1. Çin 51
2. ABD 36
3. Rusya 23
4. Büyük Britanya 19
5. Almanya 16
37. Türkiye 1
1. ABD 46
2. Çin 38
3. Büyük Britanya 29
4. Rusya 24
5. Alanya 18
32. Türkiye 2
1. ABD 46
2. Büyük Britanya 27
3. Çin 26
4. Rusya 19
5. Almanya 17
41. Türkiye 1
Hemen söyleyelim, yukarıdaki sıralama nedir, diye: Sırasıyla 208, 2012 ve 2016 Olimpiyatlarında ülkelerin aldığı altın madalya sıralaması. Hani bize çocukken tembih edilirdi ya, boş işlerle uğraşmayın diye…Top oynama günah, ip atlama ayıp, koşma terlersin!.. İşte o boş işlerdeki başarı sıralaması.
Ancak burada dikkati çeken bir husus daha var. Bu başarı sıralaması aynı zamanda bu ülkelerin ekonomik, askeri, sanatsal alandaki başarı sıralamalarıyla da doğru orantılı...
Fakat burada ülkemiz adına paralellik arz etmeyen bir durum var. Herhalde ekonomide 37 veya 41. sıralarda değiliz. Ancak olimpiyatlardaki başarı sıralamamız, birçok Afrika ülkesinin bile çok gerisinde. Dünya şampiyonalarında ve ya Avrupa şampiyonalarında da durum pek farklı değil. Madalyalarımızın çoğu ata sporumuz güreşten... Naim Süleymanoğlu ile halterde büyük bir başarı yakalansa da daha sonraları bu alanda pek yokuz. Saman alevi gibi… Atletizmde tam şaha kalktık, geliyoruz dedik, sporcularımız dopingli çıktı, madalyalarını geri vermek zorunda kaldılar. Atletler spor müsabakalarından men…
Futbol konusuna hiç girmeyelim, tam bir rezalet…
Peki resim, müzik dibi sanatsal alanlarda durumumuz çok mu farklı? Elbette ki değil… En azından hak ettiğimiz yerde değiliz. Bu alanlarda yetiştirdiğimiz sanatçılar bir elin parmaklarını geçmez. Onları da siyasete malzeme ederek ya bitirmişiz ya da korkutmuşuz.
Şimdi diyeceksiniz ki, toplum için çok mu önemli bu sanat ve spor? Maalesef ülkemiz açısından pek de iç açıcı olmayan bu hususlar oldukça önemli. Yani durum sadece listedeki madalya sayısından ibaret değil. Çünkü bugün ekonomik olarak dünyada başı çeken ülkeler, sanat ve spor eğitiminin birey üzerindeki etkisini çok iyi kavramış. Bu yolla birey kendi yetilerinin farkına vararak ileride meslek seçiminde bile sağlıklı tercihlerde bulunabilir. Duygularını, görüşlerini malzemeye aktırırken yeni deneyimlere girer. Bu yaşantı zenginliği, nesneler arası ilişki kurmada ona kolaylıklar sağlar, böylece senteze ulaşmayı başarabilir ve yeni anlatım yolları arayışına girer. İçinde yaşadığı dünyayı kavramada, karşılaştığı problemleri çözmede, gördüğü, hissettiği şeylere karşı reaksiyon göstermede etkin bir birey olur.
Sonuç olarak asıl vurgulamak istediğimiz konuya gelecek olursak; daha çok bireysel çabaların ön plana çıktığı bu alanda, müfredatlarda ve uygulamalardaki eksiklikler ve ya yanlışlıklar üzerinde durulmalıdır. Fiziken ve ruhen sağlıklı bir toplum yetiştirebilmek, bunu ülke dinamizmine aktarabilmek için konu en ince ayrıntısına kadar düşünülmeli ve uygulanmalıdır.
“Ağaç yaş iken eğilir” atasözünde de belirtildiği gibi çocuklar çok küçük yaşlarda bu alanlara yönlendirilmeli, okullarda spor salonları ve müzik-resim atölyeleri açılmalıdır.
En önemlisi de, “İLKOKULLARDA RESİM, MÜZİK ve BEDEN EĞİTİMİ DERSLERİNDE BRANŞLAŞMAYA GİDİLMELİDİR.” Hatta bu anaokullarına kadar dahi indirilebilir.
Elbette fiziken sağlıklı bir nesil yetiştirmek için sağlıklı beslenmek de gerekir. Okullarda kantinlere bir bakacak olursak, gerek hijyen, gerekse sağlıklı besin yönünden tam bir başıboşluk hakim. Oysa kantin yönetmeliğine baktığımızda, neredeyse dünya standartlarında bir talimatnameyle karşılaşırız. Su, süt, meyve gibi temel gıda maddelerinin yanında, katkı maddesi vb. zararlı maddeler içermeyen gıdaların satışı serbesttir. Bunun dışındaki yiyecek-içecek ve kimyasal içerikli oyuncakların satışı kesinlikle yasaklanmıştır. Çocuklarımızın sağlığını tehlikeye düşürecek bu uygulamanın durdurulması için yapılması gereken sadece yönetmeliği uygulamaktır. Her konuda yönetmeliğe sarılanların bu konuda da sorumluluk alabilmeleri gerekir elbette…Bu şekilde çocuklarımızı sahiplenmiş olacağız.
Bu anlayışla yetiştireceğimiz çocuklarımız, gelecekte ülkemizi maddi ve manevi yönden imar ederken, maddi-manevi açlığımızın yol açtığı tahribatın giderilmesinde de önemli rol oynayacaklardır. Böylece bu coğrafyada bünyemize gelebilecek tehlikelere karşı bağışıklık sistemi gelişmiş, refleksleri güçlü, kendinden emin sağlıklı ve mutlu bir toplum olarak yaşayabileceğiz.