mitolojik lider bağımlılıklarından, o içi boş, ama kulağa hoş gelen sloganlardan yakanızı kurtarın. Kucaklaşın, çünkü yok aslında birbirinizden pek farkınız, tek farkınız adınız!
Selâm ve dua ile.